Amerika’nın PKK terörüne verdiği destek ortaya çıktıkça, gizlenen gerçekler de, bir bir ortaya çıkacak.
Suriye’de, Rusya ile Türkiye çatışırsa, NATO’nun kılını kıpırdatmayacağı anlaşıldıkça, NATO’nun ne olduğunu anlayanlar çoğalacaktır.
ABD Başkanı Bush demişti ki, “Amerika Türkiye’yi komünizme karşı korudu.”
Gerileme ve kırılma süreçlerinde, gerçekler daha çok kendini gösterir.
1968 yılında, Pendik’te yerlere “NATO’ya Hayır” sloganını yazdığımızda, bizleri içeri atanların, şimdilerde, NATO’dan şikâyet ettiklerini görüyoruz.
Bizler NATO’ya hayır dediğimiz günlerde, Türkiye’deki gericiler ve yobazlar, hep ABD’nin yanında yer almışlardı.
Amerikan 6. Filosunun Boğazlara demir atmasını protesto edenlerin, şimdilerde, çoğu çektiği işkenceler ve acılardan ötürü dünyadan erken göç ettiler.
Neo-Osmanlıcılıktan Vahabi hizmetkârlığına uzanan yobaz yolculuğumuz, 1968’lerde yeni örgütleniyordu. Onlar için Amerikancılık olmazsa olmazdı.
6. Filo Askerlerine karşı yürütülen protestolara, Kırkikindiler Örgütü gibi yobaz örgütleri karşı çıkmışlardı.
FETO’cular, Gül’ler, Arınçlar, sahte milliyetçiler, milliyetçiliği ABD adına yapanlar, hep onların yanındaydılar.
1968’lerde, NATO ile savaşanlara karşı savaşanlar, şimdi iktidardalar.
İktidar yandaşları, ekranlarda, sözde antiemperyalist görünüm çiziyorlar.
ABD ile birlikte, Suriye’ye Ilımlı Terörist ihraç ederiz, emperyalizm, bu ortaklığımıza karşı, Suriye’den bize toprak bahşeder!
Bırakınız Suriye’den çıkar sağlamayı, ülkeyi bölünme noktasına getirdiler.
Emperyalist ülkelerden aldıkları borç parayla, emperyalizme karşı savaş!
Soroz’dan borç alıp, Suriye’de savaşacağız. Zaten olacak iş değildi. Gittikçe olmayacağı da açığa çıkıyor.
Televizyonlarda, aktrollerden birisi diyor ki, “yemezler abi… Esad’a, İran’a, Rusya’ya Suriye’yi bırakmayız.”
Bu ve buna benzer sözler, yandaş kanallarda, bir strateji bir fikir gibi propaganda ediliyor.
1968’lerde NATO’nun sopasını yeselerdi, NATO’nun ne olduğunu anlarlardı.
Hadi yobazlar, gericiler ABD ve NATO’yu savunurlar, bunu bir yere kadar anlarız. Bunun hangi ideolojik yaklaşımdan kaynaklandığını biliriz.
Ya aydınım, entelektüelim, akademisyenim diyenlerin NATO ve ABD’yi savunmalarını nasıl anlayacağız?
Şöyle anlayabiliriz. Halkına önderlik yapan, Batı’nın aydını ve solcusu, gerici ve vatansızdır. Bizim aydınımız Batı aydınının eserlerinden beslenir.
Türk aydının gençken solculuk yapıp, ilerleyen yıllarda, NATO’cu olması; solcu olmayıp, Batıcı olmasından ileri gelir.
Sosyal demokrat tabanın gericileşmesi ve NATO’cu olması bundandır.
NATO’nun, bizden sadece Mehmetçiğin Kanını istediğini anlayan aydınlar, vatanseverleşmişlerdir.
Kiminle savaşacağımızı, kiminle dost olacağımızı, kiminle ticaret yapacağımızı, kime ambargo uygulayacağımızı, bize hep NATO söylemiştir.
Süper NATO darbelerin organizatörüdür.
Bizi bu çıkmaza, bizim Amerikancılığımız getirmedi mi?
Rus düşmanlığı yaparak Amerikancılığımızı kurtarmaya çalışıyoruz.
Türk halkı ve onun devleti varlık yokluk noktasına gelince, ABD adına Türkiye’de gayri nizami harp yapan PKK’nın arkasındaki asıl gücü, korkak ve çekingen bir şekilde ifade etmeye başladılar.
Artık iktidarda kim olursa olsun, Amerika’nın taşeronlarına karşı savaşmak zorundadır. Savaştıkça görecektir ki; ABD’nin Türkiye’deki örgütlenmesi, HDP, PKK ve PYD’den ibaret değildir.
İkili Anlaşmalar, Gizli Füzyon İstihbarat Antlaşmaları ve daha neler neler!
İlk anlaşılacak husus; NATO’nun bizi silahsız ve silah sanayisiz bıraktığını anlamak olacaktır.
Nasıl ki PKK yenilgiye uğradıkça, PKK’nın asıl sahibi gerçek yüzünü gösteriyorsa, süreç ilerledikçe tüm çelişkiler ortaya dökülecektir.
Suriye’nin kuzeyinde Kürt Koridoru açmak isteyenin, ABD olduğu anlaşıldıkça, “ah biz niye Rus uçağını düşürdük” pişmanlığı da su yüzüne çıkacaktır.
Rusya ve ABD Suriye’de Ateşkes üzerinde anlaşmaya vardılar. Şimdilik olumlu görünüyor.
Ancak, Suudiler ve Türkiye, Suriye’ye Ilımlı Terörist ve lojistik sağladığı sürece Suriye’ye barış zor gelir.
