Köy yolunda çocuk sesleri birbirine karışıyordu. Arada cıvıltıyı susturan kart bir ses de kulağıma erişiyordu.
Dede, tüm sevimliliğiyle, kart sesli gence, yapmayın akılsız mısın? Diyordu.
Dede eşeğini süslemiş, kasabaya gösteriye gidiyordu. Paltosunu çekmiş ve kalpağını takmıştı. Yaşlandım, çocukların oyuncağı oldum. Gerçi bu durumdan memnunum, diyordu. Çünkü eşeğimin karnını doyurmalarından mutluyum.
Karnını doyursam…
Dede, yaşlılığın tüm alametlerini gösteriyordu. “Yaşım başımı aştı,” diyordu.
Normal derisi kırış kırış, yüzünde ve ellerinde arklar oluşmuştu.
Kasabaya vardığında eşeğine yaklaşan çocuklara, yaklaşmayın, rahat bırakın. Isırır ve teper. Dedeye ne sorsalar, “Karnını doyursam,” diyordu.
Köyde çocuklarla diyaloğu çok iyiydi. Çocuklar yüklendikleri çayırı ve yoncayı Dedenin damına getiriyorlardı. Dede damda eşeği ile kalıyordu. Yatağını naylon ile ayırmıştı. Çok soğukta, çocukların getirdiği odun ile ateşi yakar ve ısınırlardı.
Dede, eşeğimle kara ateş karşısında keyif yapıyorum, karnını doyursam, derdi.
Değirmene uğrar, arpa ve un alır, damında eşeğine yedirirdi. Dengesini sağlayamadığı zamanlar da ise damından dışarı çıkmazdı. O durumda, çocuklar gelir istediğini buluruz ve getiririz, derlerdi.
Güneş yükselmeden, kasabaya iner ve pazarı dolaşırdı. Dedeye verilen meyve sebze ve eşyaları heybesine doldurur ve çocuklara dağıtırdı. Özellikle köyde yetişmeyen meyvelerden muz, mandalina ve portakallarla çocukları sevindirirdi.
Dede, çocuklara meyveleri dağıtmış, ayrıca parayı da bölüştürmüştü. Dede çocukların getirdiği çayır ve arpayı eşeğine yedirmişti. Eşeğinin karnı doyuyordu. Sabah erkenden kalkıp değirmene gidecek ve kuymak yaptırıp yiyecekti.
Çocuklar uyanmadan köyden çıkmalıyım, dedi. Öyle de yaptı. Yaz mevsimi sıcaklığını yitirmeye başlamıştı. Eşeği değirmen yoluna saptığında şafak yeni söküyordu. Karaağacın dalları, Eşeğinin ayağına takıldı ve hayvan dengesini kaybetti. Eşek, dede ile kaştan aşağı yuvarlandı.
Kafa üstü taşlara çarpan Dede ve eşeği, oracıkta can verdi. Çocuklar güneş ısıtmaya başladığında dama varmışlar ve Dede ile eşeğini görememişlerdi. Çocuklar hemen köye haber saldılar. Dedenin büyük ihtimalde değirmene gideceğini tahmin ettiler. Çünkü pazardan dün gelmişti.
Damdan itibaren izleri takip ettiler. Değirmen sapağından aşağı eşeğin ve dedenin yuvarlandığı kaşı gördüler. Köylüler Kasabaya görevlilere de haber verdiler. Dede ile eşeği kuymak ve yonca için canlarından olmuştu.
Dede eşeğinin kucağında soluksuz yatıyordu. Çünkü dengesini kaybeder ve yolu bulamazdı. Eşeği ona yol gösterirdi.
Karnını doyursam, dediği eşeğiyle yolun sonuna gelmişlerdi.
Yolun sonu en çok da çocukları üzmüştü. Dedeleri, onlara meyve yediriyor ve harçlıklarını da veriyordu.
Muhtar, Dedenin arazisi üzerine, Atatürk kütüphanesi ve konuk evi kurdu.
Dede, vefatından sonra da çocukların okumasına hizmet etmişti.
Hasan TANRIVERDİ























