Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Eğitim & Kültür Genel Eğitim

Seyircileşen İnsan

M. Burhan HEDBİ Yazar M. Burhan HEDBİ
25 Nisan 2025
Genel Eğitim, M. Burhan HEDBİ
0
Neyimiz İslâma Göre
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Yazının başlığından hemen hemen neyden bahsedeceğimi anlamışsınızdır.

 

İnsan ve Eller: Bedenin İçindeki Yabancı

İnsan kendi bedenine ne kadar hâkim? Bu soru, günlük yaşantımızın sıradan bir eyleminde—elleri yıkamada—bile derin bir anlam kazanıyor.

Veciz bir ifade ile belirtmem gerekirse: “Dikkat edin, insan ellerini bile yıkamıyor, eller birbirini yıkıyor; o sadece bakıyor.” Bu cümle bile, bedensel işlevlerimizin ne kadar otomatikleştiğine, farkındalığın ve etkinliğin ne kadar azaldığına dikkat çeker.

Eller, çoğu zaman irademiz dışında hareket eder gibi görünür. Beyin komutu verir, ama işin asıl yükünü taşıyan uzuvlar, sanki ayrı bir bilinçle hareket eder. Bu durum, insanın kendine olan yabancılaşmasının bir göstergesi de olabilir. Farkındalıkla yapılan bir eylemle, sadece alışkanlıkla yapılan bir eylem arasındaki farkı gösterir bu söz. Bu yabancılaşma, modern toplumun bireyi sürekli bir “gösteri” içinde tutan yapısıyla da ilişkilendirilebilir. Debord’un “Gösteri Toplumu” analizinde belirttiği gibi, hayatın kendisi bir temsile dönüşürken, bireyler de bu gösterinin pasif izleyicileri haline gelebilir.

Bu bakış açısı, sadece fizyolojik değil, felsefi bir sorgulamayı da beraberinde getirir: Biz gerçekten bedenimize ne kadar hâkimiz? Yoksa sadece olup biteni izleyen bir ‘özne’ miyiz?

Ellerin Eylemi: İrade, Alışkanlık ve Benlik Üzerine Bir Düşünce

“Dikkat edin, insan ellerini bile yıkamıyor; eller birbirini yıkıyor, o sadece bakıyor.” sözü üzerine kısa bir felsefî deneme yapmak gerekirse;

Bu kısa cümle, ilk bakışta sıradan bir gözlem gibi görünse de, derinlemesine düşünüldüğünde insanın kendi bedeniyle kurduğu ilişkiye dair sarsıcı bir farkındalık içerir. Buradaki tespit, bedenin otomatik işleyişi karşısında benliğin edilgenliğiyle yüzleşmemizi ister. Gerçekten de ellerimizi yıkarken ne kadar oradayız? Yoksa zihnimiz başka yerde dolaşırken, bedenimiz bir rutini mi yerine getiriyor?

Bu soru, modern felsefede sıkça tartışılan “benlik” ve “beden” ayrımını akla getirir. Descartes’ın “Düşünüyorum, öyleyse varım” ifadesiyle temellendirdiği özne merkezli düşünce, zihni bedenden ayırır. Ancak 20. yüzyıl düşünürlerinden Maurice Merleau-Ponty, bu ikiliğe karşı çıkarak bedenin yalnızca bir taşıyıcı değil, bilinçli deneyimin bizatihi mekanı olduğunu savunur: “Ben bedenimdir.” (Merleau-Ponty, Algının Fenomenolojisi, 1945).

İşte yukarıda söylediğim söz, bu tartışmanın tam merkezine dokunur. Eller birbirini yıkarken “ben” nerede duruyorum? Sadece izleyen bir göz müyüm, yoksa ellerin içinde yaşayan bir bilinç miyim? Cevap, alışkanlıklarımızın bizi nasıl otomatikleştirdiğine bağlı olabilir.

Psikolog William James, alışkanlıkları “doğanın ekonomisi” olarak tanımlar; çünkü alışkanlık, iradeye yük bindirmeden işlerimizi yürütmemizi sağlar. Ancak bu konfor, zamanla bizi eylemlerimizin dışına atabilir.

Bu bağlamda, söz konusu cümle aynı zamanda bir uyarıdır: Farkındalığı kaybetme. Bedeninle, eyleminle, ellerinle yeniden bağ kur. Eller sadece birbirini yıkamasın; sen de orada ol. Çünkü ancak orada olduğunda gerçekten yaşıyorsun.

Modern insanın otomatizme düşmesi ve kendi eylemlerine yabancılaşması

“Dikkat edin, insan ellerini bile yıkamıyor; eller birbirini yıkıyor, o sadece bakıyor.” Sözünden yola çıkarak; İzleyen Benlik ve Otomatik Beden Üzerine: Felsefî Bir Tahlil

Bu cümle, sıradan bir gözlem gibi dursa da, özne-beden ilişkisi üzerine yapılan felsefî tartışmaların özünü içinde taşır. Gündelik bir eylem olan el yıkama, burada bir metafora dönüşür: Eylemi yapan kimdir? Eller mi, yoksa onları yönlendiren zihin mi? Yoksa insan sadece olup biteni izleyen bir varlık mıdır?

 

  1. Alışkanlık ve Otomasyon

Psikolog William James’e göre alışkanlık, zihinsel yükü azaltarak insan hayatını sürdürülebilir hale getirir: “Alışkanlık, doğanın bize sunduğu en büyük hizmetlerden biridir.” (James, The Principles of Psychology, 1890)

Ne var ki alışkanlık, zamanla bilinci devre dışı bırakabilir. El yıkamak gibi eylemler, farkındalık olmadan gerçekleştirilirse, kişi eylemden kopar, bir tür otomatik pil moduna geçer. Bu cümlede geçen “bakmak” fiili, bu kopuşun göstergesidir: İnsan, kendi bedenine dışarıdan bakan bir göz haline gelir.

 

  1. Descartes ve Benlik-Beden Ayrımı

Batı felsefesinin özne-beden ayrımında önemli bir yer tutan René Descartes, düşünen varlığı bedenin üstünde konumlandırır:  “Düşünüyorum, öyleyse varım.” (Descartes, Meditationes, 1641)

Bu anlayışa göre beden, zihnin taşıyıcısıdır; ama bilinçli deneyimin dışında yer alır. Bu ikilik, insanın bedeniyle yabancılaşmasına zemin hazırlar.

 

  1. Merleau-Ponty ve Bedenin İçkinliği

Descartesçı ayrımı reddeden Maurice Merleau-Ponty, bedeni bilinçten ayrı değil, bilincin kendisiyle iç içe

Yazının başlığından hemen hemen neyden bahsedeceğimi anlamışsınızdır.

 

İnsan ve Eller: Bedenin İçindeki Yabancı

İnsan kendi bedenine ne kadar hâkim? Bu soru, günlük yaşantımızın sıradan bir eyleminde—elleri yıkamada—bile derin bir anlam kazanıyor.

Veciz bir ifade ile belirtmem gerekirse: “Dikkat edin, insan ellerini bile yıkamıyor, eller birbirini yıkıyor; o sadece bakıyor.” Bu cümle bile, bedensel işlevlerimizin ne kadar otomatikleştiğine, farkındalığın ve etkinliğin ne kadar azaldığına dikkat çeker.

Eller, çoğu zaman irademiz dışında hareket eder gibi görünür. Beyin komutu verir, ama işin asıl yükünü taşıyan uzuvlar, sanki ayrı bir bilinçle hareket eder. Bu durum, insanın kendine olan yabancılaşmasının bir göstergesi de olabilir. Farkındalıkla yapılan bir eylemle, sadece alışkanlıkla yapılan bir eylem arasındaki farkı gösterir bu söz. Bu yabancılaşma, modern toplumun bireyi sürekli bir “gösteri” içinde tutan yapısıyla da ilişkilendirilebilir. Debord’un “Gösteri Toplumu” analizinde belirttiği gibi, hayatın kendisi bir temsile dönüşürken, bireyler de bu gösterinin pasif izleyicileri haline gelebilir.

