Geçen hafta duayen gazeteci abimizin Ahmet Yenin’in (pek de iç açıcı olmayan) bir haberi vardı.
Şeyh Yunus‘daki piknik(!) alanındaki zerzevatın fotoğraflarını Facebook’da yayınlamıştı. Bu ne hal? Diye de sorusunu yöneltmişti.
Öte yandan bir dikkatli vatandaş da temizlik yapan görevlilerin fotolarını yayınlayıp teşekkür etmişti. Neye istinaden teşekkür eder onu da anlamış değilim.
Öncelikle şunu ifade edeyim ki Ünye Yunus Emre Derneğinin faaliyetlerini izlemeye çalışıyorum. Güzel şeyler yapıyorlar.
Bunu bir tarafa koyduktan sonra;
Şeyh Yunus Emre’nin ne olduğuna bir karar versek artık diyorum.
Çünkü,
Hazret son yıllarda neye uğradığını şaşırdı. Yüzyıllardır sakin-sessiz huzur içerisinde yatıyorken…
Birden bire “meşhur” olup gündeme oturmak… Ve üstelik hangi mecrada değerlendirildiğinden de bihaber olmak kadar çetrefil bir şey olabilir mi?
Yüzyıllardır samimi, inanmış, itikat etmişlerin, çaresizlerin son çaresi olmuşken birden bire “inanç turizminin” baş aktörü ol. Ne kadarını hazmeder imkan olsa da sorsak.
Elbette,
Muhterem tüm bu turizm nemalanmalarından payını alıyor. Eskiden kenar köşede kalmışken şimdi etraf sanki cennet bahçelerinden bir köşe.
Allah daim etsin demekten öte… Şu soruyu da sormadan edemiyoruz : Muhteremin değerine değer katıyor mu?
“Sordum sarı çiçeğe”nin nihavent versiyonunu kulaklarınıza nakşettirmek bize huzur veriyorsa,
Ya da Ünye’mizin “uzaktan” büyülü manzarasında oruç bozmak sevabımıza sevap katıyorsa,
Veyahutta akşam serinliğinde tavşan kanı çayımızı yudumlarken geyiklerimiz daha bir tatlı oluyorsa, Mesele yok.
İnanç turizmi amacına ulaşmak için emin adımlarla yürüyor…
Yunus Emre merhumu da bundan komisyonunu alıyorsa amaçlar yerine ulaşıyor demektir.
Gerisi çok da önemli değil hani.
Zerzavat da bunun cilvesi değil mi?
O kadar da büyütmeye gerek yok. Siz
dükkanınızı her akşam süpürmüyor
musunuz?





















