Sağlık memuru; uzun boylu ve güler yüzlüydü. “Bugün de gülelim. Neşeli ol ki, şen kalasın,” derdi. Ağzından kötü söz çıkmazdı.
Pencereye uzanan kokulu üzümün, kararan tanelerine bakar, onları okşar ve severdi. İçeriye dolan rayihanın, odalara kadar yayılmasından mutlu olurdu. Üzüm fidanını diktiği günü hatırladı. Gözleri daldı ve yaşları aktı. “O günler,” dedi. Çünkü kokulu üzümden annesine, iki salkım götürmüştü.
Doktor, sağlık ocağına adımını attığı gün, üzün fidanı ilgisini çekmişti. Doktor da uzun boylu ve seyrek saçlıydı. Hep uykulu gibiydi. Disiplin diye üzümü kesmek de ne oluyor diye memurun dert yanması kulağına kadar gitmişti.
Sağlık memuru, üzümün kesilmesinden korkarak, bahçeye diktirdiği direğe sarmasını sağladı. Böylece üzüm problemi ortadan kalktı.
Doktor mesleğini seviyor ve çok çalışıyordu. Ocağa memurun da yardımıyla, tıbbi aletlerin alımını sağladı. Olay, ilçede memnunluk yarattı. Hastalar sağlık ocağına gelir cihazlardan yararlanırdı. Fakat Kasabada ilaç sıkıntısı vardı. Muadili ilaçlar yazılsa da eczacıların sıkıntısını artırıyordu. Bu problemlerle doktor altıncı ayını bitirmişti.
Doktor hastalarıyla ilgilenir ve gerekirse, il hastanesine sevk ederdi. Hastalar sevk olayını kabullenmişti.
Doktor, Cumhuriyet Bayramı’nı da hesaba katarak, bir haftalığına tatile çıktı. Sabah erkenden hayırlı yolculuklar dilendi.
Direksiyon öğretmeni, doktora, bir defa daha çalışalım. Geri vites ve park konularını öğreteyim diye haber bıraktı. Doktorun gittiğini duyunca, telefonda, geri gitmeyi çalışmadık niçin acele ettin. Doktor, hep ileri gittim, geri gitmedim, cevabını verdi.
Sağlık memuru da hastaları vilayetteki hastanelere sevk ediyordu.
Doktor bekleniyordu. Üzüm olayı sıkıntı yaratmışsa da doktorun çalışkanlığı ve dürüst kişiliği çalışanlar ile arasındaki bağı güçlendirmişti.
Öğleden sonra alınan bir telefonla çalışanlar adeta şok oldu. Ne yapacaklarını şaşırdılar. Göz yaşlarına boğuldular. Doktor bey, kaza geçirmişti. Ocağın çatısı çökmüştü. İnsanlar ve de hastalar altında kalmış gibiydi. Doktor selin aldığı yolu görmemiş ve azgın sulara karışmıştı.
Doktor şehrin sular altında kaldığı bir durumda kalkıp gelmesi, göz göre göre olayın içine atılmasıydı. Bir gün sonra, beklenirken, başına gelen olayla ilçeyi yasa boğmuştu.
Sağlık memuru cihazların çalıştırmasını bilse de nasıl takılacağına ait deneyimi yoktu. Memur hastaları yeni bir doktor gelene kadar il hastanelerine sevk ediyordu. Yaşlı amcaya bağladığı cihazı dikkatli olmasa yaşlıyı elektriğe kapılmasına neden olacaktı.
İyi niyetin sökmediği cihazları bir daha çalıştırmadı ve yalnız sevk işlemi yaptı.
Sağlık memuru, o günden sonra doktorculuk oynamadı.
Hasan TANRIVERDİ























