Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Fazilet ÖZKAN POR

Sevda Tepesi

Fazilet ÖZKAN POR Yazar Fazilet ÖZKAN POR
02 Mart 2023
Fazilet ÖZKAN POR, Öykü Tefrikaları
0
Sevda Tepesi
405
Paylaşma
5.1k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Sonunda binebilmişti dolmuşa.
Şoförün hemen arkasındaki koltukta oturuyor, arada bir dikiz aynasındaki görüntüsüne, kimseye fark ettirmemeye çalışarak, göz ucuyla kaçamak yapıyordu. Güzelliğinden hoşnut, “Beni beğenecek!” coşkusuyla, hafiften gülümsedi bir kez daha…

O’nun için süslenmişti… İlk gördüğünde çok yakıştığını söylediği, ince vücudunu saran çağla rengi mini eteğinin üzerine, bahar çiçekleriyle bezenmiş, uçuk sarı kolsuz bluzunu giymişti. Çok hafif de makyaj yapmıştı, abartısız; var yok arası.
Dersten sonra yemek bile yememiş, acele yatakhaneye koşmuştu yeni şeyler giymek için. Sabah giydiklerinin neyi varsa! Günler öncesinden planlamış, yalnız O’na ve güne özel olsun istemişti… Daha çabuk hazırlanıp, azıcık erken çıkamadığına, içten içe söylenip duruyordu. Ama bu denli uzun bekleyeceğini hesaba katmamıştı ki! Hep dolu gelmiş, durmamışlardı bile. Bu dolmuş da almasa, taksiye binecekti ki… Durdu…

Her cumartesi buluştuklarında, değişik yerlere gitmeyi severlerdi… Mevsim yaza dönmüş, sıcaklar da iyiden iyiye bastırmışsa; ver elini Suadiye, Bostancı, Moda plajları… Birinden birine gidip, yüzmek, deniz keyfi yapmak olmazsa olmazlarıydı…
Kalamış sahillerinin yeri de ayrıydı hani. Yazı da, kışı da bir başka güzeldi…
Kalamış’ta, kıyıya yeni yanaşmış teknelerdeki balıkçıların, ağlarını boşaltmasını izler, atılan balıkları kapışırken, “ o benim!” dercesine, kendi payına düşeni, diğerine koklatmayan kedilerin kızgın miyavlamalarına gülerlerdi. Kedilerden balık kapmaya çalışan martılara avuçlarından simit yedirir, kumsalda yürürlerdi; bir uçtan bir uca… Yürüyemez oluncaya dek… Sonra da denize karşı sıralanmış sahildeki çay bahçelerinden birinde otururlardı… Balıkçı teknelerinin arasında da uçuşan bembeyaz martıların çığlık çığlığa ok gibi denize dalıp avlanışına, dalgalarla olan dansına bakarlardı uzaktan, keyifle…
Yarattıkları dünya tozpembeydi!.. Birbirlerine güvenerek besledikleri sevgiyle yüklü yüreklerinde, ipek örgülü kozadaydı yaşamları… Kimseyi görmeden, başka ses duymadan yaratıp yaşadıkları bir dünya… Kalabalıklara inat, yalnız ikisinin dünyası… Söyleşip suskunlaşırken, gülüşüp, ufak kaprislerin tuzu biberiyle hüzünlenirken, nasıl da hızla akardı zaman su gibi… Bir buluşmada daha, gün akşama kayıverir, güneş; ateş topu gibi, sarının her tonundan, bakırın kızılına renkten renge bürünürdü… El ele sessiz, tutkun, büyüsünü bozmaktan çekinerek; ağır ağır batan güneşin, ufuktan denize dalıp yok oluşunu izlerlerdi… Gün batar, umut yeniden doğardı yüreklerinde… Mutluluğun hep süreceği, ufacık gölge düşmeyeceği umudu…
Yolun kenarında, durması için el kaldıran delikanlıyı görünce yüreği hopladı yine. Dolmuşun, yolcu almak ya da indirmek için kısacık duraklamasından huzursuz oldu. Buluşma saati yaklaşırken, “yolu uzatıyor” diye… İnenlere de binenlere de kızıyordu taksideymiş gibi… Dolmuşta olduğunu unutup!
Neyse, çabucak bindi, çok durmadılar.
Kış günlerinde de nerede güzel film ya da oyun varsa izlerlerdi. İkisinin de tutkusuydu sinema ve tiyatro, öğrenci bütçelerinin kısıtlı olmasına aldırmadan hiç birini kaçırmazlardı.
İki yıllık birlikteliklerinde, geçmişi günümüze taşıyan tarih kokan yerleri, müzeleri gezmiş, İstanbul’un güzellikleriyle dolu, ne çok anı biriktirmişlerdi…
Anılarını düşünürken, o günleri yaşamıştı yeniden. Genç kız yüreği buruk, ama sevgiyle ılıdı…

