“PERDEBÎRUN”
Farsça kökenli olan perdebîrun kelimesi; açık saçık konuşan, utanması olmayan, edepsiz, terbiyesiz şeyler söyleyen kişiler için kullanılan bir sıfattır. Kelimenin köklerindeki perde bildiğimiz perdedir, bîrun ise dış anlamına gelir.
“FEVERAN”
Dilimize Arapçadan geçiş yapan feveran kelimesi; kaynama, coşma, fışkırma anlamlarına gelir. Daha anlaşılır bir şekilde açıklayacak olursak; birdenbire öfkelenme ve parlama demektir. Fevri davranış sergileyen kişiler için kullanılır.
“MUTABIK”
Eski olmasına rağmen günümüzde en çok kullanılan kelimelerden bir diğerine daha geliyoruz. Anlaşma, birbiriyle uzlaşma, ortak karara varma gibi anlamlar içeren kelime dilimize Arapçadan geçmiştir. Kelimenin kökenindeki “tabk” uygun gelmek demektir.
“ŞİKEMPERVER”
Bir sıfat olan şikemperver kelimesi Farsçadan geliyor. Boğazına düşkün, yemek yemeyi seven, yemek yerken zevk alan kişiler için kullanılmaktadır. Kelimenin etimolojisini incelediğimizde; şikem karın demektir, perver ise besleyen. Günümüzde aslında şikemperver insanlara çok rastlıyoruz. Hani günümüzün en popüler sosyal ağlarından biri olan Instagram var ya, sadece yemek fotoğraflarından oluşan birçok galeri görebilirsiniz.
“ÂMİYÂNE”
Arapça ve Farsça kökene sahip olan kelimemiz; basit, sıradan, bayağı ve alelade gibi anlamlara gelmektedir. Aynı zamanda kabaca veya kibarca olmayan gibi anlamlara da gelen kelimeyi neredeyse hepiniz kullanmışsınızdır.
“LAFÜGÜZAF”
Bazen bunlar çok boş laflar demeyiz de, lafügüzaf deriz. Farsça kökenli kelimemiz boş söz, faydasız laf, gereksiz lakırdı demektir. Dedikodu için de kullanılan kelime söyleniş şekliyle zarif olsa da, aslında olumsuz bir anlam içeriyor.
“TUFEYLΔ
Herkesin etrafında mutlaka bir tufeylî kişi vardır. Dilimize Arapçadan geçen tufeylî asalak ve parazit anlamlarının dışında, başkasının sırtından geçinen insanlar için de kullanılır. Kelimenin kökenindeki tıfıl, küçük çocuk ve parça anlamına gelir.
“BABAYANİ”
Baba kelimesinden türetilen babayani dilimize Farsçadan geçiş yapmıştır. Dış görünüşe ve gösterişe önem vermeyen, görmüş geçirmiş, hoşgörülü, babacan insanlar için kullanılan bir sıfattır.
“PERESTİŞ”
Dilimize Farsçadan giren kelime; tapmak anlamındaki perestiden türetilmiştir. Taparcasına ve delicesine sevmek anlamına gelir. Şimdilerde böyle büyük sevgiler var mı bilemem ama eskiden çok şiddetli sevgiyi ifade etmek için perestiş kelimesi kullanılırmış.
“MERDÜMGİRİZ”
Farsça kökenli olan kelime birleşik sıfat özelliği taşıyor. Kalabalığı sevmeyen, insanlardan kaçan, yalnızlığı seven kişiler için kullanılır. Bu kelimeyi bazı kaynaklar hümanizmin zıttı olan mizantrop için de kullanmıştır. Yani insanlardan nefret etme, ürkme ve onları sevmeme gibi özelliklerle karakterizedir.
“MEYMENET”
Dilimize Arapçadan geçiş yapan meymenet kelimesi; bereket, kutluluk ve uğurluluk anlamlarına geliyor. Aynı zamanda iyi özellik ve nitelik anlamına gelen meymenet kelimesinin zıt anlamlısı nuhuset yani uğursuzluk olarak geçiyor.
“DİLHUN”
Kalbi yaralı, içi kan ağlayan, büyük üzüntü içinde olan anlamlarına gelen kelime dilimize Farsçadan girmiş.
“TEVEKKELİ”
Sebepsiz, boş yere, rastgele, boşuna anlamlarını içeren kelime Türkçemize Arapçadan geçmiştir.