Bu bakış açısı, sadece fizyolojik değil, felsefi bir sorgulamayı da beraberinde getirir: Biz gerçekten bedenimize ne kadar hâkimiz? Yoksa sadece olup biteni izleyen bir ‘özne’ miyiz?

Ellerin Eylemi: İrade, Alışkanlık ve Benlik Üzerine Bir Düşünce

“Dikkat edin, insan ellerini bile yıkamıyor; eller birbirini yıkıyor, o sadece bakıyor.” sözü üzerine kısa bir felsefî deneme yapmak gerekirse;

Bu kısa cümle, ilk bakışta sıradan bir gözlem gibi görünse de, derinlemesine düşünüldüğünde insanın kendi bedeniyle kurduğu ilişkiye dair sarsıcı bir farkındalık içerir. Buradaki tespit, bedenin otomatik işleyişi karşısında benliğin edilgenliğiyle yüzleşmemizi ister. Gerçekten de ellerimizi yıkarken ne kadar oradayız? Yoksa zihnimiz başka yerde dolaşırken, bedenimiz bir rutini mi yerine getiriyor?

Bu soru, modern felsefede sıkça tartışılan “benlik” ve “beden” ayrımını akla getirir. Descartes’ın “Düşünüyorum, öyleyse varım” ifadesiyle temellendirdiği özne merkezli düşünce, zihni bedenden ayırır. Ancak 20. yüzyıl düşünürlerinden Maurice Merleau-Ponty, bu ikiliğe karşı çıkarak bedenin yalnızca bir taşıyıcı değil, bilinçli deneyimin bizatihi mekanı olduğunu savunur: “Ben bedenimdir.” (Merleau-Ponty, Algının Fenomenolojisi, 1945).

İşte yukarıda söylediğim söz, bu tartışmanın tam merkezine dokunur. Eller birbirini yıkarken “ben” nerede duruyorum? Sadece izleyen bir göz müyüm, yoksa ellerin içinde yaşayan bir bilinç miyim? Cevap, alışkanlıklarımızın bizi nasıl otomatikleştirdiğine bağlı olabilir.

Psikolog William James, alışkanlıkları “doğanın ekonomisi” olarak tanımlar; çünkü alışkanlık, iradeye yük bindirmeden işlerimizi yürütmemizi sağlar. Ancak bu konfor, zamanla bizi eylemlerimizin dışına atabilir.

Bu bağlamda, söz konusu cümle aynı zamanda bir uyarıdır: Farkındalığı kaybetme. Bedeninle, eyleminle, ellerinle yeniden bağ kur. Eller sadece birbirini yıkamasın; sen de orada ol. Çünkü ancak orada olduğunda gerçekten yaşıyorsun.

Modern insanın otomatizme düşmesi ve kendi eylemlerine yabancılaşması

“Dikkat edin, insan ellerini bile yıkamıyor; eller birbirini yıkıyor, o sadece bakıyor.” Sözünden yola çıkarak; İzleyen Benlik ve Otomatik Beden Üzerine: Felsefî Bir Tahlil

Bu cümle, sıradan bir gözlem gibi dursa da, özne-beden ilişkisi üzerine yapılan felsefî tartışmaların özünü içinde taşır. Gündelik bir eylem olan el yıkama, burada bir metafora dönüşür: Eylemi yapan kimdir? Eller mi, yoksa onları yönlendiren zihin mi? Yoksa insan sadece olup biteni izleyen bir varlık mıdır?

