Mart ayının ortalarıydı. Salgının kol gezdiği ve en üst seviyede korunma tedbirlerinin uygulandığı günlerden birindeydik. Gözümüz kulağımız Sağlık Bakanımızın yapacağı basın açıklamasındaydı. Covid-19 tedbirleri kapsamında evde kalmanın önemine ve gerekliliğine vurgu yapan Bakan, evde vakit geçirmenin de keyifli olabileceğini söylerken samimiyetle önerilerde bulunuyordu. “Kitap okuyun, mesela Mustafa Kutlu okuyun.” dedi. Bu cümleleri söylerken ki tavrı “pişman olmazsınız” der gibiydi. Haliyle ben de bahsi olunan bu yazarı merak ettim. Ertesi gün kitapları sipariş vermiş yolunu gözlüyordum bile. Salgın sebebiyle hayatın durma noktasına geldiği ve tüm Türkiye’deki vaka sayısının %60’ının İstanbul’da olduğu dikkate alındığında kargom geç gelecekti, bu zaten tahmin ediyordum. Tahmin edemediğim ise gelen kitapları bir solukta okuyacağım, hatta “Uzun Hikâye”’ isimli kitabı bitirince filmini izlemek için film sitelerine ani bir dalış yapacağımdı.
Tüm bunları sizlere neden anlatıyorum?
Çünkü Mustafa Kutlu’yu geç tanıdığıma pişmanım. Ne çok kişi tanıyor ve takdir ediyormuş, ben çok geç kalmışım meğer. Hatta kitapları araştırmalara, makale ve tezlere konu edilmişti. Bunlardan biri de Bilal Can’ın önce yüksek lisans bitirme tezi olan, sonrasındaysa kitaplaştırdığı “Kentle Kavga – Mustafa Kutlu Öykücülüğünde Mekân” isimli çalışmasıdır. Varlığından geç haberdar olduğum yazarı tanımak için çabuk yol almamı sağlayan eseri okumak benim için söz konusu gecikmişliğin özrü niteliğindeydi.
Bilal Can’ın kitabı hakkında bir değerlendirme kaleme almayı düşündüm ancak sonra vazgeçtim. Çünkü büyük bir araştırma ve emek vardı avuçlarımda. Bilal Can, Mustafa Kutlu hakkında diyecek söz bırakmamış desem yanlış olmaz. Sonra bu düşüncemden vazgeçtim ve yazmaya başladım.
Kitabın adına dair…
Önce kitabın adı dikkatimi çekti: “Kentle Kavga.” İki kelime iki parçada incelenmeli belki de. Önce; neden “kent”? Bu pekâlâ “şehir” de olabilirdi. Ne de olsa her iki terim de aynı anlama gelmekte. Hatta literatüre girmiş birçok araştırmada bu iki terimin aynı anlamda kullanıldığı not düşülerek metinlere yön verilmekteyken. Bu sorumun cevabını kitabın henüz başındayken, 16.sayfada buldum. Şehir gelenekle bağlantılı bir yerleşim yeri olarak görülürken kent modern olanla bağlantılanmaktaydı. Yani şehir Mustafa Kutlu’nun kalemine daha uygun düşmekteydi. Bir anlamda kasabanın biraz daha büyüğü gibi. Ne de olsa Kutlu Anadolu halkını anlatmayı seçmiş bir kalemdi. Ama kent öyle mi ki? Kent başka bir dünya, ait olunmayan gelişkinlikte bir yerdi. Ardından neden “kavga” kelimesi? Bu da yazarı şehir-kent ikileminin devamıydı aslında. Yazdıklarından yola yola çıkılarak seçilmiş bir kelimeydi. Çünkü Kutlu moderne ve modernleşmiş olana mesafeli bir tavır sergilemekteydi.
Kitaba dair…
Kitap hakkında söylemem gereken en temel husus şu ki; kitabın dili bir araştırma için gayet akıcı. Okuyanı odaklanmaya sevk eden, bilgiyi zihne nakşederken bilgi dağarcığını arttırmaya yöneltmekte. Benimsenen üslup özenli ve dikkatli okunmayı fazlasıyla hak ediyor.
Dünyanın varlığı ve insanı dünyadan ayırmaksızın yapılan değerlendirme paragrafıyla başlayan kitaba Aristo’nun “İnsan toplumsal bir hayvandır.” cümlesi ilave edilmiş. Ardından da çok yerinde bir tespite yer verilmiş ki o da şu: edebiyatın insanın sahip olduklarını anlatmak için hatta ve hatta tarih araştırmaları için bir kaynak olduğunu vurgulanmasıdır. Ardından dil ve dilin önemiyle dilin toplumsal bir hafıza olduğu aktarılmış. Burayı okurken Yahya Kemal Beyatlı’nın “Türkçenin çekilmediği yerler vatandır.” sözünü hatırladım ve tespite sonuna kadar hak verdim.
İlerleyen satırlarda insanın edebiyatın temel konularından biri olduğu ve yazarların toplumla olan iletişimine vurgu yaparken; Mustafa Kutlu’nun hem yazılara konu olan toplumda yaşadığını hem de incelikli gözlem yeteneğinden bahsedilmektedir. Ki bu nokta çok doğrudur. O kitaplar, anlatılan gözlem yeteneği olmasa mümkün değil oluşamaz. Bu gözlem yeteneğinin fonunda ise daima bir tarihsel süreç var. Başlıyorsunuz okumaya, kitaptaki olayların akışına yedirilmiş bir gazete başlığı pat diye çıkıveriyor karşınıza ve haber içeriğinde işçi hakları var. Ya da o dönemin simgesi olmuş siyasi bir olayı ifade eden cümleler karakterin hayatına eklenivermiş. Bilal Can bu durumu tespit ederek teorik olarak literatürden alıntılarla yaparak konuyu desteklemiş.
Sonuç olarak:
Edebiyatta ve Mustafa Kutlu kitaplarındaki mekân derinlemesine incelenmiş ve detaylı verilmiş “Kentle Kavga” da. Kutlu’nun ele aldığı insanın, nereden geldiği ve nerede yaşadığı sosyolojik olarak irdelenmiştir. “Aslan yattığı yerden belli olur. ”ata sözünde aslanı tanıma amacı güden yattığı yer Kutlu’nun kitaplarda öylesine çeşitlidir ki, bir araştırmaya konu olmayı fazlasıyla hak etmektedir. Ve bu layık olma durumu kitapta layıkıyla incelenmiş. Mustafa Kutu hikâyeciliğini tanımak isteyenlere güzel bir kaynak olmuş.
Kentle Kavga – Mustafa Kutlu Öykücülüğünde Mekân
Bilal CAN
İzdiham Yayınları
175 sayfa
Not: Okuduğunuz yazı, Şehir ve Kültür Dergisi Haziran – 2020 sayısında yayınlanan “Şehir ve Kent Ayrımında Mustafa Kutlu’nun Eserlerindeki Mekan Meselesi” isimli çalışmamdan derlenmiştir.