Şatonun taşları özeldi. Oymaları ve kabartmaları hayvan ve çiçek motifliydi. Figürler belli ki değerli ustaların elinden çıkmıştı. Bu desenleriyle özel taşlar görülmeye değerdi. Zaten şatoya bakıldığında tarihi eser olduğu açıkça belli oluyordu.
Konumu ve desenli kapıları, ayrıca içerisinin bölümleri dikkate değerdi.
Şato köy meydanına yakındı. Çevresi ağaçlarla çevrili ve dört tarafı açıktı. Şato, merkezi köyün ilk kurucusu Anadolu Selçuklu, bir “Hakana” ait olduğu söyleniyordu.
Cumhuriyet döneminde, bir ara okul öğretmenlerine, ev sahipliği yaptı. Ramazan ayında iftar verilirdi. Köy okuluna yakın olması tayinle gelen öğretmenlerin kaldığı lojman görevini üslendi.
Köylerde nüfus artışı ve emeği karşılamayan üretim, sonuçta, şehirlere göç olayını başlattı. Göçler, sosyal ve ekonomik yapının bozulmasına neden oldu.
Ailelerin ürünlerinin değerlendirilmesi gibi temel işlevleri, göz ardı edilince, göçler durmak bilmedi. Böylece topraklar işlenmez oldu. Üretim azaldı. Kendine yeterli Ülke, kendini yiyen Ülke haline geldi.
Köylerin boşalması, okulların kapanmasına neden oldu. Önce taşımalı eğitim diye bir şeyler yapıldı. Daha sonra ondan da vaz geçildi. Okul meydanı diken ve akasya ağaçlarının istilasına uğradı.
Bu sosyal yıkımdan, şato da payını aldı. Tarihi özellikleri dikenlerin kapatmasıyla görünmez oldu. Şato, görkemli yapıydı, fakat bakımsızlık belini büktü. Çünkü köyde kalan aileler, şatonun taşlarını söküp evlerinde, mereklerinde ve bahçe duvarlarında kullandılar.
Yıkıma duyarsız kalmayan bir aile; şatonun sahiplerine durumu bildirdi. Haberi alan sahipler, Hükümeti de haberdar edip köye geldiler. Konu mahkeme kararıyla araştırıldı ve şatoya sahip çıkmak üzere, çalışma başlatıldı.
Şatonun taşları tek tek bulundu ve kırmadan alındığı gibi yerleştirildi. Böylece şato en güzel şekilde onarıldı. Tarihi özellikteki figürlerin görüntüsü ortaya çıktı.
Şato ilçenin göz bebeği tarihi eser olarak:
“ATATÜRK kütüphanesi,” olarak çalıştı.
Hasan TANRIVERDİ























