Çocukluğu ve gençliği hipodromda geçmişti. Atın kuyruğundan ayrılmazdı. Kalbinin atışı, atın nal sesleri gibiydi. Nerede ise atıyla arpa yiyecekti. Buna rağmen, hasbelkader bir kez şampiyon olmuştu.
Şampiyon Seyis adını almış ve at sırtındaki elbiselerini bir daha çıkartmamıştı. Normal bir seyisin özelliklerini taşıyordu. Yalnız çok konuşur ve palavra atardı. Onun gibi bir seyis başka kıtada olabilirdi. Kimse de ona neden bir daha birinci gelmedin, diye de sormazdı.
At peşinde kalan seyis, parası suyunu çektiğinde, eve uğrar hanımında ne varsa altın cinsinden alır çekip giderdi. Seyis yıllık mahsulünü almak için de eve gelir, satar savar yine kayıplara karışırdı.
Şampiyon seyis mahallede, “Şase” diye alay konusu haline gelmişti. Bundan da hiç ders almıyordu. Bir yıla yakın, il dışında kalıp evine geldiğinde, evde kimseyi bulamaz. Hanımı çocukları alıp bir yakınına sığınmıştır. Şasenin gücü kalmamıştır ki, gelmişti. Şase karakola baş vurması ve çevreyi araması da boşa çıkmıştı. Her gören Şase, atın kuyruğu hipodroma, diyordu. Buradan anlaşılacağı gibi ona yardımcı olmuyorlardı.
Şase çocuk sesi duysa, koşar ve kendi çocuğunu göreceği duygusuna kapılırdı. Ara sokaklarda deli dana gibi dolaşırdı. Çocuk gördüğüm yerde, atımdan iniyorum diye, hayalde yaşadığını anlatmak istiyordu.
Şaseye, gücünü çocuklarına gösterecektin, dediklerinde boynunu eğiyordu. Şase iyice zayıflamış aş yok taş yok, sokakta isteyici durumdaydı. Yine de akrabaları yardım etmiş ve onu inşaata vermişlerdi. Böylece ekmek alacak kadar para buluyordu.
Şasenin gözleri yumulmuş ve kulakları kepçeye dönmüştü. Yüzünün kırışıklığı sinirli halini daha da belirginleştiriyordu. Yere bakarak yürüyordu. Laf atanlara cevap dahi veremiyordu. Şase diyerek ıslıkla çağrılıyordu. Yüzü çarık gibi olmuştu. Onu gören kızıyordu. Yaşlı bakkal amcasına inşaattan aldığı paranın bir kısmını verdi ve borcunun birazını kapattı. Bakkal kimse görmeden gel sana bir şeyler vereyim, dediğinde çok sevinmişti.
Şase okul bahçesinde duyduğu çocuk sesine doğru yürüdü. Çocuk sesine yüklediği anlam, yaşantısının karanlık yüzüne ışık olacaktı. Okulun bahçesinden içeriye girdi. Müdür ve öğretmenler toplantıdan çıkmış bahçede geziniyordu.
Şase sesinin kesik olmasına rağmen, derdini anlattı. Çocuk sesi beni çekiyor, dedi. Özel kıyafeti ve elinde kırbacı vardı. Gariban havasında, ben ettim sizler etmeyin der gibiydi. Müdürü tanımıyordu. Çünkü müdür, hanımının akrabasıydı.
Müdür, seyisliğin bitti. Artık çocuklara alay konusu olmaktan çıkmak için, bir daha bu kıyafetlerle görünmeyeceksin. Yaşın ilerledi, hanımın ve çocuklarını unutup aklına geldiği gibi hareket edemezsin, dedi.
Müdür yardımcısı; Aileni ne diye arıyorsun, seni bırakıp gitmediler ki zaten yoksun, kaçıp gidiyorsun. Sokaktaki köpek bile bir yeri sahiplenip orada bekliyor.
Müdür kendini tanıtınca, Şase ne diyeceğini bilemedi. Ezildi, büzüldü ve kıvrandı. Yine de müdürün, taviz vermez tavrından kurtaramadı. Arada öğretmenler de şaseyi paçavraya çevirdiler.
Müdür yalandan havalara girme, kimsenin yanlışlarına alet olmayacağını anladın. Çekirge bile çok zıplamaz. Hatalarınla yüzleşirsen, olayı daha iyi sökersin. Aile ortamından çıkarsan dar ağacına yaklaşırsın.
Müdür, “doğruyu doğanın bir kuralı olarak, tercih etmezsen, sürü anlayışında olan, kalabalıklara karışır. Bu durumda kalmaya ısrar edersen, köle olarak kalırsın. Bedenin doğru olmayan yolda ilerlemesi, akılsızlarda kötülüğe neden olur,” dedi.
Şase kaçmak istedi. Fakat müdürün karakola gidip sorulanlara cevap vermelisin, direktifine evet dedi. Hızlı adımlarla karakola doğru gitti. Yapacağı bir şey yoktu. Zihni olarak da donuklaşmıştı.
Ailesini hesaba katmamış, aklına estiği gibi gezmişti. Çocuklarının kimin yanında olduğunu dahi bilmiyordu.
Müdür bey öğretmen arkadaşlarına, onu köpek kulübesine bağlayacağım, dedi. Karakolda iki gün, iki gece beklettiler.
Şase karakoldan çıktığında yeminler ediyordu. Evden ayrılmayacağına, hiçbir kimseyle de konuşmayacağına.
Müdür hanımını aldı ve eve götürdü. İhtiyaçlarını karşıladı. Ona para vermeyeceğini inşaatta çalışmaya devam edeceğini söyledi.
Müdür bir ailenin daha düzelmesine neden olmuştu.
Hasan TANRIVERDİ






















