Literatürde şehir ve kent çoğunlukla aynı anlamda kullanılmaktadır. Bu sebeple insan yerleşimi olarak kasaba ve köy gibi birimlerden daha fazla nüfusu barındıran aynı zamanda idari ve tüzel bir oluşumu ifade eden şehir/kent bu yazıda aynı anlamda kullanılacaktır.
Kentler sağlık hizmetleri, elektrik-enerji-su gibi altyapı arzı, konutlaşma ve ulaşım yükseköğretime erişim iç içe geçmiş bir sistemi kapsar. Göç ise kent ve kentliler için yeni bir konudur ve sorunları da beraberinde getirmektedir. Şehirler ekonomik hareketliliğin ve kalkınmanın merkezi olmasına rağmen gelir dağılımındaki eşitsizliğin her yıl artması, yaşam kalitesi yükselmesine rağmen ezici yoksulluk ve gecekondu mahalleleri hala kent yaşamının gerçeğidir. Kentlerde sosyo-kültürel yaşam renklense de herkes bu etkinliklerden yararlanamamaktadır. 1976’da Vancouver’da öngörülen “eşitsizlik, adaletsiz ekonomik büyüme ve kontrolsüz kentleşme” sorunları çözülemediği gibi, daha da büyümüş durumdadır.
“1990’larda Birleşmiş Milletler’in temellerini attığı “insani gelişme” kavramının daha ileri bir versiyonunu ifade eden “sosyal gelişme” kavramı, toplumdaki bireylerin gelir, sağlık ve eğitim gibi ihtiyaçlarının ötesinde refah ihtiyaçlarını ve fırsatları da dikkate alır. Bu amaçla oluşturulan Sosyal Gelişme Endeksi-Social Progress Index (SPI), üç ana konuyu kapsamaktadır i) Temel insani ihtiyaçlar, ii) Refahın temelleri, iii) Fırsatlar. Temel ihtiyaçlar; insanın yaşamını sürdürebilmesi için gerekli beslenme, barınma, suya erişim ve güvenlik gibi en temel gereksinimleri ifade etmektedir. Refahın temelleri; temel eğitim, bilgiye ve iletişim kanallarına erişim, sağlıklı yaşam ve çevresel sürdürülebilirlik faktörlerini kapsamaktadır. Fırsatlar; bireylerin kendilerini gerçekleştirmelerini ve değer verdikleri bir hayatı onurlu bir şekilde yaşayabilmeleri için gerekli kolektif haklar, ayrımcılıkla mücadele ve yükseköğretime erişim gibi üst seviyedeki faktörlerden oluşmaktadır. (Sökmen, 2014)”
“Günümüzün ideal kent insanı; gelişmeye sahip, erdemli, kapsayıcı ve daha özgür olmalıdır. Kapsayıcı eğitim, kapsayıcı işgücü, kapsayıcı çevre, kapsayıcı altyapı, kapsayıcı kamu hizmetleri, kapsayıcı konut ve barınma, kapsayıcı beslenme. Yani kentte üretilen rantı, katma değeri tabana yayan bu vesile ile herkesi kapsayan. İşte ihtiyaç duyulan kent budur. Aşağıdaki tabloda Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin üzerinde uzlaştığı sürdürülebilir toplulukların temel özelliklerini sunmaktadır. Bu özellikler, yukarıda açıklanan çevresel, sosyal ve ekonomik gelişim boyutlarından türetilmektedir.” (Bristol Mutabakatı 2005; http://www.mimarlarodasi.org.tr/UIKDocs%5Cbristolmutabakati.pdf, Erişim Trh: Ekim 2007).
Sosyal gelişme kavramı hem insani gelişme hem de ekonomik gelişme kavramlarını içine almaktadır. Dolayısıyla sosyal gelişmeden söz ederken sadece toplumsal hayata katılım, eşitlik ve güven gibi Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde en üst tabakada yer alan ihtiyaçlar dikkate alınmamaktadır. Aynı zamanda eğitim, sağlık, yeteneklerin geliştirilmesi, yoksulluğun azaltılması, temel hizmetlere ve ihtiyaçlara ulaşım gibi diğer insani ihtiyaçları da bir bütün olarak kapsamaktadır.
“Kapsayıcılık ve sosyal gelişme konuları birbirlerine sıkı bir şekilde bağlı çalışma alanlarını göstermektedir. Kapsayıcı büyümenin hedefindeki kitle ve çalışma alanları ile sosyal gelişmenin hedefindeki gruplar ve amaçların benzeşir. Bu nedenle kapsayıcı büyüme perspektifi aynı zamanda sosyal gelişme alt bileşenlerini de kapsamaktadır.” (Şekerci, 2015 : 651)
Kenti tanımlamak ile sıraladığımız çıkarımlara ek olarak kentin geleceğini de tanımlamak istersek ufukta yine birkaç soru belirir: Kentin geleceğinin amaçları var mıdır? Varsa nelerdir? Bu amaçlara ulaşmak için sahip olduğu değerleri nelerdir? Geleceğin kentine ilişkin anahtar ilkeler neler olabilir?
Kentin geleceğini tasarlamak adına ilkelerin tespitinde dünyanın nitelikli kentlerine bakmak lazım gelir. Bu bakışa yaşadığı gelişmeleri, kentsel yaşamı oluşturan öğeleri, bağlantılı olan teknolojik-bilimsel-ekonomik-sosyal gelişim/değişimleri sığdırmak gereklidir. Şehirlerin yaşam çevresinin bozulmasına ait öngörüleri dikkate almak ise en önemli hususlardan biridir. Bu sorular ve öngörüler gölgesinde geleceğin kentine dair şu tanım yapılabilir: Geleceğin kenti; yüksek düzeyli sosyal dayanışma, dengeli konutlaşma, herkes için sağlık ve eğitim hizmeti sağlayan, iletişime açık, çok kültürlülük özelliği ile demokratik, yeşil yaşam çevresine değer veren, geleceğe öngörüleri dikkate alan, ekonomik açından hareketli çekim alanıdır.





















