Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Şükran GÜNAY

Korkma Kızım Silahımız Var

Şükran GÜNAY Yazar Şükran GÜNAY
07 Temmuz 2020
Şükran GÜNAY
0
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Elimizi ayağımızı yıkadık. Üstümüzü başımızı değiştirdik. Temiz kıyafetlerimizi giydik. Kıyafet derken, şalvarımızı, üzerine giydiğimiz gömleğimizi ve tabii iç çamaşırlarımızı demek istiyorum. Tütün kırarken giydiklerimizi sabahleyin yine giymek zorundaydık. Her gün tütünden simsiyah olan tütün kolalı giysilerimizi yıkamak ne mümkün? Ancak haftada bir gün çamaşır yıkanırdı. Zaten iki takımdan fazla giysimiz yoktu.

Akşam yemeğimizi yedikten sonra yatakları serdik. Kardeşlerim kısık fener ışığında kısa zamanda uyudular. Annem ve ben uykuya dalmak üzereyken uzaktan çardağımıza doğru yaklaşan ayak sesleri duyulmaya başladı:

“Anne, babam mı geliyor? Ayak sesleri var.”

“Hayır kızım, sus, sessiz ol. Baban bu gece gelemiyecek. Bütün gün çalıştı. Çok yorgundur. Hem gelseydi akşam olmadan gelirdi. Gecenin bu saatinde hiç gelir mi? Sabahleyin erkenden gelir inşallah.”

“Bu gelen kim ki?”

“Sus! Sus! Sessiz ol.”

Ayak sesleri yaklaştıkça korkum artıyor  anneme  daha sıkı sarılıyordum. Kendi kendine konuşa konuşa çardağımıza yaklaşan adamın sarhoş biri olduğunu anlamıştık. Kız kardeşim Hülya, oğlan kardeşim Yaşar mışıl mışıl uyuyordu. Benim sol yanım patlayacak gibi hızlı hızlı atmaya başladı. Ben korktukça annem:

“Korkma. Sessiz ol. Şarhoşun biri yolunu şaşırmış yavrum.” diyordu. Ayak sesleri gittikçe yaklaştı. Belli ki bu sarhoş bizi rahatsız etmeye geliyordu. Korkudan sadece susuyor, annem ne derse onun dediğini yapıyordum.

“Geleceği varsa göreceği de var! Biraz daha yaklaşırsa ben ona ne yapacağımı biliyorum! Utanmaz!” diye bağıra bağıra konuşmaya başladı annem. Ayak sesleri gittikçe yaklaşıyor, annem bana ben ona daha sıkıca sarılıyorduk. Ne yapacaktı annem? Ya bu adam içeri girerse? Küçücük beynimde çeşit çeşit senaryolar üretiyordum. Ortaokul ikinci sınıf bitmiş, üçüncü sınıfa geçmiştim. Babam Germencik’teki evimizi satmış o  parayla tütüncülük yapmaya başlamıştı. İlk senesinde tütünleri iyi satamadık. Çok düşük bir fiyat biçtiler eksperler. Babamın deyimiyle ‘altın gibi sapsarı ‘ tütünlerimizi yok pahasına aldılar. Ertesi sene babamı arkadaşları yine cesaretlendirdiler: “Bu yıl bu tarlayı kirala. Yukarıdaki tarladan burası daha verimli. Bu defa kazanırsın.” diyerek onu ikna ettiler. O yılların Adalıları saf, temiz insanlardı. İyi niyetli idiler. Umutları vardı dolu dolu. Onları nasıl bir gelecek bekliyor bilmiyorlardı. Babamın tütünden kazanmasını canı gönülden istiyorlardı. O insanları bügünlerde  cımbızla arar olduk desek, yalan mı olur bilmem. Bildiğim tek şey  Kuşadası’nı ve insanlarını bizim aile çok sevdi. Onlar da bizi.

Babam, gündüzleri Kuşadası’nda fıstık satıyor, akşamları bizim yanımıza çardağa geliyordu. O zamanlarda  Yavansu’ya yürüyerek giderdik. Gün doğmadan yola çıkar, sabahın serinliğinde tarlada olurduk. Tütün dikimi ve zamanı geldiğinde tütünlerin  çapası bitince, tütünler kırılmaya başladığında çardaklara göçerdik.

