Bir süredir diyetteyim.
Karabasan gibi gelmiş nedense son demde hayat bana; kapanışım usulca kapılarını sanalın, medyanın. Dalmışım kısa süreliğine yaşam dünyama.
Tabii ki o kapılar hafif aralık yine de. O aralıktan bakıyorum arada bir istesem de istemesem de merakla.
Yaz tatili malum. Okullara mola. Öyle tatil yerlerinde, lüks otellerde salınamasak da, evlatla birlikte salındığımız bir kaç kanape var hani ortalıkta. Özlem gideriyoruz şimdilerde. Bir arada olmak güzel, hele bir de şimdilik başımızı sokacak bir çatı, karnımızı doyuracak kadar paramız varsa. Eh tabii ki buna da şükür. Ya onlarda olmasa?
Bu arada öylesine, rastgele kanallar açık televizyonda. Ne yalan söyleyeyim, aptalca gelir bu kara kutu pek tamah etmem ama, maksat yeşillik olsun işte. Ses olsun yanı başımızda, evde.
Öylesine bir akşam vakti, ismi lăzım olmayan kanallardan biri yanlışlıkla kalmış ekranda. Saat haber saati. Gelsin haberler; evden kaçarken düşen hırsız, araba parçalayan ayı ve daha kimbilir neler.
Sanırsın komedi ya da magazin programı var ekranda. Gülmek bedava..Her şey güzel.
Ama o da ne? Araya çaya zam haberi girmesin mi? Şaşırdım bak şimdi, olmadı. Hafiflet ortalığı, çaylar açık olsun, arkasından bas yine uçuk kaçık haberleri.. Zam kaynasın arada. Pek keyifliymiş böyle izlemesi, âlâ.
Mutluluğun sırrını buldum sanırım anlık da olsa. Demek ki kimileri böyle yapıyor, ben de böyle yapmalıyım bundan sonra.
Yarın yine gün başlayıp hesap mı yapılacak diyorsun? Alışveriş market, pazar, hani ihtiyaçlar? O yarının işi; al takke, ver külah şimdilik. Gidebildiği yere kadar. Yarın da bulursun kafanı uyuşturacak bir gündem nasılsa. Gündem yoksa bile muhalefet partilerinin haberleri var ya. Sen şimdi hiiç keyfini bozma. Bak görüyorsun haberler bile eğlence sunuyor sana. Diğer kanallara, hele ki öyle ceza alanlara falan hiç bulaşma. Moralini sağlam tut, bozma.
Yıllar önce, aktif iş yaşamındayken, şu meşhur motivasyon panellerinin birinde, ismini hatırlayamadığım yabancı bir uzman, kelimeleri tam bunlar olmasa da, nasihat olarak salık vermişti panel dinleyicisi çalışanlara:“Haber izlemeyin.”.
“Haber izleyip de ne yapacaksınız, ne işinize yarar?”
“Siz yaşantınıza ve işinize bakın.”.
Geçmiş zaman. Kim bilir ne kadar kolaydı bunu söylemesi o uzmanın. Ne kadar da kolay uygulaması herkes için değil mi? Çek fişi, bitir işi.
Mutluluk gani..
Öyle ya, ne yapacaksın haberi?
Sabah kalk işe git, çalış çabala.
Akşam çık, ne kaldıysa elinde onunla döndür evi ve aileni mümkünse. Zaten emekçiysen hesaptan, kitaptan, işten, güçten başını kaldıramıyorsun, kaldırmamalısın da.
Çek fişini her türlü haberin; okuma, görme, duyma, sesini çıkarma.
Emekçiysen veya işçiysen hele, statün o bu da pek farketmez, düsturundur unutma; yaşamak için çalışmayıp, çalışmak için yaşayacaksın. Devran bu. Senden de beklenen bu nasılsa. Haberleri, hele ki sanal dünyayı hiç karıştırma. Motivasyonun düşüverir maazallah, işe yaramazsın, haybeden bir de muhalif oluverirsin sisteme ve bizim başımıza. Haber izleme kardeşim, sanala girme, bozma kafanı onunla bununla. Verilenle yetin, önüne bak sen.
Verilmedi mi, verilmiyor mu?
Bir lokma bir hırka hayatını yaşa. Böyle yaşamayanlar mı var diyorsun? Ama olmadı, görmeyeceksin bunları. Mutluluğun formülü burada. Çekmedin mi hâlâ fişi yoksa?
Tabii bu arada, o bir lokma bir hırka da gitmezse elinden ve kalırsa bir şeyler avucunda.
Çocuklar mı? Düşünme, okuyup da ne olacak zaten? Profesör mü olacaklar? 3 çocuk yapacaksın malum, az sabret, borç harç besle. Sonra hem senin borçlarını ödesinler, hem de baksınlar sırasıyla kendilerine de, sana da, bana da. Takılmayacaksın kardeşim öyle her şeye, hayat kısa.
Padişahlık yoksa bile üzülme; modern kölelik geçiyor zaten anadan babadan, oğula ya da kıza.
Aklıma takılmıyor da değil hani şu fiş meselesi. Yavaş yavaş, kimseye çaktırmadan fişi çekilen aslında; dar gelirli, emekçi, emekli, yani biz miyiz ki?
Aydınlık, adil, huzurlu, eşit ve hür yarınlar dilerim herkese.
Sevgi ve saygılarımla…
























