Hepten mi boş bıraktı hukuk meydanı!?
Kim bağlamış taşları; kim salmış bunları?
Sokakta mı bulduk bu vatanı!?…
Hedef Ortaçağ karanlığı ise, elinizdekilerle yetinin. Anlayın ki, fazlasından ekmek yok size.
Bir zırtapoz, zıpçıktı çıkmış, “Mehdi gelecek” diyor. Bu kadarla kalsa, hangi zıpırın kimi gelecekse gelsin der geçeriz. Ama ardından “Ortamı buna göre hazırlamalıyız” deyip devlete ayar veriyor. Tam da kayışın koptuğu an, bu an!.
Bu ülke üç zıpıra bırakılacak kadar kolay lokma değildir deriz.
Devleti ne idiğü belirsiz o gelecek mehdiye göre dizayn edecek-MİŞ.. Temel hazırlıkları da çoktan yapılmış bile. Anayasa’sı bile yazılmış. Bunu devlet ricali önünde kürsüden cesaretle adeta tebliğ ediyor adam. Üstelik “3. Uluslararası Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği (ASSAM) İslâm Birliği Kongresi”nde
İşin özü, kendi karanlık düşlerindeki hukuku savunarak, Türkiye Cumhuriyeti anayasasına meydan okumak!…
* Şeriat anayasası getirilmekte… *Ülke eyaletlere bölünmekte.
* Başkent İstanbul olacakmış.
* Bayrak değişiyor bayrak!. *Cumhurbaşkanlığı forsuna yıldız ekleniyor.
* Arapça 1., Türkçe 2. dil olacakmış.
* Anayasamızdaki “Değiştirilemez!” hükümlerin tamamı mülga!. (hükümsüz)
Hazırlanmış bu şeriat anayasasını tebliğ görevi sıradan bir “zat”a verilmiş değil. Saray eşrafından biri!.. Çok sıfatlı bir üst-görevli. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı ve ayni zamanda, Güvenlik ve Dış Politika Kurul Üyesi.
Tebliğ, Devlet ricali önünde fütursuzca yapılabildiğine göre, önceden haberdar olanlar hatta izin verenler var demek ki. (araştırmaya değmez mi?)
Halk da hazırlıklı olsun diye haberdar edilsin istenmiş olmalı.
*
Ey cumhuriyetin yüce savcıları!… Hepten mi, kör sağır, dilsiz kesildiniz!?
Bu eylem mevcut devletin temeline dinamit koymak, yıkmak, yok etmek değil de ne? Anayasal suç daha ne ola ki!?… ”İfade özgürlüğü!” deyiverin de hadi bitsin bu iş!.
İhanet daha ne ki? Daha ağır suç başka nedir ki!
Kılına dokunulmamış anayasayı “tebdil tağyir ve ilga”dan nice insancıklar için darağaçları kurulmadı mı bu ülkede!?..
Hukuk vaz mı geçti anayasayı koruma ve kollama görevini birincil görev saymaktan?
Hadi gözler kör, kulaklar sağır!. Ya vicdanlar? Hepten mi devre dışı?
Size, bu cumhuriyet, bu anayasa, temel kurumlar korunsun diye verilmedi mi o sıfatı!?…
Bu görevler yerine getirilsin diye doyurulmuyor musunuz?
O vicdanın sahibi, “Hukukun üstünlüğü ilkesinden ödün vermeden, adaletli ve vicdanlı bir şekilde bu cumhuriyetin, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak varolması için “korkmadan yılmadan sinmeden” canım pahasına görev icra edeceğime dair namusum ve şerefim üzerine and içerim” dememiş olamaz, şayet bu toprağın ekmeğini yemiş, suyunu içmişse.
*
Devleti ihanetler yıkmaz… İhanetlere göz yummak yıkar.
Hukukun göz yumduğu ihanetler güçlendikçe devlet zayıflar.
Zayıflayan devlet çöker. Çöken devletin enkazında kurumlarla birlikte herkes kalır.
Temel direğin hukuk olduğunu savunmak hak olarak düşse de öğretmek görevi de uygulamak görevi de bana düşmez.
Görevinin en asili, en erdemlisi devleti tüm kurumlarıyla sağlam kılmaktır. Bu konudaki birincil görev devletin hakim ve savcılarınındır.!. Öncelikle de Cumhuriyetin savcılarının..
Hukukun korkmadan, yılmadan sinmeden işletilmesi ile büyük devlet olunur. Sağa sola posta koymakla ne devlet büyür, ne de saygınlığı artar.
*
NOT: Bu yazı tamamlanırken gelen istifa haberi;
İstanbul’da düzenlenen 3. Uluslararası Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği (ASSAM) İslâm Birliği’nin Kongresi’nde yaptığı, “Mehdi gelecek. Ortamı buna göre hazırlamalıyız” konuşmasıyla gündeme gelen AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başdanışmanı emekli General Adnan Tanrıverdi Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı ile Güvenlik ve Dış Politika Kurul Üyeliği görevinden istifa etti.
Bu istifa (gerçek ise bile) savcılarımıza çağrımıza engel değildir. İstifa, işlenmiş suçun sahibini aklamaz. Çağrımız geçerlidir.
9 Ocak 2020
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci.