Deccal (2009) Antichrist 108 dk
Yönetmen:
Lars von Trier
Senaryo:
Lars von Trier
Ülke:
Danimarka, Almanya, Fransa, İsveç, İtalya, Polonya
Tür:
Dram, Korku
Vizyon Tarihi:
11 Haziran 2010 (Türkiye)
Dil:
İngilizce
Müzik:
Kristian Eidnes Andersen
Çekim Yeri: Cologne, North Rhine – Westphalia, Almanya
Sinemanın belki de en tehlikeli beyinlerinden biri olan, çoğu zaman istenmeyen yönetmen konumundaki Lars von Trier’in Antichrist adlı filmini inceleyeceğiz bugün. Öncelikle filmin adının nereden geldiğiyle başlayalım. Antichrist: Kıyametten sonra yeryüzüne gelip, insanlara işlettiği günahlar sonucunda onları birbirine düşüren, sonunda da Hz İsa tarafından alt edileceğine inanılan “sahte peygamber”dir; fakat bu İncil’de bulunan anlam karşılığıdır. İslam da karşılığı ise Antichrist=Deccal’dir. Trier bi nevi Nietzsche’nin “Deccal” adlı kitabından esinlenmiş ve ondan izler taşımıştır. İçerisinde yoğun eleştiriler bulundurur.
Filmin kısaca konusuna gelecek olursak rollerini Willem Dafoe ve Charlotte Gainsbourg’un paylaştığı bir çiftin, çocuklarını kaybedişlerinden itibaren yaşadıkları travma ve tedavi süreçleri anlatılıyor.Şimdi detaylarına geçelim.
Film, Alman besteci George Frideric Handel’in ünlü aryası “lascia ch’io pianga (Bırak da ağlayayım)” eşliğinde ki,çarpıcı bir sekans ile başlıyor. “Bırak da ağlayayım… Kötü kaderime ve uçup giden özgürlüğüme… Belki de azap zincirlerimi kırabilir bu kederim.”
Film, çiftin seviştikleri sırada çocuklarının pencereyi açıp aşağı düşmesiyle başlar. Bu sahnede aslında modern insana dair oldukça yüksek bir eleştiri bulunmaktadır. Ölüm karşısında modern insanın nasıl davrandığı, hedonizm(hazcılık) uğruna görmezden gelinen şeylerin büyüklüğü gibi. Ahlak anlayışıyla modernizm arasındaki bağlantı yansıtılmış.
Filmde aslında sonuna kadar saklanan bir sır vardır, izleyicinin sonunda anladığı büyük bir sır. Bu sır, aslında çocuğun pencereyi açıp aşağıya düştüğü sırada, annesinin bunu görmesi fakat sevişmeye devam etmesidir. İşte bu noktada soruların cevabı yavaş yavaş ortaya çıkıyor.
Çocuğun masaya çıktığı anda hemen masanın üstünde üç tane biblo görürüz. Bibloların üstünde ‘ıstırap, acı, umutsuzluk’ yazmaktadır. Trier bu kavramları “üç dilenci” olarak yansıtmış ve filmi üç bölüme ayırmıştır. Peki Nietzsche ile bu üç dilencinin ne ilgisi vardır?
Antichrist bir Hristiyanlık eleştirisidir. Nietzsche’ye göre de Hristiyanlığın ontolojisi kadın ontolojisine eşittir. Filmde de kadın Hristiyanlığı temsil etmektedir. Erkek ise tam konumlandırılmamıştır; fakat erkeğin sürekli bir üstünlükte olduğunu farkederiz. Trier bu yüzden çok fazla kadın düşmanı olarak görülmüş, hatta filmi Cannes’da “Ekümenik Jüri” tarafından ‘dünyanın en kadın düşmanı filmi ilan edilmiştir ama ben Trier’in salt kadın düşmanı olduğunu düşünmüyorum. Filmin çoğu yerinde ipleri kadının eline vermiştir ve oldukça güçlü bir şekilde. Erkeğin zaman zaman çöküşlerini de göreceğiz.
Biraz da filmin teknik kısımlarına değinirsek, tekniklerini en başarılı bulduğum yönetmenlerden biridir Trier. Özellikle uzak ve yakın çekimleri yer yer kullanması gerçekten etkileyici sahnelerin ortaya çıkmasına yol açıyor. Fotoğraf gibi kareler adeta Tarkovski kadrajı gibi oluşturulmuş ve görsel bir şölen yaşatılmıştır. Trier bilirsiniz ki Sinema Sanatında Dogma akımı kurucularındandır ve bu akımın bir özelliği kamerayı asla sabit tutmamaktır. Filmin bazı sahnelerinde elde çekilen görüntüler izleyiciyi o psikolojiye daha çok adapte etmiş ve karakterle daha içiçe olmamız sağlanmış. Bu da filmlerinde yönetmenin kullandığı ayrı bir tekniktir.
Bunların dışında klipvari sahnelerin uzun tutulması, bu sahnelerin slow motion içermesi ayrı bir hava katıyor her defasında. Trier uzun zamandır sinemanın en çok konuşulan yönetmenlerinden biridir. Övüldüğü kadar yergiyle de karşı karşıya kalmıştır çoğu zaman. Bu durum için Lars von Trier: “Beni herkesin sevmesini veya herkesin benden nefret etmesini istemezdim. Böylesi tam istediğim gibi” der. Söylediği cümle aslında onun şu an tam da istediği noktada olduğunu belirtir.
Çok eleştirilen ancak bi o kadar da övgüye değer bulunan film çeşitli yarışma-gösterilerde 20 ödül almıştır. İzlenmesi gereken film olduğunu düşünüyorum.
İyi okumalar ve iyi seyirler …