Çardak nedir bilir misiniz? Nasıl yapılırdı tam olarak bilmiyorum. Bildiğim kadarıyla otlardan örülmüş, üstü kapalı, kapısı kilidi olmayan, kapı denen yere bir çarşaf ya da örtü asılan bir odacık. Çardak denen odacıkların normal bir evle hiç benzerliği yoktu. Çardağın ön tarafında sağ veya sol tarafında bir yer kapı kadar açık bırakılır, kapıya bir bez perde asılırdı. İç bölümde ise bir köşeye yatak, yorgan, yastık, minderler yığılır, bir köşesine giysiler bohçalanmış bir şekilde yerleştirilirdi. Akşam olunca yataklar serilir, çoluk çocuk aynı çardakta (odada) yatardı.

Çardağın önüne geçici toprak bir ocak yapılır, anneler her türlü yemeklerini o ocakta pişirirdi. Ellerimizde simsiyah ve zehir gibi tütün kokusu ve kat kat birikmiş zift gibi yapışkan ve yıkamayla kolay kolay çıkmayan tütün kolası olurdu.  Ne olursa olsun o günler çok güzeldi. Sofraya ne konmuşsa şükrederek ve severek yenirdi. Besmelesiz, elleri yıkamadan sofraya oturulmazdı. Sözün kısası üstümüz başımız, ellerimiz  simsiyah ve yapışkan olsa da yediklerimizin tadına doyum olmazdı. Sudan başka bir içecek de bilmezdik. Aydınlanma için fenerlerimiz vardı. Bu fenerleri geceleri tütün kırarken de kullanırdık. Çardaklar sadece  tütün zamanı için inşa edilirdi. Tütün işi bittiğinde mal sahibi, çardakların yapımında kullandıkları kapakları, direkleri, bağlantıları gelecek sene için damlarında saklardı.

İşte böylesi bir çardakta böylesi korkulu bir gecenin benim çocuk ruhumda nasıl derin ve unutulması zor bir korkunun izlerini bıraktığını anlayabilenler olur inancındayım. İnanın bu yaşta, bir ayağım çukurda olmasına rağmen, gece yarısı bir ses duyduğumda hemen irkilirim. Tabii ki hemen toparlanır kendime gelirim yine. Oldum olası şarhoş adını duyar duymaz o gece gelir aklıma. Yok yok! Hastalık derecesinde değil tabii. Ne var ki çocuklukta yaşanılan olumlu olumsuz anılar kolay kolay unutulmuyor. Sizce?

Şimdi o günlerin Yavansu bölgesini anlatmaya çalışayım:

İkioklu’yu (İkioluklu) Kuşadalılar iyi bilir. Altın Sokaktaki evimizden çıkar, kahveleri geçer, Kadınlar Denizi yoluna doğru yürürdük. Kışlanın olduğu yere gelince yol ikiye ayrılır, biri Kadınlar Denizi’ne, diğer ise şimdiki otobüs garajına doğru yokuş aşağı inerdi. O yıllarda oralarda sadece bir iki bahçe damı vardı. Sağlı sollu tütün tarlaları, küçük bahçeler, yeşilin hakim olduğu, toprak kokan doğasıyla gözlerime nakşetmiş bir güzelliğin ortasından ta Söke’ye kadar devam eden, hoyrat insan ellerinin değmediği bir Kuşadası. Yol boyu tek tük arabaların görüldüğü, çoğunlukla insanların yaya tarlalarına gittiği yıllar. Ve sabahın alaca karanlığında gündelikçi olarak yola koyulan işçiler…

Bizim tütün tarlamız Yavansu’da idi. Ömer Tatil Köyünü Adalılar çok iyi bilir. Ömer Tatil Kampını geçtikten sonra tarihi iki çeşme vardı. Çeşmelerden akan suyun tadının iyi olmamasından dolayı YAVANSU denmiş o bölgeye. Biz, çeşmelerin bulunduğu yerin  biraz ötesinde yolun sol tarafında  olan  patika yola sapardık. Bu yol üzerinden herkes kendi tarlasına giderdi. Bizler, masmavi gökyüzünün altında patika yolun sağında solunda gözün alabildiği yere kadar  uzanan doğayı tüm renkleri ile görmüş olan şanslı bir kuşağız.

