İnşaat işçisiydi, getir götür işlerini yapıyordu. Vasıfsızdı. Ustaların dediğini yaparken, hatasız davranıyordu. Uysal görünümlü ve kısa boyluydu. Dolgun vücutluydu. Yüzünde gülücükler eksik olmazdı.
İnşaatta ne yaptığını soranlara, iki aydır, katları sayıyor, iniyor ve çıkıyorum, diyordu. Evden ilk defa ayrılmanın zorluğuyla kemerine yeni bir delik açtırıyordu. Demek ki kemer sıkma böyle oluyor, diyordu.
Şartları benimsemese de çalışmaya zorunluydu. Köyde hiçbir gelirleri yoktu. İnşaatın bir köşesinde kalıyordu. Yarı aç yarı dok duruyordu. Aç mısın? Tok musun? Diyen olmuyor, diyordu.
Dürüst hareketin dışında davranışı olamazdı. Gücünü çok iyi kullanır ve verilen işi başarırdı. Bilmediği işi sorar öğrenirdi. Boşuna hareket etmezdi. Isırmayan köpek gibi öteye beriye saldırmanın gereği yoktu.
Başaracağı işi yapar ve mutluluğunu yaşardı. Başaramayacağı işe kesinlikle başlamazdı. Bu kadar koşturmanın sonucu bir delik daha açılmasına neden olmuştu. Gözle görülür bir şekilde zayıflamıştı. Onun için kemeri biraz daha daraltmıştı.
Başaracağım derken, ruhunu da inançla ve hırsla güçlü tutmasını biliyordu. Ruh köle yerine konmamalıdır. Ruh içten, sevgi dolu ve sevinç denilen duygunun kaynağı olmalıydı.
İşçi, bir hafta sonra kemerini sıkıp bir delik daha açtırmak zorunda kaldı. Çalışıyor ama işçiyi tutan ana kaynaklar, işçiden uzaktılar. Bu kaynaklar, iş dünyasını harekete getiremiyor ve başarıya inandıramıyordu. İnşaat yukarıya doğru yükselirken, o biraz daha aşağı iniyordu.
Köyden gelmiş ve ezilmişlik zincirini hiçbir zaman kıramamıştı. Bunun en büyük nedenlerinden biri de aile ortamıydı. Ailesi ona bir şahsiyet, karakter ve çevreye karşı, bir güven kazandırmamıştı. Korktuğunda ona karşı güven duygusunu vermemiş onu korumamıştı.
Çalışmaya göndermiş, günlük parasını elinden almıştı. Para getirmediği gün ise sofraya oturtmamıştı ve aç yatmasına razı olmuşlardı. Aldığı aylığı babasına vermediği için tokadı yemiş ve sokağa atılmıştı.
Artık bir işçi parçası bile olamamıştı. Katları inip çıkarken, nasıl geçineceğini, ağabeyim yakalarsa diye düşüncesine hâkim olamamıştı.
Havlayan köpek gibi kuyruk sallamayı, bilmişti. Böylece yıllar birbirini kovalamıştı. Kimse ona güzel çalıştığını söylememişti. Başarılı olma kavramını tokatla ödemiş, parasal yönden ise, açlığa mahkûm edilmişti.
Kemerin deliği, bir daha açılma nedeni, sofrada yüzüne inecek tokattı.
Hasan TANRIVERDİ























