Referandum için karar verme günü geldi. Haftalarca, tam anlamı ile bir beyin yıkama kampanyası yaşadık.
1- Evet yandaşları; AKP’nin üst yönetimi; Anayasanın değişiklik maddelerinden hiç bahsetmediler. Sadece; hakaret, tehdit, gerçekleri saptırmak, baskı, senaryoları ürettiler. Başta, Kılıçdaroğlu olmak üzere, muhaliflere karşı en ağza alınmayacak hakaretleri, savurdular.
a) Bol bol vaatlerde bulundular. Ancak; bunları nasıl yapacaklarından hiç bahsetmediler. Oy avcılığı adına taviz verdikleri terör nasıl önlenecek; ekonomi nasıl düzelecek; itibarımız nasıl artacak; (aslında tamamen devre dışı kalan) TBMM nasıl güçlenecek; fikir, ifade, inanç, teşebbüs hürriyetleri/can ve mal güvenliği/adil bir yargı düzeni nasıl sağlanacak: işsizlik, enflasyon, TL’nin değer kaybı nasıl sona erdirilecek, OHAL ne zaman bitecek? En küçük bir detay bile vermediler.
b) Propaganda dönemi, tam bir rekabet eşitsizliği içinde geçti. AKP, Devletin tüm imkanlarını, kaynaklarını, yetkilerini (valisi, kaymakamı, polisi, jandarması vb. ile), araçlarını (uçağı, helikopteri, tüm araçları ile) kullandı. Her taraf dev afişlerle donatıldı. (Hayır ile ilgili afişler yasaklandı, yırtıldı.) Başta TRT ve Anadolu Ajansı olmak üzere; medyanın tamamına yakını, “Evet borazanı” yapıldı. (Bütçe; referandum harcamaları yüzünden rekor açık verdi.) (3 ayda 22,5 milyon TL.)
c) Ülkede, tam anlamı ile, bir baskı ve korku düzeni kuruldu. İnsanlar, fikirlerini ifade edemez hale geldi. İş dünyası, üniversiteler, STK’lar, geçmiş dönemlerde önemli görevleri ifa etmiş olanlar; ses çıkaramaz hale getirildi. Ama, Suriyeliler has evlat oldu; Türkler ikinci sınıfa düştü.
d) Bu arada, akla zarar davranışlara da şahit olduk. Haydi, Devlet Bahçeli’nin, çok kısa süre önce, ağza alınmayacak hakaretler savurduğu, Cumhurbaşkanı’nın yanında yer almasına, hiç şaşırmadık. Zira; herkes biliyor ki kendisi, daima, göreve hazır, bir cankurtaran simididir. Her sıkışma anında, hemen yetişmektedir.
Peki, ama; Rahmetli Şehidimiz Yazıcıoğlu’nun emanetine ihanet etmek; BBP Genel Başkanı Destici’ye yakışmış mıdır? Biz, (saf Anadolu çocuğu olarak) kardeş bildik. Sevdik. Destekledik. Aynı seminerde, AKP’nin teröre verdiği desteği, vahim hataları tenkit ettik. Ne oldu da, böyle keskin dönüş yaptın?
Aynı davranışları, (bir zamanlar, en şiddetli muhalefet yapan, her türlü hakareti savuran) Soylu ve Kurtulmuş’ta da görmüştük. Onlar, muratlarına erdiler, makam (?) sahibi oldular. Bakalım, sen ne için, inanmadığın bir fikri savunmaktasın? Tek Adam rejimine destek vermektesin? Demokratik düzenin katline göz yummaktasın?
