Benim gözümde bir milli eğitim bakanı(herhangi bir milli eğitim bakanı) ne zaman değerli olur?.. Endüstri Meslek Liselerini/ Sanat okullarını fabrika olarak görmeye başladığı zaman. "Sanat okulu okul değil fabrikadır!" dediği zaman. Bunu apaçık dediği zaman. (…) Fakat mesela şimdi ne oluyor? 3-5 tane dangalak imam hatip dernekli üyenin üç-dört beyin hücresiyle demesiyle 4-5-3 gibi şeylerle uğraşıyoruz. Mesela öyle bir bakan gelsin ki ve desin ki: "benim 5000" tane meslek okulum/fabrikam var; yetişmiş elemanım var; bunlardan bir ekip kuralım; 1 yıl süre tanıyalım; bu ekip akıllı su sayacı geliştirsin ve memleketin hizmetine sunsun; geliştirsin ki Baylan adlı firma gibi kazıkçı firmaların ve Turhal Belediyesi gibi su tüccarı kurumlarının elinde inlemeyelim.
***
Bir vatandaş olarak, ben ekonomiyi-iyi gidip gitmediğini vergi ile ölçerim. Vergiler-kesintiler gırtlağa dayandı. Bugün de bir tür vergi daha öğrendim: "Mükellef Bilgi Formu" nu tutuşturdular işyerlerinin ellerine. İşyerlerinden kendi işleriyle ilgili bilgi ve 100 TL isteniyor, Maliye tarafından. Hava parası yani. Tanıdığım bir işyerine gidip 100 TL'yi bana direkt vermesini istedim; ne de olsa çok becerikli hükümetimiz onlardan alıp bana verecekti. Vermedi tanıdığım işyeri 100 TL'yi bana. Kavga ettik. "Bak hele arsıza! idi . Benim paramı bana nasıl vermezdi!." Ben bir devlet memuru olduğum için devletimin-hükümetimin işini kolaylaştırmak için uğraşıyorum, o ise bana 100 TL'yi vermiyordu. Kafasına bir kitap attım. KPSS kitabı idi. Kafası yarıldı. Fakat yine de vermedi parayı.
Şeytanı-Şeytanları, "Edindikleri rableri" bize yanlış aksettiriyor insanlar ve şeytanlar ve şeytan insanlar. Psikolojik olarak bir "öteleme" öğesi içimizde hep var. Şeytan hep başkasıdır(?), kalpte duran bir saray(vicdan)a gösterişli rabler de geliyor hep. Esas Rabb'in mekanı daralıyor; insan da öyle şeytan ki, Rabb'in kalpteki mekanın daraltan öteki rablere rab demiyor; ikircikli bir siyaset güdüyor. Halbuki Kuran'da bahsi geçen ""rabler" edindiler…" ifadelerindeki o hiç rab denmeyen ama rab edinilenler birçok dincinin saptırdığı gibi Muhammed zamanındaki LAt, menat vb put-rab-tanrılar değil nefsi heveslerdir.(Ek olarak: Bakara'nın Altın İneği altın hevesidir;) Şeytan/insan/yani biz de işte orda devreye giriyoruz ve "onlar rab değil ki diyoruz…putlara tapmıyoruz ki…" diyoruz. Peki ya Gerçek Rabbin evi vicdanda yer kaldı mı Rabbe diye soramıyoruz. Rabb aciz mi ki evi daralsın? ..Değil elbette fakat O diyor ki "ben ondan(insanlardan) yüz çevirirsem onlara kimse yardım edemez.." Çeker giderim diyor yani.(…) Yüzünü O'na dönene de "Şems"i gösteriyor… Müjdeliyor Şems'i okuyana. "Bozukluğunu ve takvasını ilham" ediyor; apaçık görünüyor Şems ile; vicdan aydınlanıyor, Rabb'in evi aydınlanıyor; Kulu ile bir sohbete başlıyor; ve artık orda adalet şaşmaz hale geliyor. (..) Dünyalık bir sözle bitireyim:"İyi olmak kolaydır; zor olan adil olmaktır (V.HUGO)"
***
Dinler, mezhepler, camiler, kliseler, cemevleri umurumda bile değil; bana sorsanız hepsini "umumi kenef" yapmak makbuldür. Sevgili müslüman arkadaşlarım da pek bilmezler, Dırar mescidi de makbul değildi.(…) Çünkü yeri geliyor sıkışıyoruz, Kenefin enflasyonu olmaz diye bir atasözünü hatırlıyorum. Götürü bir iş yani bu.. her ne ise. Benim korktuğum, Anadolu'nun mayasının bozulması. Kubilay'ı katleden "Derviş" in torunu Bülent Arınç'ın şu günlerde açıklamış olduğu "İsa'nın Meskenlerinin" hristiyan ve benzeri kokmuş cemaatlere verilmesi. 50 civarı klise vb yer resmen yabancı cemaatlere verildi. Sırada 2500 civarı benzer yer var. Bir daha tekrar ediyorum: "En misyonerdir bu hükümet;içinde de bir Bülent Arınç."
***
"İnanç Özgürlüğü" diye bir özgürlük yoktur. Kimin neye inandığını bilemediğimiz için , dolayısıyla neidüğü belirsiz bir tanıma saygı da olmamalıdır. Kişinin, bahis konusu ettiği inanç ve iç yapısında buna karşılık gelen öğe-tanrı bir şebek midir, bir maymun mudur, bir noter memuru mudur, bilemeyiz.
***
Gerçeğe "Hü!"
