Kartpostal sergisi, öğrencilerin imkanlarından yararlanılarak açılacaktı. Sergiye girecek kartlar, ailenin gönderdiği veya aileye gelen kartlar olabilirdi.
Bu konuda öğretmenlerimizin “nasıl bulursunuz,” yöntemini takip ediyorduk. Tanıdıklarımıza soruyor, mahsuru yoksa sergi için verir misiniz? Diyorduk. Özellikle asker ailelerine, gurbette yaşayan yakınları olanlara, daha çok görev düşüyordu.
Anneme çeyiz sandığındaki kartpostalları gözden geçirelim ve sergiye verelim, dedim. Kartları özel sakladığını, korunması gerektiğine inandığını söyledi. Öğretmenlerin de aradığı bu tür kartlardı.
Anneme gönderilen kartlar, kardeşlerinden ve şehre göçmüş komşularındandı. Kartları çıkarttı; üçüncü Ahmet çeşmesi, Dolma bahçe sarayı, Topkapı sarayı ve Küçük su kasrı gibi tarihi köşkler çoğunluktaydı. Kartlar köşklerin ve çevrelerinin tarihi hakkında, bilgi veriyordu. Bugün ile karşılaştırdığımızda tarihi dokunun değişimini görebiliyorduk.
Annemin ayrıca yöremize ve kasabamıza ait görüntüleri içeren kartları zamanında aldığı fakat herhangi bir nedenle gönderememişti. Kartlar tabi ki siyah beyazdı. Bir yağmur sonrası köprünün sele kurban gitmesi. Sahilden dağların ve eski tarihi yüz yıllık evlerimizin görüntüsü çok başkaydı.
Sergide kartların arkasındaki yazılar konuya dahil değildi. Müdür bey, yazıları da konu alan sergiyi ömrümüz yeterse seneye açarız, demişti. Mürekkebi kırmızıya çalmış solmuş fakat iyilik ve başarı dileyen cümlelerdi.
İlçe çapındaki sergi okulun giriş salonuna açılacaktı.
Kartların düzenlenmesi iki hafta sürdü. Kartlar verenlerin isimlerine göre numaralandı. İçerikleri esas alınarak, tarihi binalar, kale ve camilerle parklar ayrıldı. Tarihi belirten kartlar çoğunluktaydı.
Anneme kartları niçin sakladın? diye sordum. Annem kartların tarihi yansıttığını, ayrıca zamanın sosyal yapısı hakkında bilgin oluyor. Topkapı sarayına, Sultan Ahmet camisine gitmiş gibi oluyorsun, dedi.
Kartları saklamanın önemini sergi için hazırlık çalışmalarında anladık. Kartlar çok ilginçti. Çekim tekniği ve basımı kaliteliydi. Taş plak gibi kartlar da annemin çeyiz sandığının değerleriydi.
Annemin ve babamın aldığı fakat göndermediği kartların doğayı yansıtması da çok güzellikti. Yağmur ve heyelan görüntüleri enteresandı. Nasıl çekilmişti, tahmin edemiyorum.
Serginin açılışına davetliler gelmeye başlamıştı. Masanın başında ikişer öğrenci bekliyorduk. Açılış konuşmasını Müdür Bey yaptı. Kartların özelliklerinden bahsetti. Kartları koruyup saklayanlara teşekkür etti.
Müdür Bey kartları, okulun adının olduğu bir albümle sahiplerine verecekti.
Sergi başarılı geçti. İki gün ilçede hemen gelmeyen kalmadı. İlginç kartlar arasında büyük şehirlerin sokaklarını gösterenler bugün ile karşılaştırıldığında gerçekleşen değişikliğe insan inanamıyordu.
Anneme kartlarını albüm ile verdim. Hemen çeyiz sandığına bıraktı.
Uygun bir zamanda Topkapı sarayını, üçüncü Ahmet çeşmesini ve Ayasofya’yı anne ve babama gezdirdim. İdeali olan sarayları görmek çok hoşlarına gitmişti. Böyle görkemli eserlerin, yapılabilmesini bir türlü düşünemiyorlardı. Babam bunları insan eli mi yaptı? Diye sordu.
Akşama kadar tarihi yerleri gezdik. Sultan Ahmet meydanında oturduk. Gezdiğimiz ve oturduğumuzla kaldık.
Hasan TANRIVERDİ