Hikayemiz, Marmara kıyısında başlayacaktı. Amacımız, temiz suya açılmaktı. İçimizde deniz ve kayık görmemiş, arkadaş bile vardı. Ona göre, denizin kıyısıyla açığının farkı neydi? Bilmezlerdi.
Denize açılalım ve temiz havayı soluyalım düşüncesindeydik. Paylaştığımız başka bilgi yoktu. Kayıkçının yanına vardık. Kayık kiralamak istediğimizi söyledik ve ücretini ödedik. Kayıkçı, sormadı ki içinizde kayıktan ve kürek çekmekten anlayanınız var mı? diye.
Su üzerinde bir kayık ve dört genç, sallanmaya başladık…
Az çok anlayanımız, açıkta suyun temiz olduğuydu. Kıyılar kirliydi, bizzat görülüyordu.
Bir saat kayıkta kalacaktık. Kürek çektik, biraz açıldık. Kendimize göre, kıyının pisliğinden kurtulmuştuk. Hafif bir esintiyle baş başaydık. Suya girmenin tam zamanıydı.
Hikâyenin başını ve sonunu düşünmeden, gerekli bilgiye sahip olmadan gözün kapalı kayıkta olursan, açığın çok daha kirliliğine şaşırmaman gerekir.
Kayık ile biz de kirli suda sallanıyorduk…
Hayatın bilinmezliği, algıların kapsamına girerse, akıl devre dışı kalıyordu. Önümüzde suyun üstünde yağ tabakaları ve evsel atıklar yüzüyordu. Değil suya girmek, elimizi bile değdiremezdik. Zaten gördüklerimiz iğrençti.
Denize atlamak isteyen var mı? diye sordum.
Köyümüzün altındaki koydaki suyun temizliğini Marmara’nın açığında aradık. Denizin üzeri koyun sürüsü gibi gemiler yayılmış. Gemilerin suya bıraktığı atıklar iğrenç hal almıştı.
Denize atlayan var mı? diye çağrımı yineledim.
Akıl süzgecinden geçirmediğimiz, hikâyeyi yaşıyoruz. Gel de coğrafya öğretmenimizin kulağını çınlatma. “Çevre kirliliğine ve kıyılardaki rezaleti görmezden gelenler,” sesimizi duyar mı?
Denizler gemilerin atıkları ve sanayi çöpleriyle, suyu kapatmış durumdaydılar.
Şehir hayatının anlamı, ezici bir yaşantı. Bu yaşantıyı ayakta tutmaya çalışanların gayretleri. Kayıkta sallanıyoruz bari türkü söylesek de içimiz açılsa, dedik. Türkü söylemekle denizin kirliliğini bize kalsa, protesto ettik. On dakika kirli sularda türküyle eğlendik.
Kayığı kenara çektik, biraz ıslandık, kirlendik. Kayığı iskeleye bağladık ve yoldan karşıya geçtik. Hikâyemiz yanılgımızın gölgesinde kalmaktan türkülerle çıkmasını bildi.
Denize bir daha gelmek isteyen var mı? diye seslendim.
Hasan TANRIVERDİ























