Şehir şekilsiz bir beyaz kütleye dönüşmüştü. Kar yağdı böyle oldu, sözü geçerli hale gelmişti. İnsanlar işine ve sosyal yapısına göre, bu olaylardan pay çıkarıyordu. Çocuklar sevinirken, işe gidemeyenler telefona sarılıyordu.
Enerji hatları kopuk ve direkler devrilmişti. Beyaz felaket göz açtırmamış, uçak ve araba sesleri işitilmez olmuştu. Elektriğin kesik olması evlerin buz kesmesi demekti.
Gökyüzünden beyaz felakete katkı hala devam ediyordu. Beyaz felaket uçuşuyordu. Pencereden bakıp kaza haberleri uyduruyorduk. Her birimiz bir kaza haberi uyduruyor ve söylüyorduk. Gerçeği kim yakalarsa günün ödülünü alacaktı.
Sıra küçük yaramaza gelince, “Kar küreyicisi sokaktan aşağı uçtu,” dedi. Evdekiler pencereye koştu. Hava kar aydınlığı idi ama küreyiciyi kimse göremedi. Yaramazın iddiası bize göre o anda boşa çıkmış oldu.
Yaramazın sözü doğru olabilirdi ama bu karda nereye bakabilecek ve arama yapabilecektik. Yine de iki büyük kardeşler, çizmelerini giydiler ve yanlarına aldıkları kürekle dışarı çıktılar. Sokakta ağır adımlarla biraz ileriye gittiler.
Kar bir metreyi geçmiş, yağış devam ediyordu. Kardan adama dönen kardeşlere pencerelerden seslenenler oldu. Kardeşlerin büyüğü geri dönelim dediğinde duvarın yanından bir ses duydular.
Ses “Boğuluyorum, kurtarın,” diyordu.
Kardeşler küreği önlerine tutarak duvara yaklaştılar. Arada da sudan çıkmış aslan gibi silkeleniyorlardı. Pencerelerden de hiç ses duyulmuyor, yalnız duvar dibinden ses geliyordu.
Kar adamı kapatmış ve ellerini dahi dışarı çıkaramıyordu. Suda boğulur gibi sesi uzaktan gelmeye başlamıştı. İyice yanına yaklaştıklarında, kürekle ona zarar vermeden, yanını açmaya başladılar. Ellerini kurtaran adam, soğuğa rağmen karı atmaya çalışıyordu.
Kürek duvara çarptığında, adamın iki elinden tutup çıkartmaya çalıştılar. Bir süre daha uğraştılar. Pencerelere de bakıp yardım isteyeceklerdi ama bakan yoktu. Kar seslerini boğuyor, hiçbir yere ses iletemiyorlardı.
Adamı kar yığınından kurtardılar fakat ayağının üzerine basamıyordu. “Küreyi makinem aşağı uçtu,” dedi. Kardeşler duymadı ama adamı ayakta tutmaya çalıştılar. Adam zor soluk alıyordu. Küreyiciyle kaydığımız gibi duvara çarptım, baygınlık geçirmemiş olsam kar altında kalmayabilirdim. Titriyordu, onu ağır ağır eve doğru sürüklediler.
Şehirde elektrik kesikti. Fakat evin içerisi karda kalmış adama çok sıcak geldi. Elleri ve yüzü morarmış, kafası buzla kaplıydı. Sırtındaki yağmurluğu yıpranmış duvarın dibinde kalmıştı. Kapıya yakın oturttular ve elini yüzünü yıkamalarına yardım ettiler.
Çay içti, bir şeyler yedi. “Duvarın dibinde en az üç saat kaldım,” dedi.
Kar küreyicisi uyandığında, açık bir havayla karşılaştı. Adam gitmek istedi fakat göndermediler. Çünkü sokakta yürünecek durum yoktu. Kar bir buçuk metreyi geçmişti.
Çocuklar bir saat sonra, sokaktaki görevlilere seslerini duyurdular. “Arkadaşınız burada,” dediler. Paletli bir kurtarıcıyla sokağa girmişlerdi. Küreyici makineye aşağıda rastlayınca arkadaşlarını bu sokakta aramayı düşünmüşler.
Adamı dışarı çıkarttılar. Arkadaşlarına teslim ederken, adam, “Kurtarıcılarım bunlar,” dedi.
Üç gün sonra, belediye ekipleri ve kameralar çocukların kapısına dayandılar. Yaşadığımız felaketin kahramanları diyerek, hediyeler getirdiler. Şehrimizin kahramanı olarak ilan edilen çocuklar, yaramaz kardeşlerine hediyeleri verdiler.
Çocuklar “Uydurma haberimiz gerçek oldu. Bu sayede ödüllendirildik,” dediler.
Hasan TANRIVERDİ





