Bugün gidecekleri yeri daha önce görmemişlerdi. Adı gibi güzel miydi?…

Saatine baktı bir kez daha; gecikme korkusuyla… İneceği son durak, iyi ki iskeleye yakındı. Beş dakikalık yürüyüşle ulaşabilirdi. Çabuk yürürse o kadar bile sürmezdi… Sonunda bitmişti upuzun gelen yolculuk… Hızla indi, koşarcasına yürüdü bir an önce kavuşmak için…
Kadıköy iskelesine geldiğinde nefes nefeseydi… Karaköy’den, bir buçuk vapuruyla gelecek, saat ikide buluşacaklardı. Vapur yeni yanaşmış, günlerden cumartesi, bir de iş dönüşü olunca, yolcusu çoktu. Vapurdan inen yaşlılar ağırdan ağırdan, gençler ardından kovalayan varmışçasına çabuk, çıkışa doğru yürüyor, kapıda yığılıyorlardı. Çıkışın dışında bekliyor, gelen yolcu kalabalığını tarıyordu arar gözlerle. Aralarında bulamayınca yüzü bulutlandı. “Gelemeyecek mi?” diye düşünürken, arkasından belini kavradı birisi. Döndü. O’nu görünce yüzündeki bulut uçuverdi… Vapurdan ilk inenler arasındaymış. Dışarıda bekliyormuş aratmamak için, ama görememiş o da… Sarıldılar hafifçe, yanağına, dudağının kenarına yumuşacık bir öpücüğü konduruverdi… Ulu orta minicik selamlaşmayla, ayakları yerden kesilirken, ayıplanıyormuş gibi utandı; yüzü alevlendi…
Bir haftalık özlemle, elleri sımsıkı birbirine kenetli, iskeleden ayrıldılar; yakındaki otobüs duraklarına doğru. Son görüşmelerinden beri, ne çok şey vardı birbirine anlatacakları. En çok da kendisinin söyleyecekleri… Her zamanki gibi… Durağa geldiler konuşa konuşa. Bekleyen Kadıköy – Rasathane otobüsünün saatini sordular şoförüne, kalkmak üzereydi. Bindiler.
Bir arkadaşlarının, “Boğazın en güzel yerlerinden, kesinlikle görmelisiniz, tam size göre.” dediği Küçüksu’daydı gidecekleri kır bahçesi.
Otobüsleri, göz kamaştıran yalıları ve köşkleri ardında bırakarak Anadolu Kavağına doğru yol alıyordu…
Bu yakayı yalnızca uzaktan görmüşlerdi.
Boğazda tekneyle balığa çıktıkları bir hafta sonunda Rumeli Kavağı’na kadar gezmişlerdi karşı yakayı.

İstanbul Boğazı’nın iki yakasına inci gerdanlık gibi dizilmişti tarih kokan yalılar, köşkler… Birbiriyle yarışan, doyumsuz güzellikteki mimarîsi, bakımlı bahçeleriyle geçmişin yorgun yaşanmışlığıyla bile dimdik ayaktaydı yüzyıllardır… Ahşabın, oya gibi işlenerek sanat yapıtına dönüşümü daha albenili, daha sıcak gelirdi oldum olası.
Çapkın delikanlıların, denizden sandalla geçerken; sazıyla sözüyle, yalıda yaşayan sevdiği kıza aşkını ilan ettiği o dönemleri düşleyerek izlemişlerdi görkemli sanat eserlerini.
Denizin, susonalar gibi sevgilisini kucaklarcasına yalılarla oynaşmasının hazzını bozmak, güzellikleri kaçırmak korkusuyla, yalnızca gördüklerini yorumluyor, başka söz etmiyorlardı. “Otobüsten, biraz arkadan biraz yandan değil denizden görmek gerek bu benzersiz yalıları.” diye düşündü. Kimileri de, kale gibi duvarların ardında gizem doluydu. Her birinin ayrı güvenlik kulübesi olduğuna göre korunacak çok şeyleri olmalıydı bu insanların. “Bu denli parayı nasıl kazanıyor ve kimler saltanat sürüyor bu yalılarda, nasıl bir yaşamdı buradaki?” ya da “Bu ne görkem?” diye soruyorlardı birbirlerine…Yanıtını bilmeden, bulamadan!
Küçüksu Kasrı durağına gelmişlerdi.
İndiler.
Durağı geçince yolun sağında, bahçenin tabelasını gördüler, gidecekleri yön işaretlenmişti. Sevindiler. Kimselere sormaya gerek kalmamıştı.
Asfalt ana caddeden ayrılır ayrılmaz, Arnavut kaldırım döşeli yolda zikzaklarla, denize dik yokuşu tırmanmaya başladılar.

