Biri kırmızı, diğeri ise kara yüzlüydü. Telaşlıydılar, gezinerek konuşuyorlardı. Kaçak şahısların davranış özelliğini gösteriyorlardı. Çevrelerine aldırış etmiyorlar ve herkesi yok sayıyorlardı. Önemli bir başarıya imza atmak üzereydiler.
Kırmızı yüzlü, saçları gitmiş, elmacık kemikleri çıkmış ve sivri çeneliydi, sert konuşuyordu. Kalkıp birine sopayı indirecekmiş gibiydi. “İnsanlara hak tanımayacaksın, acımayacaksın. Çalışanı ezmek gerekirse, parasını gasp etmenin doğal olduğunu karşısındaki kara yüzlüye anlatıyordu. Çevreye döndü, önüne baktı ve elindeki sopayı yere vurmaya başladı.
Kara yüzlü daha gaddardı. Konuşmasına “Karşına aldığını punduna getirip soyup soğana çevireceksin. İnsanların omuzuna basmadan yükselmek mümkün değil,” dedi.
Renkli yüzlüler için hayatın anlamı ile ilgili yargı değerleri aynı fakat yöntemleri farklıydı. İnsancıllığı iflas değil hiç yoktu. Rant peşine koşmaktan, yorulduklarını söylerken, “Yönetimdeki güçlü elemanımıza biraz daha fazla koklatmalıyız,” dedi.
Konuşmaları daima şifreliydi. Maganda ağzıyla dudaklarını büküyorlardı. Bu durumlarıyla eğlenceliydiler. Bir av yakalamadan kalkmazlardı. Özellikle kırmızı yüzlü, hilekâr bakışlarıyla etrafı süzerdi. Ruhunda iyilikten eser kalmamıştı. Diğeri içinin karalığını dışa vurmak istemiyordu. Kimin torunuyum, sonra ne derler diye korkuyordu.
İktidar güçlerini oynattıklarını, anlatırlarken, gayet doğal ve samimi görünmeye çalışıyorlardı. Masanın kenarına gelmiş iki yarışmacı gibiydiler. Yarışıyorlardı, içlerindeki soymak hırsıyla. Yarışıyorlardı, ruhlarındaki kin ve nefretle insanlara bakarak.
Atmosferine aldıkları müşteriyi soymadan bırakmıyorlardı. Müşteri durumundaki insan ise, istemiyorum alın para sizin olsun yeter ki beni bırakın dedirtiyorlardı.
Sigarayı peş peşe yakıyorlardı. Onlarda her yol vardı. İkisinin de konuştuğu dil ve ellerinde tuttukları iktidarın gücü, birbirine eşitti. Kıskaçlarına aldıkları kişi, kendilerine özgü dili anlamaya ve dünyalarını tanımaya başlamak, ne de olsa memnunluk vericiydi. Kişi kıskaçtan kolaylıkla kurtulma şansı yoktu.
Hilekârca bütün kovuşturmayı kişinin önüne kusuyorlardı. Bir süre sonra da dilleri kaçınılmaz biçimde bilenirdi. Daire, arsa ve dükkân alım satımını bekliyorlardı. Ayrıca bunlar için, krediye baş vurmayı halledeceklerini açıkça söylüyorlardı.
Banka kredileri bunlardan soruluyormuş gibi bir davranış sergiliyorlardı. Apartman dairesine bakmak için kalktılar. Paltolarını giydiler, sanki lortlar kamerasına gidiyorlar. Ellerine geçirdikleri müşteriye apartmanda üç dairelerinden ikisinin satılık olduğunu söylediler. Fakat öyle laf kalabalığı yapıyorlar ki, banka müdürü de sanki bunlara danışarak iş yapıyor.
Kara yüzlü emir verdi, apartmana hemen gel diye. Biraz sonra apartmanın yanına sahibi rolünde adam geldi. Daireyi gezdiler. İhtiyaçtan satılık dediler. Ucuz bir fiyat söylediler. Peşin paralarını aldılar ve bankadan kredi çekmeye gitmek için alıcıyı nüfus dairesine gönderdiler. Evrakları al ve tapu dairesine gel dediler.
Ev sahibi rolündeki adam ve renksizler, Tabu dairesi yerine bir tarafa kayboldular. Evraklarını tamamlayan zavallı uygun ev alan şahıs da tapuda bekleyedursun.
Üç cambazın oyununa gelen yalnız bu şahıs değildi ki, daha niceleri.
Onun için, hangi şartta olursa olsun kimseye güvenmeden işlerini yapacaksın. Paranı kimseye vermeyeceksin.





















