Mahalle yıllardır sessiz ve de sakindi. Kimse kimseye gözün üzerinde kaşın var demezdi. İş yeri olarak otoparkın açılması dostluk havasını bozabilirdi. Diyerek kuşku duyanlar oldu. Yollar boş iken, kimse arabasını ücretli olarak otoparka koymazdı.
Açılalı bir ay olmuş ve içeride bir araba ile sabah yıkanan bir iki arabadan başka otoparka uğrayan olmazdı. Yalnız bir haftadır, karın ağrıtan olay; Araba camlarının kırılmasıydı. Gün içerisinde öğleden sonra çocuklar okuldan geldikten sonra, oynarlarken bağırıp çağırmaları sırasında bir arabanın camı kırılıyordu.
O gün çocukların sesleri annenin dikkatini çekti. Çocuklarda büyük bir bağrışma koptu. Gördüklerine inanamadı ve şaşkınlığı onu kendine getirdi. Çocuğu elindeki taşı arabaya tüm gücüyle vuruyordu. Aklı duracak gibi oldu ve halının üzerine yığıldı. Bir süre baygın kaldı. Kalktı ve dışarı çıkıp çocuğunu aldı. Sesleri duymadı, ailelerin bakışları arasından çocuğuyla eve girdi.
Böyle bir olayı çocuğundan beklemiyordu. Çocuğunu odasına kilitledi. Baba geldi, olanlara çok üzüldü. Çocuğu karşısına aldı. Neden kırdığını, kim öğütlediğini neye karşılık bu olayı yaptığını sorguladı. Fakat cevap alamadı.
Yapılacak olan, en geç sabaha karşı burayı terk etmek olduğu üzerinde karar kıldılar. Göze batmadan, nakil vasıtasını iki kez değiştirerek uzaklaşmak. Sonra olayı kim kışkırtmış, neye karşılık yaptırmışsa öğreniriz diye karar verdiler.
Ne zaman gitmeliyiz?
Bu gece sabaha karşı.
Garip ama ciddi olay, annenin beynini alevlendirmişti. Duyguluydu bir günde kaçıyoruz dedi. Çocuğunun kandırılmasına inanamıyordu. Bundan sonra kırılma olaylarını çocuğuna yükleyeceklerdi. Onun için komşuları dahi gitmeyin diyemezdi. Yoksa bizi kaz gibi yolarlar diye düşündüler.
Görev yerine yakın semtte uygun evlerden birini kiralarız, dedi. Çocuğu da semtin iyi bir okuluna alırız kararına vardılar. Annenin camı kırarken çocuğunu görmemiş olsaydı kesin inanmazdı. Anne dalıp gidiyor, sinirlerine hâkim olamıyordu. Üzülüyor ve kendini savunacak bir etken bulamıyordu. İki günde saçları beyazlamıştı. Dokunsan ağlayacaktı. Babayı beklemeye başladı. Baba ev tutmaya ve taşıma vasıtasıyla konuşmaya gitmişti.
Çocuğu niçin kırdığını hâlâ söylememişti. Okul idarecilerinin de haberi yoktu. Anne idarecilere söylemeli ve ayrıldığımız okulu da kimseye bildirmemeliler diye düşündü. Kendini esir gibi hissetti. Elleriyle yüzünü örttü. Belki göz yaşlarını göstermek istemiyordu. Öyle bir dert ki başımıza gelen, kim isterdi böyle bir işe karışmamızı diyerek, sırtından aşağı titredi. Aklını kullanamıyor ve büyük bir güvensizliğin girdabında kıvranıyordu.
Baba evi tuttuğunu ve taşıt olayını da ayarladığını söyleyince anne derin bir nefes aldı. Dostlara ihtiyacımız azaldı, belki de kalmadı dedi.
Onlar için hayat karmaşık bir yapı almaya başladı. İnsanlara eziyet eden bir aile durumuna düştük. Sanki yangını biz çıkarttık. Kırılan arabalar esrarengiz olaylar dizisi gibi. Çocuğu biz tembihlesek bu kadar üzerimize gelmezlerdi. Diyerek dertlendiler.
Anne bakkala koşarak gidip gelmişti. Çocuğuna da bir şey olur diye de korkuyorlardı. O gece sabaha kadar hazırlık çalışmaları yaptılar. Fakat cam kıran diğer çocuğun ailesine dahi bildirmediler. Anne bakkal dönüşü otoparkçıları gördüğünü korkunç kişiler olduklarını söyledi. İki çocuğun ifadesi olayı aydınlatacaktır, Allah büyüktür dedi.
Sabaha karşı gidiyorlardı. Ana ve baba üzüntü içerisindeydiler. Anne “Düşenin dostu olmaz.” Dedi. Olayı çocuklar yapmıştı. Nasıl kanmışlar onlara neler vereceğiz demişlerdi. Çünkü çocuğun bilinçli olarak arabanın camlarını kırması düşünülemezdi. Gerçek olan çocuklara kırdırmışlardı.
Ayrılmadıkları taktirde mahalle sakinleri arasında yeni bir hoşnutsuzluk baş gösterebilirdi. Bundan sonraki olaylar da onlara mal edilirdi. Artık doğal yaşantı bile onlar için düşünülemezdi.
Sabaha karşı uzak bir semte gelindi ve eşyalar başka bir taşıta yüklenip yeni evlerine vardılar. Gün ışımadan eve eşyalarını attılar. Çocuğun da kaydını aldılar ve yıllardır oturdukları mahallelerinden koptular.
Mutlaka adalet yerini bulacak ve bir gün doğrular ortaya çıkacaktı.
Hasan TANRIVERDİ





















