Okul hayatı boyunca, kendime ve öğrencilerime sorduğum “öğrenmek mi ezberlemek mi” sorusu, aslında eksik veya yanıltıcı bir soruymuş. Çünkü bu soruda “anlamak mı” diye bir seçenek daha olmalıymış ve onu da sormalıymışım. Ama ben de çok geç fark ettim, öğrendiklerimizin aynı zamanda anlamış olduklarımız demek olmadığını…
Bu kavramların -literatürün dışında- bir de sosyolojik tanımı olmalı. Sosyolojik tanımını da şu şekilde izah edeyim. Ezberlemek, bir bilgi veya haberin kim veya hangi kaynaktan gelirse gelsin, onu araştırmadan sorgulamadan şeksiz ve şüphesiz ona inanmak ve itimat etmektir. Öğrenmek, bilginin veya verilen haberin doğruluğunu araştırıp, kaynağından emin olunduktan sonra ona inanmak ve itibar etmektir. Anlamak ise; bilginin veya verilen haberin doğruluğunu araştırıp, kaynağından emin olduğu bilgi veya habere karşı tavrını; halktan yana değil Hak’tan yana koyma erdemidir. Şöyle bir örnekle de konunun daha iyi kavranmasına yardımcı olayım. Kimisi, kutsal kitabın ayetlerini harf harf, kelime kelime ezberler. Kimisi, ayetleri ezberlemekle yetinmez; manasını da öğrenir. Kimisi de kutsal kitabın ayetlerinden öğrendiklerini, kendi gündelik yaşamına kılavuz edinir. O kutsal kitabı anlayan sadece bu gruptur.
Ülkemizde hatırı sayılır derecede Kur’an’ı öğrenen ve öğretenler var. Bunlar da İslam’ı,her türlü tebrik ve takdire layık bir tutumla, tevatürlerden değil membaından öğreniyorlar. Lakin burada da bir kusur var. O da öğrendikleri hakikatlerin hayata geçiriliş noktasında hissî ve ideolojik hareket/beyan etmeleri…
Adaleti temsil eden, bir elinde kılıç, diğer elinde terazi olan (Themis) kadın heykelciğini -sanırım- hepimiz biliyoruzdur. Rivayet odur ki; bu adaleti temsil eden tanrıçanın elinde bir terazi vardır. Diğer elinde ise bir kılıç, gözleri de bağlanmıştır. Gözleri bağlıdır çünkü terazisinin kefesini görmeden tutmalıdır. Nesnel ve korkusuz olmalıdır. Bireyselliğini ve kimliğini de saklamalıdır. Terazi ise kanıtların ve olayların karşıt kefelerini gösterir. Teraziyi sol eliyle tutar sağ elinde ise aklın ve adaletin gücünü ve bundan dolayı da bir anlamda kararın keskinliğini gösteren kılıç vardır.
Ezcümle, ezberleyen insan; isnat edilen suç, delil ve ispata muhtaçken, şüphelinin hakkında peşin hüküm verir. Öğrenen insan; suçun hükmünü, suçlunun ideolojisine, ırkına, dinine, mezhebine bakıp ona göre hüküm beyan eder. Anlayan insan ise; bunlardan çok müstesna bir erdem ve tavra sahiptir. Çünkü suçu işleyenin dinini, mezhebini, ideolojisini dikkate almayacak kadar hislerini arındırmış bir şekilde suçun hükmü ne ise suçluya da o hükmü verme hakkaniyetine sahiptir.
Demem o ki, erdemli insanların; okuduğunu, ezberlemek ve öğrenmekle yetinmeyip, öğrendiklerini hayatına yansıtmak gibi bir vasıfları varmış.
Bahattin Bayraktar
Eğitimci | Yazar | Mentor