“PESTENKERANİ”
Farsça kökenli olan kelime önemsiz, değersiz, saçma ve uydurma söz gibi anlamları karşılamaktadır. Genellikle küçümseme anlamında kullanılır. Bir konuşmanın veya cümlenin ne kadar boş ve önemsiz olduğunu anlatır.
“VELHASIL”
Kelimemiz özet ve öz anlamındaki hulasa sözcüğünden türetilmiştir. Bir konuyu anlattıktan sonra, konuyu toparlayarak bitirmek istendiğinde velhasıl denir.
“ÜNİVERSİTE”
Bu kelime Latincede “CAMİA”, “BÜTÜN”, “toplam” anlamlarını çağrıştıran “UNİVERSİTAS”dan iner. “EVRENSEL” manasına gelen “UNİVERSALİS”ten türemiştir.
Zaten, din lisanımız olan Arapçada da aynı ifade kullanılır. İbn Kuzman dilinde üniversiteye dosdoğru “CAMİA” denilir.
Osmanlıcadaki “DÁR-ÜL FÜNÛN” ise “EV”, “MEKÁN”, “YER” anlamındaki “DÁR” ile esas olarak bilimin kastedildiği “FEN” sözcüğünün çoğulu “FÜNÛN”un bileşimiyle üretilmiştir.
Cumhuriyet’in bu Arabi kökenli tamlama yerine “ÜNİVERSİTE”yi benimsemesini de genel “LAİKLEŞME” ve “GARPLILAŞMA” atılımının içinde değerlendirmek gerekir.
Her hâlükârda, demek ki üniversite derken etimolojik olarak, “EVRENSEL”i kucaklamak ve “BİLİM”i öğretmek ve öğrenmek isteyen ve “CAMİA” oluşturan bir kurumu tanımlıyoruz.
“TÜRBAN”
Bütün yaşayan dillerde rastlanıldığı gibi, bu kelimenin geçmişi gayet maceralıdır!
Farsçadaki “DULBÁND” Türkçede deformasyona uğrayarak “TÜLBENT”e dönüşmüş, oradan da Frenk dillerinde tekrar deforme edilip “TÜRBAN” şeklini almıştır.
Esas olarak da, ecdadımızın başına giydiği “sarık” için kullanılmıştır.
Ancak, bunun üçüncü bir deformasyondan sonra dilimize bambaşka bir anlamla girip, bütün Müslüman Álem’in “HİCÁP” dediği örtünme şeklinin bizde “TÜRBAN” sözcüğüyle ifade edilir olması, çok önemli bir ipucunu da yansıtıyor.
Bence tartışmalıyız dilimizi. Nerden geldi nereye gidiyor. Özümüz neydi şimdi sözümüz ne oldu…
Tartışmak zor iş; ayrı bir yetenek, ayrı bir kültür…
Her şeyden önce bir bilgi birikimi gerekir. Daha sonra hoşgörü gerekir, bir de dinlemeyi bilmek gerekir. Takım tutar gibi tartışmak; araştırmaya, bilgiye dayanmayan kahvehane kültürüyle her konu hakkında bir görüşün olması tartışmayı yapmaya ve sürdürmeye yeterli değil maalesef.
Tartışmak tabi ki güzel ama bunu olması gerektiği yapan o kadar az ki.
Diğer beceremediğimiz, sınıfta kaldığımız konular gibi bu konuda da öğrenmemiz gereken o kadar çok şey var ki… Farklı fikirlerin kavga etmeden karşılıklı olarak tartışılıp, ortak paydalarda buluşulabildiği güzel günlere…
Umarım artık tartışma kategorisi iyi işler de tartışabilmeyi nihayet öğreniriz bir gün…
Yılların yaprak misali döküldüğü, sevginin eridiği, insanın öz değerini yitirdiği şu âlemde, dostluğunu, arkadaşlığını kaybetmemiş nadide insanlara, dostlarıma, arkadaşlarıma sevgi bestesinin notasını yüreğinizde hissedeceğiniz, ümitlerinizin dostluklarla pekişeceği, arkadaşlıkla kaynaşacağı, gülücüklerinizin hiç bitmeyeceği, keyfimizin eksilmeyip arttığı, umutlarımızın ve inançlarımızın tükenmeyip aksine keskinleşip güçlendiği bir güne uyanmış olmanız dileğiyle barış dolu, huzur dulu hayırlı günler olsun…
Hadi kahveni al, otur bir köşeye. Ruhumuzu keşfe çıktık, sen de katıl bu serüvene…
Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım’
Sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim. Gününüz aydın ve bereketli olsun. Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun…
#öskurşun#