Baharda ayrılığı yaşayacaktı. Öyle bir ayrılık ki, değeri vatan müdafaasıydı. Bir haftadır böyle bir değer için hazırlanıyordu. Ayrılık saati gelip çatmıştı. Zamanında teslim olmalıydı, bir aylık yürüme maratonu, kolay değildi.
Vatanı için her şeyini ortaya koyacaktı. Sırtında çantasıyla, farklı bir gün yaşıyordu. Guruptan ayrılmayacaktı.
Uzun boylu ve sarışındı. Samimi ve hayalperestti. Değişikliğe uyum sağlamada başarısızdı. Bilgi yoksunu olarak, bir bilinmeyene gidiyordu. Toplanma yeri ana baba günüydü. Anasına “gelme” vatan için gidiyorum, demişti. O gün Kasabada, bambaşka bir atmosfer yaşanıyordu.
Sağlıklı yaşamayı, kendine rehber edinmişti. Bir karmaşa yaşansa da olayın farkındaydı. Yiyecek ve giyeceğiyle, yükü ağırdı. Akşam, dağın arka yüzüne geçmişlerdi. Yolculuk, üstü kapalı, eski kamyonla yapılıyordu. Dinlenme yerinde çok kısa süre kalacaklardı.
Aileye özlem, hafiften söylenen gurbet türküleriyle başlamıştı. Salih gurbet görmüş, özentisi olmayan biriydi. Arada arkadaşlarını da teskin ediyordu. Yamacın engellerini, aşmak kolay değildi.
Salih, “bahar dalı” arkada kaldı, dedi. Kayalar arasından geçiyor, uçurumları yandan dolanıyorlardı. Zor anlar yaşanıyordu. Soğuk hava, hareket kabiliyetlerini etkiliyordu. Türküler kesilmiş, engeller aşılmaya çalışılıyordu. Kamyon dağda kalmıştı, ne kadar sayıklasalar da geçit yoktu.
Savaş her yerdeydi. Vatan için geçidi aşmayı göze almışlardı. Bu dağlar, sürülerimize otlak olan yaylalardı.
Heyecanlıydılar. Nasıl bir cephe oluşacağını, komutan belirleyecekti. Vadiye az kalmıştı ve dikkatliydiler. Düşmandan önce vadiyi kontrol altına almalıydılar. Köye gelmişlerdi ama evler, kırık dökük ve birçoğu da boşaltılmıştı.
Mola yerinde, vadiyi gözetim altına almışlardı. Havanın soğuk olması, hareketlerini kısıtlıyordu. Bütün bunlara rağmen, moralleri yerindeydi. Düşman ile henüz karşılaşmadılar. Gergin beden ve ruh hallerini, dışa yansıtmıyorlardı. Yalnız sıkıntı baş göstermişti.
Birliklerinin bozulmayacağına inanıyorlardı. Silahlarımızın önünde kimse duramaz. Tavşan gibi avlarız. Önümüzde zıplayamazlar. Yol diye bir şey yoktu. Çalılıklar arasından ilerliyorlardı. Onları kovalamaktan zevk alacağız, diyorlardı.
Geniş bir düzlüğe geldiklerinde, üç kola ayrıldılar. Hava kararmıştı. Önlerindeki kayalığa kendilerini atmaları gerekirdi. Kayalığa nihayet yerleşmişlerdi. Sessizlik sağlandı ve düşman askeri beklenmeye başlandı.
Bir an önce silahları konuşturmak istiyorlardı. Hayalleri onları sınır dışına sürmekti.
Hiçbir güç bize karşı direnemez. Onları soluk aldıklarına pişman edeceğiz. Yolumuz aydınlık, gücümüzü birlikteliğimizden alıyoruz. Bu kadar gencin hayalleri yıkılamaz. Ailemize bir an önce dönmek istiyoruz, diyorlardı.
Salih, heyecanlıydı, gücümü kaybediyorum, soğuktan etkilenmişe benziyordu. Çevreleri dağlarla sarılıydı. Bu kadar gencin, dağda ne işi vardı. Sınırdan içeriye nasıl girmişlerdi. Sınırlarımızı kontrol altına almalıyız, diyorlardı.
İki vilayet ve üç ilçe geçmişlerdi. Geçtikleri her yerde büyük coşkuyla karşılanmışlardı. Zor yollar geri de kalmıştı. Kamyonları arkadan gelecekti. Düşman geri kaçmış ve sınırı terk etmişti. Haberin kaynağı doğruydu.
Geri dönebilirlerdi. Çünkü hava biraz daha soğumuştu.
Dağların karı eriyordu, dağların karı…
Kaçarak düşman da eriyordu.
Hasan TANRIVRDİ























