Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Hazal SEYİTOĞLU

Merve Kavakçı ve Mehmet Haberal

Hazal SEYİTOĞLU Yazar Hazal SEYİTOĞLU
14 Temmuz 2011
Hazal SEYİTOĞLU
0
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Merve Kavakçı ve Mehmet Haberal arasındaki 7 fark

Aslında uzun zamandır, daha doğrusu seçim döneminden beri yazmayı planlıyordum. Kısmet bugüneymiş. Biraz üst üste geldi aslında.. Markar Aseya’nın “Sarı Eylem” yazısının üzerine ertesi gün Palçiçek İlter’in programına konuk olan Merve Kavakçı’yı dinleyince artık içimdekileri dökmenin zamanı geldi diye düşündüm…

Şimdikiler gibi, ben üniversite yıllarımda zorluk yaşamadım. Okul bittikten sonra iş hayatına başlarken kazın ayağının öyle olmadığını anladım. Her başvurduğumuz yer bizi kabul etmiyordu. Mütedeyyin müesseler ise çok az ücretle çalıştırıyorlardı. Zaten o zamanlarda kâr payı esasına dayanan bankalarda çalışmanız imkânsızdı. Başörtülü olsun, başı açık olsun kadın çalıştırmıyorlardı.

Okul bitti ve açıkta kaldım. Başörtümden hiç taviz vermeye niyetli değildim. Onu bedenimin herhangi bir uzvu olarak görüyordum ve sıkı sıkı sarılıyordum. O zamanlarda küçük gazetelerde yazılarım çıkıyordu. Belki de başörtülü en geç yazar bendim fakat şimdiki kadar ilgi çekmiyordu ve hatta aslına bakarsanız ilgi çeksin de istenilmiyordu.

Bir dönem dizgi operatörlüğü yaptım fena sayılmazdı aslına bakarsanız aldığım maaş. Ama sonra yedi kişiden oluşan bayan birimimizi kapattılar. Akabinde aynı kuruluşun dershanesinde beni yeniden işe aldılar. Aynı şekilde dizgi operatörlüğü yapmaya başladım. Dershane yayınları için.. İşte ilk yasak o zaman gelmişti. Dershanelerde çalışanların başlarını açmaları gerekiyordu. Benimle konuştular ve hiç tereddüt etmeden çalışmayacağımı söyledim. Başörtümsüz asla! Çünkü o kimliğimin bir parçasıydı. Onsuz ben çıplak gibiydim. O sadece bedenimin bir bölümünü örtmüyordu. Kemik ve kaslarımı sarıp örten tenim gibi beni dış etkenlerden koruyordu.
Sonra çalıştığım yerler pek parlak olmadı. Yeteneklerime, bilgime, çalışkanlığıma çabuk öğreniyor olmama rağmen doğru dürüst bir işim olamıyordu. Eli ayağı düzgün yerlerde çalışmak istiyordum ama hiç şansım yaver gitmiyordu. Kadın olmak ve başörtülü olmak çemberi iyice daraltıyordu.

Orada burada derken altı yıl geçti. İngiltere’nin ikinci yılını başörtüsüz tamamladım ve Türkiye’ye Oxfort’tan aldığım şapkamla döndüm.. O da pek fazla duramadı kafamda..

Bütün bunları niye anlatıyorum? Birazdan söyleyeceklerimin mütedeyyin ve tesettürlü bir geçmişten gelen birinin ağzından çıktığını bilmenizi istediğim için..

Bu ülke bir dönem Kur’an kurslarınını kapatıldığı, gizli gizli insanların Kur’an okumayı öğrendiği, Kur’anın tefsirini yazıyor diye kişilerin ölene kadar sürüm sürüm süründürüldüğü, hatta öldükten  sonra bile rahat bırakılmadığı, eşi başörtülü olduğu için “hain” damgasıyla ordudan atılan rütbeli askerlerin olduğu, imam hatiplilerin başka üniversitelerde okuma hakkının elinden alındığı, Ali Kalkancıların, Fadime Şahinlerin, Aczmendilerin senaryolarının yazılıp, oynatıldığı ve bu bahaneyle 28 Şubat’ın yaşatıldığı bir ülke…  ve dindar insanlara zulmün en alâsının yapıldığı ve yapılan tüm zulümlere haklı(?) kılıfları bulan bir grup insanın hâlâ var olduğu bir ülke…

Seçimlerde, içinde çok sevdiğim yazarların da olduğu bir grup “Başörtülü aday yoksa, oy da yok” platformu oluşturdular. İlk duyduğumda “bunu nasıl yaparlar!?” şaşkınlığında içsel bir tepki verdim. Bunun her şeyi baltalamak olduğunu düşündüm. Aslına bakarsanız bu çok haklı duruşta yerimi alamadım. Çünkü hâlâ farklılıklarla yaşamasını hazmedemeyen o bir grup insanın varlığını iliklerime kadar hissediyorum. Taylandlı küçük rahipleri ilgiyle izlerken, Fatih Çarşamba’da küçük cübbesiyle gezen çocukları göndüğünde ayılıp yapılan insanların varlığı beni demokrasi, bireysel hak ve özgürlükler açısından tedirgin ediyor.

“Kürt sorunu kadar başörtülülerin sorunları üzerine gidilmiyor, onlardan oy alıyorsunuz ama onların sorunlarını öteliyorsunuz” söylemleri bana çok akılcı gelmiyor. Belki de son derece yanlış bu şekilde bir sıralama ya da kıyaslama.. Eş zamanlı gitmesi mümkün görünmüyor aslına bakarsanız.. Çünkü bu toplu bir zihniyet evrimleştirilmesi.

Kız arkadaşımın annesi geçen sene başörtüsü takmaya başlamış. Annesi ile görüşmüyor. Çünkü “eğer onu bu hali ile kabul edersem beni yetiştirdikleri Cumhuriyet ilkelerine karşı gelmiş olurum. Ne yani hepsi yalan mıydı? Beni büyüttükleri, inandığım her şey yalan mıydı!” diyor. O da klasik öğretiyi tekrarlıyor, “köyde babaannem başını örterdi, ama türbanlı değildi!”

İşin garibi başörtüsünden zerre kadar haz etmeyen herkes sırf Tayyip Erdoğan’ı ve seçmenlerini yaralamak, bölmek adına bunu kurcalayıp duruyorlar. Yoksa onların derdi gerçekten başörtüsüne özgürlük filan değil. Maksat bağcıyı dövmek.

Aile adeti midir, yoksa bizim oralara has bir şey midir bilmiyorum ama bizler evimize gelen misafiri kendi yatağımızda yatırırdık. Kızımıza eşiyle iyi geçinmesi için alttan alması gerektiğini tembihlerdik. Nazımız önce sevdiklerimize geçerdi ve onlardan ikili ilişkilerindeki problemleri halletmeleri için fedâkarlıkta bulunmalarını isterdik. Bencilliği değil sencilliği öğütleyen bir yaşamımız vardı.

Tayyip Erdoğan bugün bu sorunu öteliyor gibi gözüküyorsa altında bu duyguların varlığını hissediyorum. Sistemi oturtmak için sevdiklerinden fedakârlık yapmalarını bekliyor olabilir. Çünkü bu 8 buçuk yıl kendisine ve yakın arkadaşlarına süikast girişimleriyle ve dininin gereğini yaşamak isteyenleri bahane ederek darbe üzerine darbe planları ile geçti ve hâlâ da geçiyor.

Türkiye, demokrasi yolunda herşeye rağmen çok fazla yol kat etti. Kürt açılımı, alevi açılımı, vs. Hiçbir şey ne eskisi gibi ne de tam rayına oturmuş halde.

Başörtülü milletvekili seçilmiş olsaydı ne olacaktı? O milletvekili meclise girebilecek miydi?

Bugünlerde herkes Merve Kavaçı ile Haberal’ı veya Balbayı kıyaslıyor.

Bugün darbe zanlılarına yardım ve yataklık iddiası ile tutuklu yargılanan, sunuculuğunu Kanal B (Mehmet Haberal’ın televizyonu) Genel Müdürü Nahit Duru’nun yaptığı programın reklam arasında Duru’nun programa konuk olarak katılan Kemal Kılıçdaroğlu’na Mehmet Haberal’ın kendisine “Bunların (Ak Parti) oylarını azaltacak her türlü p..ştluğu yap” dediğini söylediği, kendi üniversitesi olan Başkent Üniversitesi’ne verilen kredilerde 27 milyon dolarlık usulsüzlük tespit edildiği Mehmet Haberal’ın meclise girememesiyle; başörtülü, arkasında 300 bin seçmenin oyunu almış birinin meclisten yaka paça çıkartılması bir miydi?

O zaman kaç kişi Merve Kavakçı’nın arkasında durabilmişti? Bu kadar çok oy aldığı halde? Bence çok fazla bir şey değişmedi Türkiye’de. Değişecek elbette ama istikrarla ve yavaş yavaş…

Ve bu değişimin ilk adımı “hazmedilmiş” sivil bir anayasa olacaktır.

Paylaş
Etiketler: başörtülü milletvekili adayıbaşörtüsüMehmet HaberalMERVE KAVAKÇItayyip erdoğan
Önceki Yazı

Ankara STK Buluşması

Sonraki Yazı

İki Bilim Kadınından Aldığım Mektuplar

Hazal SEYİTOĞLU

Hazal SEYİTOĞLU

İlişkili Yazılar

Hazal SEYİTOĞLU

Göç Vakti; Turna Yarin Selam Saldı ‘Gel’ Dİye…

07 Mart 2016
5k
Hazal SEYİTOĞLU

2+2=5Diye Bilecek Kadar İzansız İnsanlar

07 Şubat 2016
5k
Hazal SEYİTOĞLU

Göç Vakti; Turna Yarin Selam Saldı ‘Gel’ Diye…

25 Ocak 2016
5k
Hazal SEYİTOĞLU

Germeyelim Gerilmeyelim

24 Ocak 2016
5k
Sonraki Yazı

İki Bilim Kadınından Aldığım Mektuplar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap