Bir kahpe el, çekmişti tetiği ve kimsesiz kalmıştı. Hayata tutunması için gerekeni dahi bilmiyordu. Öğrenme şansı da yoktu.
Yavruya yaklaşan çocuk, gözlerini kapatmış ağlıyor, dedi. Çocuğun bilmediği yavru, kapatmamış daha açılmamıştı. Kimsesiz yavrunun kaldırımın kenarında olması problemdi. Demek ki doğduğu anda kaldırıma bırakılmıştı. Çünkü yavrunun oraya çıkması imkansızdı.
Yavruyu görmezden, sesini duymazdan edemezdik. Bu durumda yavruyu koruma altına almamız gerekiyordu. Ana gibi yuva hazırlayamazsak da benzer özellikleriyle onu yaşatabilirdik.
Sorumluluğumuz gereği kapalı bir alanda, ona bir yuva hazırladık. Sütünü nasıl içirmişsek suyunu da aynı şekilde içirdik. Yavruyu veterinere sorarak yaşattık. Yavru kedimiz kendine gelmeye başladı.
Onu elimize almıyor ve oyuncaklarıyla oynamasını sağlıyorduk. Ana bir şekilde ayrılmış fakat biz yavruyu bırakmadık. Yavrunun bizimle oynamasına izin veriyorduk. Veterinere götürdük, ilaçlarını uyguladık. Veteriner sağlıklı buldu. Yiyeceklerinin ölçüsünü de bize gösterdi.
Yavrunun tüyleri uzadı. Çok güzel renkleri daha da parlak oldu. Oyun arıyor, bizi bırakmıyordu. Arkadaşıma anlattım. Yavrunun ne kadar ehil olduğunu söyledim. O da inanamadı. Gelip görmesini istedim. Bıraksak omuzumuzda uyuyacak, dedim.
Arkadaşım memnun oldu ve yavruyu bakmak için güvenilir bir sahip bulduk. Kendisi daha önce kedi beslediği için problem olmayacaktı. Yavruyu o kadar sevmişler ki onsuz duramıyorum, diyordu.
Yavru kalıcı yuvasındaydı. Arkadaş bu kadar ehil ve sevimli kedi olamaz, diyordu. Normal sokak kedisi gibi renkleriyle görenleri yanıltıyordu. Arkadaşla kararlaştık ve yavruyu görmeye gittik. Yavruyu iki ay üzerine görecektik. Heyecanlıydık, çünkü büyümüş müydü?
Bu duygularla arkadaşa vardık. Bizi tanıdı ve omuzumuzdan inmedi. Yüzümüzü yaladı. Bizi tanıdığına inandık. Çünkü önce yüzümüzü kokladı, boynumuza sarıldı. Yavruyu sevdik ve ayrıldık. Bir yakınımızı bırakmış gibiydik.
Uyku saatini atlatmıyorlarmış. Çünkü daha iyi büyüyormuş.
Hasan TANRIVERDİ