2- Ben, ekibimle birlikte; çok sayıda il ve ilçede, başımıza gelecek felaketi anlatmaya çalıştım. Bunun; 1 Mart Tezkeresi’nin rövanşı olduğunu; ABD’nin (elbette patron İsrail ve akıl hocası İngiltere’nin) baskı ve şantajları ile gündeme getirildiğini; amacın BOP projesini bitirmek, Türkiye’yi parçalamak olduğunu dile getirdim. GÖZLEM’deki yazılarımda da, detaylı olarak bilgi aktardım. Ülkemizin içine düşürüldüğü vahim tabloyu, çizmeye gayret ettim.
a) AKP yönetimi; turizmi, tarımı, hayvancılığı, ticareti, sanayisi, esnafı, işçisi, velhasıl, tüm kesimleri ile ekonomiyi batırmıştır. İşsizlik, enflasyon, ödemeler dengesi, TL’nin değer kaybı, bütçe açığı, zirve yapmıştır. Yandaşlar dışında, herkes perişan olmuştur.
b) Tüm dini, milli ve ahlaki değerlerimiz dejenere olmuştur. İslamiyet’in içi boşaltılmıştır. Rüşvet, yolsuzluk, saçı bitmemiş yetim hakkına tecavüz, lüks, israf, her türlü zina, tecavüz, sapıklık, mubah hale getirilmiştir.
c) Yargı, silahlı kuvvetler, polis, jandarma, eğitim kadrosu, üniversiteler, mülki idare, Maliye teşkilatı, Dışişleri, velhasıl tüm Devlet kadroları harcanmış; kalitesiz, inisiyatifsiz, sarayın kulu, yandaşlarla doldurulmuştur. Ülkenin itibarı sıfırlanmıştır. Hukuki ve ahlaki kurallar tümüyle devre dışı bırakılmıştır. Camilere, okullara, kışlalara politika sokulmuştur.
d) Tek kişiye bağlı, tümüyle hatalı ve agresif dış politikalar yüzünden; tek dostumuz kalmamıştır. Yunanistan’ın işgallerine bile ses çıkaramayacak kadar acizliğe düşülmüştür. Boş yere, evlatlarımız, şehit düşmüştür. Bu arada, Ülkemiz, iktidar tarafından kamplara bölünmüştür. Hayır diyeceklere her türlü hakaretler, baskılar, tehditler, yapılmıştır. Hitler’in metotları aynen uygulanmıştır. Tam bir “Kontrollü Kaos” politikası sürdürülmüştür.
e) 15 Temmuz bahane edilerek, tam anlamı ile, bir “Sivil Darbe” uygulanmıştır. Üniversiteler, okullar, firmalar, kapatılmıştır. Yüz binlerce insan tutuklanmış, işten atılmış, ekmeğe muhtaç hale getirilmiştir. Ciddi gerekçeler olmaksızın, insanların mallarına, birikimlerine el konulmuştur. Yüz binlerce öğrencinin istikbali ile oynanmıştır. Saraya kul olmayanlara, her türlü baskı, zulüm, haksızlık, yapılmıştır. Fikir, ifade, teşebbüs, inanç hürriyetleri ve can, mal güvenliği, tam anlamı ile yok edilmiştir. Tüm muhalif sesler kısılmıştır.
f) Tüm milli servetimiz, “Özelleştirme” kılıfı ile dış mihraklara ve yandaşlara, peşkeş çekilmiştir. Kalanı ise, “Varlık Fonu” adıyla, ehliyetsiz ellerin yönetimine bırakılmış ve denetim dışı kılınmıştır.
Sevgili Halkım. Bu iktidarın, (özellikle son üç yılda) uyguladığı, aslında 15 yıldır sürdürdüğü, “Tek Adam Rejimi”nin; Türkiye’yi ne hallere düşürdüğünü unutma. Ülkene, geleceğine, demokrasiye, hukuk düzenine, sahip çık. Evlatlarını, torunlarını düşün. Ahrette, hesabını veremeyeceğin bir hataya düşme. Hakkın, doğrunun, vatan sevgisinin, milli çıkarların yanında yer al.
Lütfen. Hiç tereddüt etmeden, HAYIR de…
Yalanlara kanma. Baskılara, şantajlara, boyun eğme. Saraydan değil, Cenab-ı Hak’tan (cc) kork…
Unutmayalım; diktatörler, önce kendilerini o makama getirenleri harcarlar…