 

  1. Alışkanlık ve Otomasyon

Psikolog William James’e göre alışkanlık, zihinsel yükü azaltarak insan hayatını sürdürülebilir hale getirir: “Alışkanlık, doğanın bize sunduğu en büyük hizmetlerden biridir.” (James, The Principles of Psychology, 1890)

Ne var ki alışkanlık, zamanla bilinci devre dışı bırakabilir. El yıkamak gibi eylemler, farkındalık olmadan gerçekleştirilirse, kişi eylemden kopar, bir tür otomatik pil moduna geçer. Bu cümlede geçen “bakmak” fiili, bu kopuşun göstergesidir: İnsan, kendi bedenine dışarıdan bakan bir göz haline gelir.

 

  1. Descartes ve Benlik-Beden Ayrımı

Batı felsefesinin özne-beden ayrımında önemli bir yer tutan René Descartes, düşünen varlığı bedenin üstünde konumlandırır:  “Düşünüyorum, öyleyse varım.” (Descartes, Meditationes, 1641)

Bu anlayışa göre beden, zihnin taşıyıcısıdır; ama bilinçli deneyimin dışında yer alır. Bu ikilik, insanın bedeniyle yabancılaşmasına zemin hazırlar.

 

  1. Merleau-Ponty ve Bedenin İçkinliği

Descartesçı ayrımı reddeden Maurice Merleau-Ponty, bedeni bilinçten ayrı değil, bilincin kendisiyle iç içe geçmiş bir fenomen olarak ele alır: “Ben dünyayı bedenim aracılığıyla algılarım. Bedenim dünyayla ilişki kurduğum araç değil, benliğimin ta kendisidir.” (Phenomenology of Perception, 1945)

Bu yaklaşım, bu sözü farklı bir bağlama taşır: Eller, sadece birbirini yıkamıyor olabilir; insan, eğer farkında değilse, kendi varlığına da yabancılaşmış olabilir.

 

  1. Modern Hayatta Bedenin Sessizliği

Günümüz insanı, dijital dikkat dağınıklığı ve hız kültürü içinde bedeninin sinyallerini çoğu zaman duyamaz hale gelir. Duyular, düşüncelerin gölgesinde silikleşir. Bu bağlamda bakıldığında aslında “Dikkat edin, insan ellerini bile yıkamıyor; eller birbirini yıkıyor, o sadece bakıyor.” sözü, bu sessizliğe karşı bir farkındalık çağrısıdır. İnsan, kendi ellerine yeniden dönmeli; onları sadece izleyen değil, onlarla yaşayan bir özne olmalıdır.

Bu kısa ve etkili söz, çağdaş insanın benlik-beden ilişkisini sorgulatan derin bir metafor da sayılabilir. Ellerimizle yaptığımız basit bir eylem bile, felsefenin en temel meselelerinden biri olan “ben kimim ve bedenimle ilişkimin doğası nedir?” sorusunu gündeme getirir. Bu sözü yalnızca bir tespit olarak değil, bir uyanış çağrısı olarak da okuyabiliriz: Bilinçsizce yaptığımız eylemleri yeniden hissederek yaşamak, benliğimizi bedende yeniden inşa etmektir.

 

Modern İnsanın Pasifliği: Eller Yıkanıyor, İnsan Bakıyor

Günümüz insanı, hızla akan hayatın içinde kendi eylemlerine yabancılaşmış durumda. “Dikkat edin, insan ellerini bile yıkamıyor; eller birbirini yıkıyor, o sadece bakıyor.” ifadesi, bu yabancılaşmanın çarpıcı bir ifadesidir aslında. Burada insan, kendi bedenine bile hükmedemeyen, edilgen bir varlık hâline gelmiştir mesajı da yatmaktadır.

Bu söz, sadece fiziksel bir tembelliğe değil, aynı zamanda ruhsal bir kopuşa işaret eder. Bedenin otomatikleşmiş hareketleri, insanın bilinçli varoluşundan uzaklaştığını gösterir. Eller hareket eder, ama zihin orada değildir; kişi kendi eyleminin tanığı bile değildir.

