Kasabaya gelişi, öğle tatiline denk düştü. Resmi dairelerin açılmasını beklemek için, parka geçti. Havuza yakın masaya oturdu. Yan masadaki hararetli konuşmalar, rahatsız edici de olsa.
Rutubetli havadan, rahatsız oldu. Fıskiye serinlik yerine su sesiyle bir hoş duygu yaratıyordu. Saatine baktı, zaman sanki durmuştu. Nüfus kâğıdıyla ilgili bir bilgi, için bir buçuk saat bekleyecekti.
Görevli kapıdan kuş uçurtmuyordu. Saçları enseye kadar kaçmış, gözler çukurda ve sarı benizli bir surat ile hükümet benim, demek istiyordu. Müdürü sormak istedi fakat vazgeçti.
Parka çocuk sesleri arasında giren üç kişi oflayıp pufluyordu. Çocukların havuza koşmalarına bile aldırış etmediler. Üç adam arada saman alevi gibi parlıyordu. Yaşlı olanı dayanamadı ve çocuklara işaret parmağını salladı. Çocuklar üzülseler de yanlarına döndüler. Çocuklara meyve suyu, kendilerine de çay ısmarladılar.
İki haftadır hükümetin eşiğini aşındırıyoruz fakat bir arşın yol katetemedik, diye söylendiler. Genç olanı bugün son defa geliyoruz, ne diye çağırıyorsunuz, diye direneceğim, dedi.
Çocuklar meyve sularını içti, büyükleri dinlemeyip tekrar havuza geldiler. Güneş buluta kapandı ve serinlik geldi. Nüfus müdürü gelmemişti. Saatine baktı ve kavga etmek doğru olur muydu? Diye düşündü. Biraz serinledi ve rahat soluk aldı.
Çocuklar su ile oynamayı, bırakıp parkın fiyat listesinin yanına geldiler. Liste, yazı tahtası gibiydi. Yalnız küçük bir tabelanın üzerine yazılıydı. Çocukların davranışlarıyla ilgilendi. Onlar yazıların ve sayıların üzerinden parmaklarıyla geçiyorlardı.
Yaşlı adam, çocuklara, yine parmak sallıyor ama sonuç alamıyordu. Onlar bildiklerinden şaşmıyorlardı. Günlerini boşa harcıyorlar, dedi. Biraz daha sabır gerekiyordu.
Çocuklar harflerin üzerini parmaklarıyla yazıyorlardı. “F” harfini yılana mı benzettiniz, yoksa o yılan mı? diye sordu. Büyük çocuk baktı ve harfi inceledi, yine de bir şey söylemedi. Harfleri köy yoluna benzeterek büyük çocuğa sordu.
Harflerden birini neye benzettiniz, dedi. “Ç” harfini sordu. Cevap alamayınca çay olabilir mi? dedi. Çocuk çay sözü üzerine büyük adamın yanına gitti. Bir şeyler konuştular. Tekrar küçük çocuğun yanına geldi. Arkadaş ip uçları vermeye başladı, yine cevap alamadı. İki ayı geçmişti okulun açılışı ama çocuklar harfleri daha tanımamıştı. Acı olanı yapılı çocuk, ikinci sınıfta okuyor olmasıydı.
Zamanı geldiği için kalktı ve hükümetin kapısına gitti.
Yanından geçerken, çocukların dedesi olacak, büyük adam, “arkadaşın saçı beyazlamış fakat okur yazar değil,” dedi.
“Arkadaş” dediği, ilk öğretimden emekli öğretmendi.
Hasan TANRIVERDİ