Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
SEVGİ DOLABI/ DOĞRULUK
Düşünün ki önünüzde bir dolap var. Bu dolapta dört bölüm var. Her bölümde kutular. Bu kutuların içinde sevginiz ve nefretiniz var. En üst bölümdeki kutularda ‘en çok sevdiklerinizi’ saklıyorsunuz.
İkinci bölümde “Seviyorum ama fazla da güvenmiyorum” dediklerinizi.
Üçüncü bölümde “herkes gibi biri benim için” dediklerinizi.
Ve en altta da “nefret ediyorum veya kesinlikle güvenmiyorum” diye adlandırdıklarınızı.
Buraya kadar her şey tamam…
Asıl sorgu şimdi başlıyor.
Siz hiç en üst bölüme koyduğunuz birisini, bir tek söz yüzünden, en alt bölümdeki kutulara kattınız mı?..
Değerinden fazla değer verdiniz mi birine?..
Ya nefret ediyorum dediğiniz birini zaman ile sevdiniz mi?..
Siz hiç yanıldınız mı?..
Utandınız mı o bir zamanlar arkasından attığınız kişinin şuanda en yakın dostunuz olduğu için?..
Hiç itiraf ettiniz mi “seni hiç sevmezdim” diye?..
Ya da hiç kızdınız mı “ne de çok güvenirdim sana?..” diye.
İnsan hiç ‘bir söz’ ile en sevdiğini, en nefret ettiği kişilerin arasına kata bilir mi?..
Doğru mu?..
Bir zamanlar göklere çıkarttığınızı yerin dibine atmak olur mu?..
Yakışır mı size?..
Hâlbuki bir zamanlar aranızdan su sızmazdı. Yeri gelir ekmeği bile paylaşırdınız, kaldı ki düşünceleriniz, duygularınız. Bu kadar çok şeyi paylaştığın birini tanımamazlıktan gelebilir misin?..
O zaman sizlere bir tavsiye bulunayım. Sizlere derken tabi ki önce kendi benliğime, kendi özümedir tavsiyem…
Hiç bir zaman ilk gördüğünüz birini ‘sevmedim’ diyerek, dolabınızdaki en alt bölümdeki kutulara atmayın.
Zaman tanıyın, sabredin. Gerekirse kutulara kaldırmayın, dolabın önünde bekletin.
Zamanı geldiğinde o kişi zaten dolabında bir bölümü kendi seçecektir.
Aynı şekilde, ilk gördüğünüz birine ‘sanki 10 yıldır tanıyorum’ diyerek, en üst bölüme kaldırıp, yere göğe sığdırmayın. Arkadaşlık, dostluk ve en önemlisi sevgi zaman ister. Senin haberin olmadan o dolabında kendine yer bulacaktır. Yeter ki siz sabredin ve dolabınızı geniş tutun…
Dolabınızın en üst bölümündeki kutuları asla atmayın. Değerli bir hazine gibi saklayın.
En alt kattakileri de her hafta çöpe boşaltın. Göreceksiniz, gün gelecek dolabınız sadece ‘Sevdikleriniz’ ile dolacaktır.
İşte o zaman gerçek mutluluğu bulacaksınızdır…
Son bir şey daha…
Bu dolap herkeste vardır. O sizin sevginizi barındırdığınız kalbinizdir.
‘Zerdüşt’ün dediği gibi: Sadece sen uçuruma bakmazsın, uçurum da senin ruhuna bakar.’
“Doğruluk sonsuzluğun güneşidir. Nasıl olsa doğar…” Bu özlü söz Wendell Phillips adlı ABD’li bir siyaset adamı tarafından söylenmiş…
Doğruluk, insanlık tarihinde hep önemli bir yere sahip olmuştur. İnsanlar, doğruluğun hayatlarında ne kadar önemli olduğunu her zaman bilmişlerdir. Her zaman adaletin yerini bulmasını istemişlerdir. İşte bu nedenle, doğruluk sonsuzluğun güneşi olarak ifade edilir…
Peki doğruluk nedir?.. dersem…
Tamam tamam onu da benim anlatmamı bekliyorsunuz anladım…
Doğruluğun içinde tehlike olduğunu görsek de, doğruyu aramalıyız!.. Çünkü doğrulukta kurtuluş ve selamet vardır. O, sonsuzluğun güneşidir, elbet bir gün doğacaktır. Doğru ile yalan, biri diğerini çıkarıncaya kadar kalpte boğuşur.
En güzel amel doğruluk, en çirkini de yalancılıktır. Yalancılık ne kadar kötüyse, doğruluk da o kadar iyi, güzel ve erdemdir.