Bu durum, modern yaşamın getirdiği yoğunluk, teknoloji bağımlılığı ve sürekli dikkat dağınıklığı ile ilgilidir. İnsan, kendi hayatının öznesi olmaktan çıkıp sadece bir izleyiciye dönüşmüştür. Oysa bilinçli yaşamak, en sıradan eylemde bile varlık gösterebilmektir. Ellerini yıkarken orada olmak, düşünmek, hissetmek… Gerçek insanlık belki de burada başlar.

 

Seyircileşen İnsan: Eller Yıkanıyor, İnsan Sadece Bakıyor

“Dikkat edin, insan ellerini bile yıkamıyor; eller birini yıkıyor, o sadece bakıyor.” Bu ifade, günümüz insanının kendi varlığına, eylemine ve bilincine yabancılaştığı hâli çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Her gün tekrar ettiğimiz en sıradan bir eylemin –elleri yıkamanın– bile öznesi değilsek, daha büyük sorumlulukların neresindeyiz?

 

Felsefi Açıdan:

Bu söz, özne-nesne ayrımını ters yüz eder. Eller, insanın uzantısıdır; ama burada kişi, kendi uzvunun dahi öznesi değildir. Artık eller eyleyen, insan ise izleyendir. İnsan, var olanı düşünmek yerine yalnızca işleyişe teslim olur. Sorgulamaz, yön vermez, sadece akar.

 

Psikolojik Açıdan:

Bilinçli farkındalık modern psikolojide önemli bir yere sahiptir. Bu söz, otomatik davranışlarımızın ne kadar yaygınlaştığını gösterir. İnsan, zihni başka yerdeyken bedenini bir makine gibi çalıştırır. Eller yıkanır, ama insan orada değildir. Bu, dikkat dağınıklığı kadar ruhsal bir kopukluğu da ifade eder: Kendi hayatımızdan düşüyoruz.

 

Sosyolojik Açıdan:

Modern toplum, bireyi sürekli bir hız ve üretkenlik baskısı altında eylemden çok performansa zorlar. İnsan, ne yaptığını değil, nasıl göründüğünü önemser. Böylece kendi eylemlerinden uzaklaşır.

 

İslami Düşünce Açısından:

İslam, her amelin bilinçli olmasına, niyetin merkezde durmasına büyük önem verir. Abdesti sadece fiziksel bir temizlik değil, aynı zamanda içsel bir farkındalık-yönetim/etkinlik hali olarak görür. Kendi elleriyle abdeste niyet etmeyen, sadece “bakarak” hareket eden biri, belki de “nefsin gafletine” düşmüştür düşüncesini anımsatmaktadır. Kur’an’da geçen “Kalpleri vardır anlamaz, gözleri vardır görmez, kulakları vardır işitmez” (A’râf, 179) ayeti belki de, bu durumu özetler.

 

Sonuç:

Bu kısa ama derin söz, modern insanın ruhsal, zihinsel ve ahlaki bir boşlukta salınışını dile getirir. Ellerin hareketi devam eder ama insan orada değildir. O hâlde yeniden özne olmak, eylemin içinde bilinçle bulunmak ve kendi varlığımıza dönmek zorundayız. Aksi takdirde sadece eller değil, belki tüm hayatımız bizden habersiz yaşanıp gidecek. Eller birbirini yıkarken orada olanlardan olmak dileğiyle…

 

 

Paylaş
Etiketler: bakış açısıellerveciz
Önceki Yazı

Depremler Oluyor Kalbimde

Sonraki Yazı

Bilim Okyanusu

M. Burhan HEDBİ

M. Burhan HEDBİ

İlişkili Yazılar

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor
Din ve Ahlak

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
5k
İbadetler Günahları Siler mi?..
Din ve Ahlak

İbadetler Günahları Siler mi?..

28 Kasım 2025
5k
Derin Acı
Genel Eğitim

Derin Acı

22 Kasım 2025
5k
Azerbaycan’ın Geldiği Nokta (l)
Genel Eğitim

Azerbaycan’ın Geldiği Nokta (l)

19 Kasım 2025
5k
Sonraki Yazı
Göz Gördü Gönül Katlanmadı

Bilim Okyanusu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap