Bu ülkede herkes dayanışma yerine rekabeti yeğler.
Misal kent, kasaba fark etmez biri bir yerleşkeye bir terlikçi dükkânı mı açtı, yanına on tane daha terlikçi dükkânı açılır.
Biri de demez ki ‘ülen ben de bir çantacı dükkanı açayım’ Yok illâ bir caddeye on terlikçi dizilecek…
Yurtdışında bulunduğum beş sene zarfında da gözlemledim bunu.
Üç beş bin Euro’yu denkleyen dönercinin dibine bir dönerci dükkanı daha açar, ne büyük vizyonsuzluk.
Biri de demez ki ‘ülen ben de bazlama, katmer, gözleme, saçkıran yapıp satıyım’
Türk derneklerinin hepsi aynı hafta ve ayda kermes yapar misal…
Yurtdışında bulunduğum sürece hep üstünde durdum, orda sosyalleşmek derneklerle mümkün. Ben de dernek etkinliklerine gittikçe ‘yıllık mini bir toplantı yapın, günleri, haftaları paylaşın’ Birbirinizin etkinliklerini de kısacık bir ziyaretlerle temsili de olsa kutlayın’ çünkü başka kültürlerin içindesiniz’ birlik beraberlik şart dedim durdum.
Bu yazın dünyasında da böyle, kimse kimseyi kutlamıyor, dinlemiyoy, okumuyor, değer vermiyor yok, sayıyor.
Herkes kişisel gelişimci, herkesin kitabı basılmış, herkesin yazarlık atölyesi var…
E ne var bunda demeyin?
Bu işleri yapan herkese okuyucu ve katılımcı gerek, işte o yok!
Dayanışma yok dayanışma, birlik ruhu yok, kör kör parmağım kör gözüne…
Hani ne demişler alan olmayınca, satanın kafasına… Neyse taş demeyim, ceviz düşsün.
Şükran Uçkaç Yargı