Doğruluk, yalnızca bir insanın kalitesini belirlemez; aynı zamanda onun saygınlığını ve itibarını da belirler. Herhangi bir işi, işin içindeki doğru konseptlerle tamamlamak gerekir. Eğer bir insan doğru olmayan yolu tercih ederse, sonuçları felaket olabilir. Doğru yolda ilerlemek, insanın hayatını doğru ve güzel hale getirir.
Doğruluk aynı zamanda adalet duygusunu da belirtir. Eğer bir insan doğru yolu tercih ederse, başkalarına da örnek olur. Doğruluğu savunan insanlar, insanlık için çok önemlidir. Onların adalet, dürüstlük ve doğruluk yolunda kararlılıkları, insanlığı ileriye taşır ve yaşamlarını daha anlamlı hale getirir.
Ancak, bütün insanlarda bu doğruluk hissi yoktur. Birçok insan, kendilerine zarar veren yanıltıcı yolları seçerler. Durum böyle olunca, doğrunun güneşi kendini belli etmeye başlar. Yanıltıcı insanlar, en sonunda doğruluğun güneşinin ne kadar gerekli olduğunu anlarlar.
Doğruluk sonsuz uçurumun tarımsal güneşi gibidir. İnsanın iş yolundaki zorlukları kolaylaştırır, onu olası felaketlerden korur ve insana huzur verir. Doğru yolda yürümek, insanın kendini keşfetmesine ve içsel zenginleşmesine yardımcı olur. Sonuç olarak, doğruluk insan için çok önemli bir özelliktir ve bu özellik, insanın hayatını daha anlamlı ve güzel hale getirir.
İnsanlar davranışları, doğru, dürüst, ilkeli tavırları ile saygınlık kazanır. Kimi davranışları onları saygın güvenilir bir insan yaparken kimi davranışları da onları güvenilmez toplum da saygınlığı olmayan bir birey haline getirir.
İnsanın hayatında doğrular kadar yanlışlar da vardır. Yanlışlar, bazen insanı karanlığa mahkûm etse de, bütün karanlıkları aydınlığa boğan yine doğruluktur.
Boşuna dememişler doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar diye. Öyle ki doğruluktan şaşmayan, terazisi hep doğruyu gösteren insanlar büyük bir kesim tarafından dışlanırlar rahatsızlık duyulurlar. Her zaman dürüstlükten yana olmak birilerini rahatsız etse de insan onurunu şerefini düşünerek hiçbir zaman korkmadan konuşmalıdır doğruyu…
Doğruları konuşan insan bilir ki, uygar bir insan olmak, en kötü ortamda bile doğruluk, dürüstlük ve faziletten şaşmamak demektir. Toplumların yükselmesi, böyle insanların ve yönetenlerin, yönetmeye talip olanların çoğalmasına bağlıdır…
Bence son bir şeyler söyleyip kapatalım konuyu…
Ne söylediğinden çok nasıl söylendiği önemli olan sözlerdir. Üslup denen şey de inciticidir zira.
Biz yola çıktıklarımızı; yolda bulduklarımıza değişmeyiz!.. Eğer yolda beraber yürüdüklerimizden birisi çıkmaz sokağa girip duvar çarpacaksa elinden tutarız gücümüzün, dilimizin yettiği yere kadar…
Ancak yola çıktıklarımız bizi değişirse adam yerine koymayız!..
Söz söylenmiştir, anlayan anlasın. Anlamayanlara, anlayanlar anlatsın ama anlatmak istediğini değil de, anlamak istediğini anlayanlar için, söylenen her söz fazladır.
“Söz anlaması için muhtaç olan kişiye söylenir.
Söz söylemeden anlayan kişiye söz söylemeye ne lüzum var?..
Gökler, yerler anlayan kişiye hep sözdür…”
* Mevlana Celaleddin Rumi
Nimetin de külfetinde birlikte paylaşıldığı, ok gibi doğrulukların her dem var olduğu, içinde atalarımızın kanlarıyla sulanmış vatanımızın da bulunduğu bir dünyada temennisiyle sağlıcakla kalınız…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel…
Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım…’ her zaman ve her an…____Atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim. Gününüze aydınlık, hayırlarla ve bereketle dolsun. Güzel bir gününü sevdiklerinizle ve gönlünüzdeki düşlediğiniz gibi geçirin… Her bir yüreğe uzun sağlıklı ve mutlu bir gün daha dilerim, içi sevgi dolu hayat ağacınıza asılan.
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun… Sağlık ve huzur ile hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde, görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#






















