Oğlum, mısırın sapları kurudu, Turan’dan ses yok. Domuz tarlaya girer ve koçanları yer, Turan’dan yine ses yok. Oğlum, çeşme başına komutan, askerleriyle gelmiş bizi çağırıyor. Turan ayağa kalkar ve komutana diyeceklerim var, yanına götür, dedi.
Çeşme yanında eli silah tutanlar vatan müdafaasına çağrılıyordu. Düşman saldırıya geçmişti. Oğluyla birlikte çeşme yanına vardılar. Komutan; mısır ve buğdayı fazla olanlardan bizlere getirmelerini bekliyoruz, dedi.
Turan, anasına yaklaştı ve asker, ayaklarım ve başım, dedi.
Turan iki yaşında havale geçirmişti. Doktorların müdahalesi fayda vermemiş ve aklına takılmış bir konuyu ancak tekrar edebiliyordu. Kimseye zararı olmaz ve insanlara sevecen tavrı vardı. Bu günlerde takıntısı askerlerdi. Annesiyle kasabaya gitse karakolun bahçesinde kaldırıma oturur askerleri izlerdi.
Annesine asker, ayak, ceket ve kalpak, diyordu. Annesi, bunları nerden bilirsin, dediğinde, ben asker, kalpak ve başım, derdi.
Annesi oğluna, komutan buğday ve mısır ister. Yarın seni komutana götüreyim, dedi.
Turan, sabaha kadar kapıda bekledi. Annesiyle komutana gidecekti. Annesi oğlunu yedirdi ve kasabaya vardılar. Komutanın yanına anne girdi. Oğlunu anlattı. Komutana ne istersen yapar, komutanım beni de kurtarırsın. Askere gideceğim diye mısırı kesmiyor. Sözümü tutmamaya başladı.
Komutan Turan’ı çağırıyor. Turanın hazır ol duruşu, bir ilginç ki başı bir tarafa vücut öte tarafa, yine de komutana evet asker, başım ayaklarım, diyor.
Komutan, Turan, köyün çavuşusun, köyden haberin olacak ve annem ne derse onu yapacaksın ki köy emrine girsin. Turan iki eliyle selam verdi. Anamın dediğini yapacağım, köyden ayrılmayacağım ve asker, başım, dedi.
Ana, asker, çavuş oğlum. Köyü koruyacaksın, kimsenin malına zarar gelmeyecek. Oğlum artık sende askersin, dedi. Turan evet asker, başım kalpak, dedi.
Ana, Turan ile, tarlayı kesti, koçanları ayırdı ve kuruttu. Turana bir çuval mısırı yükledi ve komutana gittiler. Komutan mısır için teşekkür etti. Bir hafta gelen mısır ve buğdayla onları baş komutanlığa göndereceğiz, dedi. Ana ve Turan’ın isimlerini kaydetti. Ayrıca Turan’a asker postalı, rütbeli ceket ve kalpak giydirdi.
Turan gülüyor, utanıyor ve komutanın eline sarılıyordu. Ananın gözleri yaşlıydı. Oğlum sağlıklı olsa düşmanı geldiği denize dökmesini bilirdi, dedi. Yalnız komutanım, yarın da mısır getireceğiz. Köyde mısır ve buğdayını taşıyamayan varsa Turan taşır, dedi.
Bir gün ana, oğlum komutana, kabak, elma ve fasulye götür, askerleri yer, dedi. Turan yüklendi ve komutana gitti. Sırtındaki çuvalı bıraktı ve yarın gelecek, diyerek çıkıp gitti.
Ana, oğlum dereye inersen, balıkları komutana götür, askerlere versin, dedi. Turan’ın balıkları komutana vermesi tüm askerleri sevindirdi. Turan balıkları bıraktı ve avcı diye sevindi. Ayrıca sebze ve meyve de getirdi.
Turan başka ailelerin mısırını da taşıdı. Komutan ona palto verdi. Kışın köyü beklerken üşümezsin, dedi. Turan, köy çavuşu, kimse kötü olamaz, dedi.
Turan, komutan ister, asker gider, başım, ayaklarım ve paltom, dedi.
Turan çavuş olduktan sonra, anasının bir sözünü iki etmedi.
Hasan TANRIVERDİ