Hayaller ne güzeldir, insanın içini ısıtır da ısıtır… Hayal kurarken, bir anda âşık oluverirsin farkında olmadan. İşte o andan itibaren sevdiğini düşünürsün için için… Artık her saniye burnunda tüter, onunla birlikte olmak için neler yapmasın neler. Heyt Be! Ne güzeldir Aşk!
Ya sonra?
Bir gece bir restorana götürüp ona sürpriz yaparsınız. Kemancının o romantik şarkısı eşliğinde çiçekleri saçlarına dökerken, diz çökersiniz önünde. Cebinizden çıkardığınız tek taş yüzüğü uzatarak, “Benimle evlenir misin?” diye onun gözlerinin içine bakarsınız. O güzel dudaklar arasından fısıldayan bir “Evet” ile ona sımsıkı sarılırsınız, kemikleri kemiklerinize, yüreği yüreğinize geçer.
Yine bir akşam, bir çırpıda istenir, tuzlu bir kahvenin şakasında. Artık hayaller, aşktan da ötedir. Mutlu bir yuvanın özlemi yakıp kavurur içinizi. Düğün dernek, derken, bir anda yuvanın içinde bulursunuz kendinizi. Baba evindeki rahatlığı bulamazsınız. Hayatın onca yükü omuzlarınıza o an çökmüştür. Babanızın yıllardır yaptığı gibi, “Nasıl geçineceğim? Kirayı nasıl ödeyeceğim? Çoluk çocuk olursa, hangi maaşla geçindireceğim onları?” korkusu ile düşünür durursunuz, durumunuz iyi değilse. Sonra da sevdiğinize sarılıp, unutur gidersiniz kötü düşünceleri…
Adı, Hüseyin Rehber. Yaşı, otuz beş. Bursa’nın İnegöl ilçesinde oturuyordu. O da aşık olup, 2007 yılında evlenmişti bir düğünün ardından. Üç çocuğu oldu peş peşe (siyasiler öyle istemişti!) Çocukları henüz küçükler. Evlilik, iş isterdi. Çalışmadan olmazdı. İlçesindeki Elektrik Şirketi’nde çalıştırılmak üzere asgari bir ücretle Özel Güvenlik Görevlisi oldu. Sevinçliydi. Hayalleri bir bir gerçekleşiyordu. Trafodaki güvenlik kulübesinde hep hayaller kurdu. Eşine neler neler aldı! Çocuklarına elinde torbalar dolusu oyuncaklarla gitti! Onları büyüdüklerinde, en iyi okullarda okutup, iyi birer iş sahibi olmalarını, hatta kendisi gibi iyi bir kızla evlendirmeyi bile düşünmüştü!
Hüseyin, aynı zamanda İmam Hatip Mezunu bir gençti. “En güzel Aşk Zor Olandır” “Git Veda Etme” şarkılarını severdi. “Kral Damar” adlı radyoyu, daha çok dinler, Fetih TV’yi de izlerdi. Dizilerden, Diriliş Ertuğrul, Bordo Bereliler’i severdi. “Düşünen Akıl”, “Güzel Sözler” ve kapağında Özal ile Erdoğan’ın fotoğraflarının olduğu “Siyasi Dava” kitaplarıyla ilgilendiğini sosyal medya hesabında işaretlemişti. (Okudu mu bilinmiyor) Yine sosyal medyada beğendiği siteler arasında, “Senetle Para Kredi”, Erdoğan’ın fotoğrafının bulunduğu “Yiğit Adam”, “Türkiyem” gibi siteleri beğenmişti.
Ve Hüseyin, bir gece görevi başındayken, kulübesinde tabancasıyla intihar etti.
Haberde, “Ekonomik Sıkıntı” yazıyordu… Bu habere çok üzüldüm. Bir araştırma yapayım dedim. Buyurun rakamlara:
- Hüseyin’in çalıştığı şirket, son üç yılda kârlarını artırarak 2016 yılında 1.568.425.513,85 TL kâr elde etmiş.
- Hüseyin, alsa alsa 1404 TL asgari ücret alır. TÜRK-İŞ verilerine göre, açlık sınırı, 1544 TL!
- Türkiye’de her on kişiden birisi anti-deprasan ilaçlarını tüketiyor. İki yılda 77 milyon kutu ilaç kullanılmış. 2016 yılında 8.656.513 kişi psikiyatriste gitmiş!
- Borçlu her üç kişiden birisi icra şoku yaşıyor! Şu anda 7 milyon 284 bin kişi icra takibinde,
- Vatandaşlarımızın 2002 yılında 6.6 milyar borcu varken, 2016 yılı sonu itibariyle bu rakam 425,8 milyar TL’ye ulaşmış. Bu arada her yerde cırtlattığımız kredi kartı miktarı ise 58 milyonu geçiyor! Ve borçlardan 110.371 kişi de hapse girmiş!
- İntiharı on yüksek on ülkeden birisiyiz. 2016 yılında 3 bin 64 kişi intihar etmiş. Bunlardan Yüzde 76’sı erkek!
Evet, ekonomi, insanda ne aşk bırakıyor, ne de aile! Artık ister üniversite mezunu olun, isterseniz iki dil bilin. Kapitalizmde moda, “Asgari Ücret”!
Cumhurbaşkanı davet edildiği düğünlerde gençlere, üç çocuk yapın, hatta Avrupa’da evlenen gençlere de beş çocuk yapın çağrısı yapıyor.
Ne dersiniz? Asgari Ücretle geçinenler de buna dâhil midir?
Ertuğrul ERDOĞAN