İşte  o patika yol üzerinde  birkaç tarlayı geçtikten sonra sağ tarafa Söke yönünde uzanan, dikdörtgen şeklinde olan tütün tarlası ve benim unutamadığım o korkunç gece!

Gece yarısı olduğu için komşu tütüncülerin bizi duyması mümkün değildi. Onların çardakları bizim çardaktan uzaktaydı. O yabancının adımları iyice yaklaştığında:

“Hadi  g..ü bütünse bi yaklaşsın! Korkma kızım! Kendini bilen gecenin vaktinde buraya gelmez. Bunu yapan belli ki bizi tanımıyor. Bu silahla onu alnının tam ortasından vururum! Deyyus! Puşt! Hadi erkeksen gel bakalım! Geleceğin varsa göreceğin de var! Pezevenk!” diye bağıran anacığımın  sesini şimdi bile duyuyorum.  O ara kardeşlerim de uyandılar. Bizim yanımıza geldiler. Hepimiz birbirimize sarıldık. Ben sadece hayran hayran annemi izliyordum. Annem bir yandan hepimizi kucaklıyor, bir yandan da parmağıyla susun işeretini yaparak, bağıra bağıra konuşuyordu. Nasıl bir ses ve nasıl bir cesaret? Bir yandan evlatlarını anaç tavuk gibi kanatlarının altına alırcasına sarılan bu ana, bir yandan da olmayan bir silahın varlığından bahsederek neredeyse çardağımıza çullanacak sarhoşa meydan okuyordu. Olacak gibi değil der insan, ama oldu. İnanıyorum ki vicdanımdan başka hiç bir şeyden korkmayışımda bu Türk anasının yüreğime kazıdığı cesaretin rolü çok büyüktü.

O anı nasıl anlatabilirim ki?!. Silah sesini duymuş gibi olan o zavallı sarhoş, nasıl bir korku yaşadıysa neredeyse içeriye gireceği çardağımızdan koşar adımlarla uzaklaştı. Kaçarken tökezlemişti sanki ‘Ah! Ayağım!’ diye canı yandığını duyduğumuzda “Oh olsun! ırz namus düşmanı, pis herif!” diyordu benim yürekli anam. Kimdi, kimin nesiydi bilmedik, bilemedik.

 

Babam, o geceden sonra yorgun argın olsa da mutlaka bizim yanımıza geldi. Bütün gün bir kolunda iki bölmeli camekânı diğerinde sehbasını taşıyarak fıstık satan babacığım, akşamları çardakta, çocuklarının ve eşinin yanınde sabahladı. Sabahın seherinde o Kuşadası’na doğru yol alırken, annem ve ben tütün kırmaya başlardık.

 

Yaşamın koynunda zorlandığım, korktuğum anlarda o  korkusuz, yürekli, Anadolu kadını anam gelir aklıma; toparlanırım…

 

(1960’lı yıllarda, Aydın Kuşadası Yavansu mevkisindeki tütün tarlası anılarımdan.)

 

Şükran GÜNAY’dan

Şükranca

Paylaş
Etiketler: Anadolu kadınıÇardakkolalı giysilerimizKuşadasıTütün kırarken
Önceki Yazı

Sitem

Sonraki Yazı

Hayatındaki Zor Saat

Şükran GÜNAY

Şükran GÜNAY

İlişkili Yazılar

Sonbaharda Aşk
Doğa-Çevre

Sonbaharda Aşk

12 Kasım 2025
5k
Her Kasımda Hallerim
Anma

Her Kasımda Hallerim

10 Kasım 2025
5k
Dün-Şimdi-Yarın
Edebiyat

Dün-Şimdi-Yarın

07 Kasım 2025
5k
Sonbaharda Hallerim
Doğa-Çevre

Sonbaharda Hallerim

20 Eylül 2025
5k
Sonraki Yazı

Hayatındaki Zor Saat

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap