Ertesi gün, midemde bir ağırlıkla uyandım, ne de olsa akşam 22.00 gibi yemekhaneye gitmiş, diğerlerinden artan ne varsa mideye indirmiştim. Yemek yemek bu kadar zor olmamalıydı.
Neyse denize girer, kendime gelirdim. Ohhh hakikaten de güzel yere kurulmuş bu kamp. Su çok güzel… Ama yok ya olamaz, güruhlar halinde geliyorlar, kulaç atacak yer kalmadı. Ay Allahım bu da yetmezmiş gibi, bir de top oynamaya başladılar, bari deniz topu olsa, koca basket topu, başıma iş gelmeden çıksam denizden… Ahhh işte olacağı buydu koca top gelip başıma çarptı. Ay boğuluyorum galiba, suya düştüm, çırpınıyorum, topla oynayan aile gelip kurtarır bir de özür diler sanırım biraz sonra. Ama ne oluyor batıp çıkarken gördüğüm sadece benim düşmeme kahkahalarla gülen insanlar. Allahım burada beyin sarsıntısından ölecek miyim? Görüntüm bulanırken ilerde deve güreşi yapan kıllı heriflerden birinin bana doğru yöneldiğini görüyorum. Son hatırladığım bu…
…
– Geçmiş olsun, Selma hanım, bugünü hastanede geçirin ki her şeyden emin olalım.
– Nerdeyim? Ne oluyor? Tehlikede miyim? Sarsıntı mı geçirdim? Ölecek miyim?
– Yok, yok önemli bir şey değil,tedbir olarak
– Telefonum, telefonum nerede?
– Hasan, çabuk ya buraya gel ya da ben dönüyorum
– Yine ne oldu?
– Ne olacak ölümle yüz yüze geldim
– Ohh iyi iyi, peşindeki magazinciler söylemişti
– İyi mi, söylediler mi? Ben burada…
– Çok iyi çekimler yapmışlar, aferin sana
– Aferin mi, ama… Üf, yine kapattı gerzek.
Hastanede kimsesiz yatıyorum, bari bir özel oda olsa, benden başka 3 kişi daha var. Ben yıllardır yanımda olan Müberra’yla bile aynı odada kalamazken… Neyse en azından berbat olsa da yemek için kavgaya girmeyeceğim. Diğer kadınlardan biri bana çok dikkatli bakıyor, tanıdı sanırım, şöyle bir doğrulayım, iltifat duymayalı epey oldu.
– Seni birine benzeteceğim, hani bir şarkıcı var ya, sesi hiç yok da işte, teknolojiyle meknolojiyle bir şeye benzetiyorlar
– Kim?
– Nilden midir nedir?
– Hııı, pek sevmiyorsunuz galiba…
– Aman bunların nesini seveyim, her gün biriyle, her gün bir yerdeler, hayatın tadını onlar çıkarıyor. Yaşıyorlar valla. Ben herifin kahrını çekerken, ohh canını mı sıktı, daha iyisini mi buldu, bir tekme, hadi yallah. Yalandan 2 gün üzülme peşinden daha iyisi, daha zengini.
-Ama onlar da insan, yani üzülüyor…
-Aman bırak be nesine üzülsün, 2 gün yalandan gözyaşı sonra sıradaki
– Yani insan… Duygu…
– Bırak bacım ya, ne insanı ne duygusu, ne zamandan beni paranın adı duygu oldu? Ha ona benziyorsun dedim ya, sen ondan güzelsin
(Birden seviniverdim, güzelleştim mi acaba burada?)
– Yani sana da yapsalar o kadar makyaj, estetik sen de…
– Estetik mi?
– Tabi kadının her yeri estetik, beyni bile hah ha…
– Beyni mi?
– Hahahaha sen niye gülmüyon?
– Bilmiyorum belki estetikli değildir, belki doğaldır…
– Aman bırak şunu o her yerini gerdirirken biz burada birbirimizi mi gerelim, ha haha
– Gerdirmek mi ama ben yani o daha…
(Ben daha 30 yaşındayım ya ne gerdirmesi, ne estetiği böyle mi görüyorlar beni?)