Gövdesinin kalınlığından yaşı okunan çınar ağaçları, yemyeşil çamlar, daha yapraklanmamış ama pembeden mora çiçek açmış erguvanlar, akşamın hafif esintisiyle mis kokularını yayacak leylaklar arasından yürüyorlardı. Baharın kokusunu içlerine çekerek…
Baharın renkleriyle, kokusuyla tüm güzelliğini sunduğu, kış yorgunluğundan silkinmiş yaşlı ağaçlarda ötüşen kuş cıvıltılarının dinginliğiyle, doğanın mis kokusunu içlerine sindirircesine ağır ağır çıktılar tepeye yürüyerek. Nefes nefese gelebildiler kır bahçesine.
Gökyüzüne uzanan yüzlerce servi ağacının süslediği Kıbrıslı Yalısı’nın koruluğundaydı bahçe. Kış mevsiminde, dışarıda oturmak istemeyenler için kapalı bir restoranı da vardı. Binanın girişindeki şık çerçeveli tabela çekti dikkatlerini.
Sevda Tepesinin öyküsüydü…
Yaşadıkları büyük aşkın mutlu sonla taçlanmayacağını anlayınca; bu korulukta, babasının tabancasıyla, önce güzeller güzeli Belkıs Hanımın, sonra da kendi canına kıyar yakışıklı Vahit Bey. Sonu hazin biten sevdalıların anılarını yaşatmak üzere; Çamlıktepe adı Sevda Tepesi olarak değiştirilir.
“İşte böyle bir şey ölümüne sevmek!” dediler…
Buğulu gözleriyle, Belkıs Safter ile Teğmen Vahit Emin’in acıyla son bulan büyük aşklarını saygıyla anarak…
Yoğun duygularla oturdular, doğayla uyumlu, eskitilmiş ahşap masalardan birine.
Boğazın doyumsuz görünümüyle, sevda kokan tepede nefesleri kesildi mutluluktan. “Daha önce nasıl duymadık, gelmedik.” diye yazıklandılar, ama arkadaşlarına “teşekkür” etmeyi de unutmadılar.

Kalabalık değildi. Çevrelerine bakındılar, masalarda oturanlar seçkin insanlardı. Çocuklu ya da çocuksuz aile görünümündeydiler. Arabasında uyuklayan bebekleriyle, genç bir çift oturuyordu yan masada.
-Karı kocanın; arkadaş, dost, sevgili, birbirlerine eş olabilmesi, yaşamı her şeyiyle paylaşabilmesi ne güzel! Kocasına eşlik etmesi, içkilerini birlikte yudumlayabilmeleri ne büyük keyif! dedi. Sımsıcak sevgiyle, dostça bakarken…
Şimdiye dek hiç içki içmeyen genç kıza, yan masada rakı içen çifti anlatıyordu.
Çağdaş bir ailede yetişmişti. Tutucu değillerdi, ama genç kızlar içki içmezdi ailesinde.
Oysa sevdiği erkek; arkadaş canlısı, gezmeyi, eğlenmeyi, yemeyi, içmeyi çok seviyordu…
Üniversiteyi yeni bitirmişti. İş bulduğu bir Anadolu kentine gidecek, ayrılacaklardı yakında…
– Seviyor muyum? Yaşamı paylaşmaya hazır mıyım? Yaşamı paylaşırken, kişiliğimden ödün vermeden alışkanlıklarımı ne ölçüde değiştirebilirim? Bu bir evlenme teklifi olabilir mi? diye düşünürken, sayılı günlerinin hüznüyle…
Garson geldi.
Yiyecek ve içeceklerini ısmarladılar…

Fazilet ÖZKAN POR
15/11/2021

Paylaş
Etiketler: anadolu kavağıBoğazevlenme teklifirasathane otobüsürumeli kavağıservi ağacısevda tepesitarih kokan yalılarVapur
Önceki Yazı

Simurg!..

Sonraki Yazı

Celal Bayar’a Mektup

Fazilet ÖZKAN POR

Fazilet ÖZKAN POR

İlişkili Yazılar

Güvenlik Görevlisi
Hasan TANRIVERDİ

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
5k
Yaşlı Adam Yanıyor
Hasan TANRIVERDİ

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
5k
Boğazımızın Sisi
Hasan TANRIVERDİ

Boğazımızın Sisi

04 Aralık 2025
5k
Göz Gördü Gönül Katlanmadı
Hasan TANRIVERDİ

Yavrularım Yanmasın

03 Aralık 2025
5k
Sonraki Yazı
Celal Bayar’a Mektup

Celal Bayar’a Mektup

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap