14 Temmuz 2011 günü Silvan yakınlarında meydana gelen çatışmada 13 asker ve 7 PKK mensubu hayatını kaybetti. Konu bir haftadır enine boyuna tartışılmaktadır.
Ateşkes sürecinin devam etmesini isteyen ÖCALAN, barışa çok yakın olduklarının mesajını avukatları aracılığıyla duyurmuştu. Öyle ki iş “barış konseyi” kurulması noktasına gelmişti.
Doğrusu ateşkesin ilanından hemen sonra daha önceki şiddetsiz ortamı/süreci sekteye uğratmak isteyenler olduğu gibi bu süreci de sabote etmek isteyen güçler boş durmadılar. Ağustos ayının 13’ündeki ateşkes/çatışmazlık sürecinden hemen sonra bunu baltalama girişimleri başladı. Önce ramazan bayramı arefesinde ve anayasa paketi referandumuna 3 gün kala mağarada eylemsizlik kararı gereği saklanan PKK militanlarına baskın düzenlendi ve 9 PKK’li yaşamını yitirdi. PKK’lileri çatışmaya çekmek için kimi güçlerin çabaları karşılık bulmasa da daha sonraları PKK “nefs-i müdafaa” dedikleri çatışmalara girmiştir ancak ÖCALAN devreye girip çatışmaların tırmanmasını engellemiştir.
Bu son saldırının “nasıl olduğu, niçin olduğu, ateşin nasıl çıktığı, el bombası mı uçak ve/ya helikopterlerden atılan patlayıcılar mı sebep olmuştur” tartışmalarına girmeyeceğim. Ancak son zamanlarda ABD’nin beklenmedik ziyaret trafiğini görünce son çatışmayla alakasını kurmak istedim.
Bildiğiniz gibi ABD yönetimi İsrail’in bekâsı için İran’ın vurulmasının gerekli olduğuna inanmaktadır ve bu konuda bizim en azından üs olmamızı talep etmektedir. Bu sebeple bizim zaman zaman İran’la karşı karşıya gelmemiz söz konusu olmuştur. (Bizce ABD’nin bu haksız talebinin kabulü mümkün değildir. Kimseye “karakol”luk görevi yapmayacağımızı onurlu duruşumuzla göstermeliyiz.)
ABD koşullarını bize kabul ettirmek için bazı ilişkilere girse de en önemli olan kozu PKK’nın İran tarafından desteklenmesini dile getirmesidir. Son olayı “PKK’nin İran tarafından desteklenen Cemil BAYIK-Duran KALKAN tarafından gerçekleştirildiği”ne inandırılmak istendiği aşikardır.
ABD, bu eylemleri bahane ederek “Türkiye’nin son zamanlarda Suriye halk hareketini destekleyerek İran’la ters düştüğü ve İran’ın bu eylemlerle Türkiye’ye mesaj vermek istediğini” öne sürmektedir. Doğrusu ülkeler kimi durumlarda bu yola başvurdukları, birbirlerine “mesaj verdikleri” bilinen bir gerçektir. Ancak bu süreçte İran’ın Türkiye’yi PKK kozu ile “hizaya getirmek” için böyle bir yola başvurması sadece ABD’nin işine yarayacaktır. Zaten iyi olmayan Türkiye-İran ilişkilerinin daha da kötüleşmesi yine yalnızca ABD’nin İran üzerindeki emellerine yarayacağı kesindir.
Durum bu iken İran’ın PKK saldırılarını yönlendirmesi saklanacak bir şey olmadığı gibi “İran’ın Türkiye’ye bir mesajı” ise bundan en zararlı çıkacak ülkenin İran olacağını da yine en iyi İran biliyordur. Dolayısıyla İran zaten ABD’ye karşı yalnızken Türkiye’yi tamamen kaybedecek eylemlere destek çıkması akıl kârı değildir.
İsrail, ABD, Rusya, İran, Suriye ve diğer ülkeler kimi zaman PKK, THKP gibi örgütleri Türkiye aleyhine kışkırtması her zaman mümkün olabilmektedir. Bu dünyanın her ülkesi ve örgütü için de geçerlidir. Ancak Türkiye’nin kendi sorunlarına doğru çözümler üretmesini engelleyecek bu gibi iddiaları dikkate almamız sadece ABD ve İsrail’in işine yarayacaktır.
Türkiye ABD-İsrail gibi hiçbir zaman dost olamayan ülkelerin bu iddialarını dikkate alırsa hem komşusunu kavgaya çekmiş olacak ve hem de Kürt Sorununu çözmedeki yanlışını derinleştirecektir.
Ahmet bey,
ne Abdullah öcalan denilen adam barış istiyor ne de bu törerist hareketin liderleri. Ben bu konuda oynanan oyun olduğuna inanmıyorum. Adam ne zaman barış, ateşkes lafları etse arkasında bir sürü annenin canı yanıyor, gencecik fidanların bedenleri kanıyor.
Evet bir oyun var bu oyunda pkk ve onun peşi sıra gidenlerin demokrasi ve bağımsızlık lafları adı altındaki söylemlere sığınmaları. Biz size barış demiştik ama sizler istemediniz diyecek kadar, sokakları savaş alanlarına çevirecek kadar yüzsüz bir sürü bunlar.
Adamlar takma adlarla yıllarca dağlarda 20 lik gençleri kurşunladılar ve ekmeğini yedikleri bu milleti sırtından vurdular. Şimdi de mecliste gerçek adlarıyla oturmuş milletin gözüne soka soka devlete ihanet ediyorlar.
saygılarımla….
Bu söylediklerinize rağmen devlet ÖCALAN’a “barışı ancak sen sağlayabilirsin” diyor. Pazartesiye yazım daha bir sansasyonel.
Hürmetler…
Devlette ayrı bir oyun oynuyor. Herkes Üzerine düşeni yapıyor Ahmet bey. bizde kuzu kuzu seyrediyoruz.