…
Bugün hastaneden çıkardılar beni, şimdi kampa dönme zamanı. Korkuyorum başıma bir iş gelmesin. En iyisi odamdan çıkmayım ama o zaman da ah şu tazminat…. Kahvaltı ve yemek herkes gidince, deniz denize girmesem de olur ama anlaşmaya göre girmem lazım. O zaman sabah çok erken gireyim ki en azından çok kalabalık olmasın, çocuklu aileler olmasın. Ohooo havlu koyacak yer bırakmamışlar ki. Denizde bu saatte bu kadar kişi olamayacağına göre, tabi ya havlularını hiç almıyorlar. Allahım bu ne ya, şezlonglar tutulur, yemek masaları tutulur, denizde belli alanlar bile tutulur. Kimisi üstüne devrilir güreş tutarken, kimisi bowling topu gibi toplarla top oynar, kimi suyunu fışkırta fışkırta ağzını yüzünü su içinde bırakır… En iyisi geri dönüp öğleye yakın gelmek. En azından çoğu gitmiş olur…
Al işte öğlen vakti az kişi olur diye denize gittim, ıstakoza döndüm . Ve kim yardım etti, kocasına asıldığımı zannederek benimle kavga etmeye çalışan kadın. Bol bol yoğurt sürdü, su içirdi, yalnız geldiğim için benden nefret ederken şimdi de yalnız olduğum için bana acıdı. Allahım ya, nasıl bir şey anlamadım, güçlüyken yalnız olunca tehlikelisin hastalanınca da yalnız olduğun için acınacak haldesin. Neyse yine iyi kadınmış, biraz konuştuk, biraz dertleştik, ilkokuldan sonra okutmamışlar zamanı gelince de evlendirivermişler. Kocasını seviyor mu bilmiyor ama atmaca gibi etrafında. Çünkü herşeyini kocasına borçluymuş, bi elden kaçırırsam diyor, iş yok güç yok, doğru annemin evine orada da rahat vermezler, dul kadın oldun diye burnumdan getirirler. En iyisi elimdekine sahip çıkıp evimin kraliçesi olmak, diyor. İki de çocuğu varmış, herifi kaptırırsam onlara nasıl bakarım, annemler tövbe bakmaz diyor. Beni o kadar itip kakınca adama aşık sanmıştım ben de, hesap bambaşkaymış halbuki. Sonra bana diyor eline yüzüne bakılır bir şeysin kimse almadı mı seni bu yaşa kadar? Şaşıp kalıyorum, kariyer yaptım, uğraştım, didindim diyemiyorum. Sonra bir kez daha bakıyor hani o şarkıcı var ya, ona benziyorsun diyor. Bak o da elden ele geze geze kimsesiz kaldı diyor. Sonra birden magazin gündemini hatırlayarak gerçi şimdi yine birini bulmuş ama nereye kadar diyor. Aklımda günlerce yankılanacak kelimeleri de beynime bırakmış oluyor, nereye kadar? Sonra arkadaşı geliyor, onunla tanıştırıyor beni, Selma’yı. Nilden’e ne kadar benziyor değil mi diyor. Arkadaşı başını sallıyor aman Nilden Nilden dedikleri de bizim mahalledeydi, sümüklünün tekiydi demiyor mu? Ya Allah aşkına ne mahallesi , memleketimiz bile tutmuyor. Sonra diyor bu çok salaktı, dalga geçerdik bak büyüdü adam oldu. Ay çıldıracağım, sonra lisede bana nasıl kopya verdiğinden, sesimin bir şeye benzemediğinden, kimbilir kimlerle ne yaşadıysam birdenbire ünlü olduğumdan dem vuruyor. Sözlerini de aman tipin benzesin de ahlakın benzemesin diye bitiriyor. Yaa ben konservatuvar mezunuyum, hem de dereceyle bitirdim. Kimseyle bi halt etmedim, resmen süründüm bu duruma gelmek için ve en korkuncu, ne kadar bu durumda kalabileceğimi de bilmiyorum. Bu insanlar niye böyle? Biraz üste çıkınca biraz bir şeyler başarınca niye bu kadar kötülüyorlar ve sanki her şeyi birlikte yapmışız ya da yanımdan hiç ayrılmamış gibi yaptıklarımdan, yaşadıklarımdan nasıl da bu kadar emin konuşuyorlar?
….
Neyse ki kampın süresi belli, yakında kurtulacağım, ya sabır. Bu arada, o iki kadınla samimiyeti de ilerlettim, merak ediyorum çünkü. Ne yaparlar, ne düşünürler, ne isterler, hangi güdüler hakim hayatlarına? Zaten onlar da bana acıdıkları için artık beni seviyor gibiler, tehlike görmüyorlar yani. E nasıl görsünler sersem gibi oldum burada. Fildişi kulem yıkıldı. Kendi halimde herkesin bana hayran olduğunu düşündüğüm dünyamda yaşayıp gidiyordum. Elimi sıcak sudan soğuk suya sokmuyordum. Üstümü bile Müberra giydiriyordu. Sevilmek için kabullenilmek için acınmaya ihtiyacım yoktu. Çeşit çeşit giysilerim vardı, takılarım, aksesuarlarım… Dergilerde boy boy fotoğraflarım, peşimde paparaziler…
…