Bu basın Enformasyon denen kurum nerede acaba?
Yazılı ve Görsel medyadan sorumlu kurumdan bahsediyorum.
Direkt Başbakanlığa bağlı olan kurum.
Bir haberin aynısı, tıpatıp benzeri, noktasına virgülüne kadar aynı, video veya resim karesinin de aynı olduğu haberin, tüm gazetelerde ve televizyon haberlerinde aynı şekilde verilmesini nasıl etik buluyor?
Onaylıyor?
İkaz etmiyor ya da reklam ve ilanlarına kısıtlama getirmiyor anlamış değilim.
Benim gazete Gazete2000 yayın hayatında iken belediyeden gönderilmiş bir haberi yayınlama hakkımız varken, yandaş – yalaka basın mensubu diğer yerel yandaş-yalaka bir gazetecinin şikayeti üzerine denetim geçirdim. İstanbul ve Aydın Basın Basın Yayın ve Enformasyon Müdürlüğü’nden gelen bir denetim ekibi tarafından ikaz edildim, bununla da kalınmadı bana bir süreliğine ilan yayımlamama cezası getirdiler.
Evet sadece bir haber.
Diğer gazetede de yayınlanmış olan kısa bir haber.
Oysa bu haber belediye basın bürosundan gönderilmişti ancak yandaş basın, haberin kendisine ait olduğunu iddia etmiş ve şikayet etmiş beni.
Demek istediğim;
Şimdiki gazetelerin hemen hepsi (birkaç özgür basın hariç) aynı haberi vermekle kalmıyorlar, bir de aynı karaktere sahip televizyonlardan da tekrar tekrar vererek beynimizi şişiriyor, bizi enayi yerine koyuyorlar.
Tabi uygulanan cezai işlem sadece bu haberle ilgili değildi, iki de muhabirimin bende sigortalı oldukları halde bir başka yerde de “hatır işi” sigortalı gözükmelerinden dolayı da cezalandırılmıştım.
Cezanın SGK’ya ve muhabirlerime verilmesi gerektiğini söyledim ise de anlamakta özürlü olduklarından maalesef faturayı bana kestiler…
İlginçtir daha sonra Şube Müdürü ve eşi FETÖ’den soruşturma geçirdiler…
Eeee şimdiki bu keşmekeşliklerle ilgilenecek sorumlu bir kişi yok mu? Nerede?
Şimdi her ne kadar Başbakanlık yok ise de bu kurumla ilgilenecek bir makam vardır herhalde!
Neden ilgilenen, bu rezaleti gören yok?
Aklıma ilk gelen şey; bu kurumun da yalaka basın saflarında yer almış olabileceğidir. Olan benim gazeteye oldu.
Bu rahatlık, bu vurdumduymazlık, bu umursamazlık mutlaka bir gün son bulacak! Onlardan da hesap sorulacak. Kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak.
Açık ve aleni; “benden olanlar ve olmayanlar” olarak ikiye ayrıştırılan bu toplumun, yüzde elliyi bulan bu kesimin, yok sayılması ila nihayet sürmeyecek. Zira yok sayılan bu kesim de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Üzerine düşeni yapmakta, görevlerini ifa etmekte, kanun ve yasalarına uymakta, dolayısıyla aynı hak ve yaşama sahip.
Sözün Özü!
“Düşmeyen kalkmayan bir Allah’tır” deriz!
Yarınlar ne getirir bilemeyiz. Koskoca altı yüz yıllık Osmanlı İmparatorluğu bile son buldu. Onun küllerinden doğan, Büyük Önder ATATÜRK ve silah arkadaşlarının kararlı ve dik duruşları sayesinde, halkımızın da “Ya istiklal ya ölüm” arasında kalarak, kanını, canını, tüm varını ve yoğunu ortaya koyarak, bebesinin kundağına ıslanmasın diye mermileri saran annelerin mücadelesi sonucu kazanılan Türkiye Cumhuriyeti’nin geldiği şu yüz yıllık kısacık süre içerisinde bile çektiği sancılar ortada iken; bu günümüzün ilelebet süreceğini düşünmek abesle iştigal olur. Kanını, canını veren atalarımıza ihanet olur…
Mustafa Kemal ÖZGÜRSOY


















