365 gün…52 hafta; 8760 saat. Tahakküm süren doldu. Çekip gitmektesin. “Kimseye hesap vermem” modundaki aymaz bir iktidarın sonu gibi!..
Senden de hesap sorulur!… Tarihler sorar, hiç kimse sormasa.
Ama ben gecikmeden sorulsun istiyorum. Tıpkı bu dünyanın hesabının bu dünyada sorulmasını talep ettiğim gibi!..
Ülkenin ve ülke vatandaşlarının, ne içerde, ne dışarıda; yüzünü ağartacak, onurunu kurtaracak tek bir eylemin olmadan çekip gitmektesin.
Hem de; asıl alıp götürmen gerekeni geride bırakarak!…
Sakın arkana dönüp bakma. Zira, milyonların sana olan kahrını okuyacaksın suratlarından.
Umutla gelmemiştin zaten, kahırla gönderiliyorsun. Bekleme; mendil sallanmayacak ardından; teneke çalınacak, hem de öfkeli, sitemli kahırlı!.
“Gidişin olsun da dönüşün olmasın” söylemlerini duyacaksın!.
Keşke işbirlikçilerini de götüreydin de tek fasılda kurtulaydık yarattığınız karabasanlardan.
Boynunda halkalanmış “işbilikçi” yaftasını unutmadan, şöyle bir düşün 2019:
İnsanlık, ya da ülkem adına tek bir hayırlı eylemin, tek bir başarın oldu mu!?.
Zehirli sarmaşık tohumları misali ekip gittiğin şirretin, öfkenin, kinin, irticanın binlercesini temizlemek için kaç nesil feda edilecek düşündün mü hiç? Tarih yazacak yediğin herzeleri.
Ne istedilerse verip, besleyip büyütmeye devam ettiğin insanlık artıklarıyla övün istersen…
365 günün, 52 haftanın her anında, sömüren sömürmeye, kemiren kemirmeye devam etti.
Ne hak, ne hukuk, ne onur, ne emek, ne de ahlak dile geldi!.
Kanlı baykuşlar, yarasalar nöbetteydiler zaten sen geldiğinde… Seninle birlikte defolup gitmek yerine, yerlerini korumanın gayret ve telaşındalar.
Ülkem adına soruyorum;
Demokrasi mi getirdin ülkeme? Yoksa var olanı bile çok görüp, onu da mı silip süpürdün?
Özgürlükleri mi genişledi devri tahakkümünde?
Eğitimi zaten bitikti ülkemin, yetmedi, tüy diktin!..
Dayatılan çağdışı eğitimle bu ülkenin bu ülkenin geleceğini de mahvettin…
Sanayicisini batırdın, çiftçisini ağlattın, esnafını sildin, işçisini bitirdin. Ekonomi komada!.
Var idiyse ülkede zerrece huzur, refahı birlik ve beraberlik onun da içine ettin!..,
Sevgiyi, saygıyı ve hoşgörüyü bile çok gördün ülkem insanına!.. %50+1 yeter diyenle yoluna devam etmek isteyenlere her yolu açtın!… At da da onlara çalıştı, fırsat da!.
;Üsküdar’ı aşsın diye atı çalana 365 gün, 52 hafta 8760 saat özel tahsisti sanki!.
Hak ve hukuku temel alıp adalete zerrece bir katkı mı sundun? Bari var olanları korusaydın!…
Şimdi de görevini yapmışların tafrasıyla çekmiş gidiyorsun!…
Üstelik senden sonra gelecek olan yeni 365 güne de, zerrece bir umut bırakmadan gitme niyetin, telaşından belli… Ama gelecek nelere gebedir bilinmez!…
Sanır mısın ki varlığın herkesi sadece bir yıl kocattı!?…
Ya o fırsat verdiklerinin, ya; 365 gün boyunca sömüren ve kemirenlerin yarattığı zillet kaç yıl kocatmışlığa bedel?
Ey o lanetli yılların son ayağı olasın diye dilediğimiz 2019!…
Düşünen, soran, sorgulayan ülkem insanlarının hem fizyolojik hem de ruhsal dengesini bozan son yılların suç ortaklarından biri değil misin sen!?.
Şunu iyi bil ki; üçbeş baykuş, birkaç yarasa, bir o kadar da leş kargası dışında gidişine üzülen olmayacak. Gelecek hep umuttur insanlara… Dileriz, dönüşü olmayan gidişin, sömürgen ve kemirgenlere de dönüşsüz gidiş kapılarını açmaya fırsat yaratır.
Yarı açlığa mahkum edilmiş, umut ışıkları kararmış, bunca insancıkları geride bırakıp giderken hayırla yadedilmeyi mi beklersin?
Sömüren ve kemiren işbirlikçilerin yansın gidişine… Hem de gelecek yeni 365 günün kendileri için kabus olma olasılığını da düşünerek!…
Sen insanları “erdemli adam” kılmak adına emek harcayanların yanında yer almak yerine, kul olmayı seçmeleri yönünde gayret sarf edenlerin safında yer aldın.
Sen 365 günlük fırsatın tamamını, baykuşlara, yarasalara, leş kargalarına bir hak gibi tanıdın.
Yarı aç adam zaten kuldur. Düşünmeyen, sormayan, sorgulamayan adam zaten kuldur. Hak aramayan, çiğnenen hukukuna sahip çıkamayan, oy’unu namusu bilemeyen zaten kuldur. Kulu kulluktan kurtarmak adına emek sarfetmek miydi erdem, yoksa kulu, kul kalmaya zorlamak mı?
Kul yaratmak kolay… Zor olan adam olmayı ve adam etmeyi seçmekti. Sen kolaya kaçtın. Askerlikte şafak sayar misali defolup gitmeye gün saydın. Bizlere de şu an “Defol!” ötesinde söz düşmez…
Son onyıllar da çekip gitti senin gibi; arkalarında hiç bir umut bırakamadan.
Anlaşılan o ki; yıllardan umut yok!. Umut insanların kendisinde!.
İzan, akıl, vicdan, irade, erdem, ahlak, hukuk…her ne var ise insanlığa dair; elbirliği ederek bu duruma en acil çözümü bulmak zorunda yurdum insanı!…
Hem de vebali ve sorumluluğu her geçen gün ağırlaşarak artmakta olan her günün hesabını sömüren ve kemiren baykuşlardan, yarasalardan ve leş kargalarından fitil fitil sormak adına…
Ali, Ahmet, Mehmet, Ayşe, Zeynep, Osman, Yüksel, Gülsüm, Adnan, Kezban…Murat, Ülke senin, sen varsan o var!. Umut sende!… İş başına!… 1919’dasın gibi!.
Çaresiz değiliz, çare biziz!…
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci
24 Aralık 2019
Tel: 0535 202 11 61