Okulumuza stajyer öğretmen olarak atanan arkadaş, iki ay sonra müdür yardımcısı masasında oturuyordu. Gece yarısında caddede sallanarak yürüyen adamı görevliler durdurur. Bu saatte bu caddede ne işin var diye sorarlar. Adam; “Sessizliği verin bana geceye meydan okuyayım,” Der.
Stajyer öğretmen de “Müdür yardımcısı koltuğunu verin, öğrenciye meydan okuyayım,” Dediği için bir sınıfın tüm öğrencilerine izin verir.
Zil çalıp da öğretmenler sınıfa gittiğinde, öğrencinin olmadığı bir ortamla karşılaşırlar. Öğretmen program gereği, sözlü notu verecekmiş. Onun için defterlere bakacak ve sorular soracakmış.
Okul yönetimi bu durumdan sorumluydu. Stajyer hangi hakla böyle bir yetki kullanıyordu. Daha dün üniversitenin kapısında titreyen çocuk, yönetmelik tanımamıştı. Stajyer, dilsiz kesilmiş, öğretmenlere hiçbir şey söyleyemiyordu.
Müdür yardımcısının odası arada sessizliğe bürünüyor, arada ise saman alevi gibi bir parlama oluyordu. Arada sessizlik çöktüğünde, iki aylık öğretmen, oturduğu koltuğa çıktı. Odadaki öğretmenlere hitaben, “Öğretmenlerim, yaşadığınız zorluğu ve düştüğünüz durumu anlıyorum. Düşündüklerinizde ve söylediklerinizde çok haklısınız. İki aydır yanınızdayım. Siz değerli öğretmenlerimden çok şeyler öğreneceğimden eminim. Çalışma süremi söyleyerek, Müdür baş yardımcısı beyefendiye söylediğiniz kavramları söyledim. Kısacası yetkimin olmadığı bir görevi bana veremezsiniz ve bende yapamam. Bu doğru olmaz, dedim ve gelen öğrencilere izin vermedim. Bir süre sonra bana bir kâğıt yazdılar ve stajyer olarak görev veriyoruz, yapmak zorundasın. Aksi hâlde kararnameni iptal ederiz. Altına da imzalarını atıyorlar.
Bu kâğıdı korumanız gerekir. Onu size veriyorum. Gereğini yapın ve benim de haklılığım ortaya çıksın. Yırtarsanız hatalı duruma düşerim.
Öğretmenlerle birlikte öğretmenler odasına çıkıyor. Neşesinden de bir şey kaybetmiyor.
Soruşturmada hiçbir suçu olmadığı ortaya çıkıyor.
Yöneticiler görevlerinden alınıyor.





















