Kara tahtada alt alta sıralanmış sayıların, niçin yazıldığı bilinmiyordu. Arkadaş tahtadaki sayılar, bir problemin çözümünde veri olarak kullanabilir mi? Diye sordu.
Yalnız sayıları nereye çekerseniz, oraya gideceği belliydi. Fakat sayılar çözümsüzlüğü çağrıştırıyordu.
Aklın yolunu kesmek ve gözlere perde çekmek için kara tahtanın başına geçmişlerdi. Hesabın rakamları da farklı dillere aitti. Sayıların ilk rakamı tanıdık, ikinci rakamı ise roman rakamıydı ve belirsizliği gösterirdi.
Kara tahta başında; “var mı çözebilen” diye nara atmanın bir anlamı yoktu. Problemi doğru sunarsanız, kişilere göz boyama ve akıl tutulması yaşatmazsınız.
Çözümsüzlüğe neden olan sayıları verip biz çözeriz demek, doğru değildir.
Kara tahta, çözüm tekniğini kullanarak, olayı aydınlığa kavuşturamazken, ortaya çıkan yeni sayılarla bilinmezler yaratması, çözüm adına, hesabın derinleşmesi, demek değildir.
Derinleşen hesapla ilgili, çalışmayı alkışlatmak, oyalanma gibi zaman israfındır. Bu konuyu gündeme getirmenin de kimseye faydası olmayacaktır.
Bulanık hesap kararsız düşüncelere atılan adımdır. Bu adımlar öngörüyle ilgili bir algıdır.
Böylece yaratılan algı, toplumun geleceğini ipotek altına alıp insanları çıkmaza sürüklerken, aklı kullanmayı da engellemiş olacaktır. Bu davranış, kaynak suyuna atılan gübrenin, suyun doğallığını bozmayacak gibi bir anlayışı insanlara dayatmaktır.
Tahtadaki sayılar, kara perdenin arkasına sığınmıştır. Yaratılan kafa karışıklığı, tahta başında olanlara bilmece gibidir.
Yaptığı işte, pişmanlık duyanın, kendinden memnun olduğu söylenebilir mi?
Kötülük üzerine kurulan hesabınız yine size bırakılır. Yaptığınız kötü davranışlar, akıllı hareket edenleri meşgul etmemektedir. Çünkü aklını öne çıkaran, kötülere harcanacak zamanı bulamazlar.
Toplum, sayılarla bilinmezlik adına, dik tutulmuyor, kendine güvenip dik duruyor.
Hasan TANRIVERDİ























