2009 yılında kentte yaşayanların sayısı kırda yaşayanların sayısını geçmiştir. Dünya çapında haftada üç milyon kişinin göç ettiği günümüzde, kentler nüfus artışıyla beraber büyüyüp yayılmaktadır. Baş döndürücü bir hızla artarak devam eden göç olgusu akla bazı sorular getirmektedir. Örneğin; Geçmişte kent olmanın bir ölçüsü var mıydı? Günümüzde kenti tanımlayan kriterler var mıdır? Eğer var ise geleceğe doğru nasıl evirilecek? Göç ile ortaya çıkan çeşitlilik nasıl bir süreç ile sürdürülebilir kılınır ve mevcuda en sorunsuz halde entegre edilebilir? Toplumsal dayanışma mümkün mü? Toplumsal uyum mümkün mü? Mümkün ise kent planlamasında ve yaşamında nasıl yer edinir? Tüm bunları kapsayacak bir oluşum mümkün mü? Kapsayıcı kent ne demektir?
Makalemde; tüm bu sorular içinden “kapsayıcı kent” olgusunu öne çıkartmayı amaçladım. Ancak çok veçheli bir konu olduğundan tek bir yazıya sığdırmak araştırmaktan keyif aldığım bu konuya haksızlık olacaktı. Bu sebeple numaralandırılmış birkaç makalede yayınlanacaktır.
“Kapsayıcı büyüme, küresel gelir ve refah artışının toplumun bütün kesimlerini kapsayacak bir şekilde yönetilmesini sağlayacak politika ve süreçleri ifade etmektedir. OECD (2013)’ye göre ulusal ve küresel düzeyde, gelirin adil bölüşümünü ve refah çıktılarının dezavantajlı grupların da faydalanmasını sağlayacak yeni bir bakış açısı gereklidir. Kapsayıcı büyüme stratejileri için zaman faktörü, kimin için düzenlemeler yapılacağı, hangi çıktıların hedeflendiği önemlidir. Kapsayıcı büyüme, gelir artışının sadece ekonomik boyutu ile ilgilenmez. Aynı zamanda sosyal katılım fırsatları, farklı sosyal ve ekonomik ortamdaki bireylerin durumlarının dikkate alınmasını da gerektirir. Bu amaçlara ulaşabilmek için şüphesiz gelir artışı ve beraberinde ortaya çıkan refah artışı merkezi bir role sahiptir. Bununla birlikte, istihdam yaratacak mesleki gelişimler, sağlık şartları, becerileri geliştirecek eğitim fırsatlarının eşitliği, sosyal bağların güçlendirilmesi, sivil ve sosyal katılımı geliştirecek kurumsal düzenlemelerin yapılması, çevresel iyileştirmeler, sosyal koruma ve güvenlik, gıda güvenliği ve barınma gibi temel konular da kapsayıcı büyümeyi destekleyecek önemli bileşenler olarak ifade edilebilir. (Şekerci, 2015 : 650-651)
Yeni kalkınma yaklaşımları; ülkelerin, bölgelerin ve illerin gelişiminin en önemli unsurunun kültür ve kapsayıcı kurumlar olduğunu vurgulamaktadırlar. Eylül 2000’de Birleşmiş Milletler ’in New York Binyıl Zirvesi’nde kabul edilen “Binyıl Bildirisi” nde kayıtlı kalkınma hedeflerini ifade etmektedir ve üye 192 ülke tarafından 2015’e kadar yerine getirilmesi planlanan 8 adet hedef mevcuttur.
New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezinde 2015’de gerçekleştirdiği BM Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesinde 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri 193 ülkenin imzası ile kabul edilmiştir. Yayınlanan 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi ve 169 alt başlığı yeni Küresel Gündemin amaç ve boyutlarını göstermektedir. Maddeler şu şekilde sıralanmıştır:
Hedef 1. Her tür yoksulluğu, nerede olursa olsun sona erdirmek.
Hedef 2. Açlığı bitirmek, gıda güvenliğini sağlamak, beslenme imkânlarını geliştirmek ve sürdürülebilir tarımı desteklemek.
Hedef 3. İnsanların sağlıklı bir yaşam sürmelerini ve herkesin her yaşta refahını sağlamak
Hedef 4. Herkesi kapsayan ve herkese eşit derecede kaliteli eğitim sağlamak ve herkese yaşam boyu eğitim imkânı tanımak.
Hedef 5. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak ve kadınların ve kız çocuklarının toplumsal konumlarını güçlendirmek.
Hedef 6. Herkes için suya ve sağlıklamaya erişimi ve suyun ve sağlıklamanın sürdürülebilir yönetimini garanti altına almak.
Hedef 7. Herkes için erişilebilir, güvenilir, sürdürülebilir ve modern enerji sağlamak.
Hedef 8. Sürdürülebilir ve kapsayıcı ekonomik kalkınmayı sağlamak, tam ve üretici istihdamı ve insan onuruna yakışır işleri sağlamak.
Hedef 9. Dayanıklı altyapı inşa etmek, sürdürülebilir ve kapsayıcı sanayileşmeyi ve yeni buluşları teşvik etmek.
Hedef 10. Ülkelerin içinde ve aralarındaki eşitsizlikleri azaltmak.
Hedef 11. Kentleri ve insan yerleşim yerlerini herkesi kucaklayan, güvenli, güçlü ve sürdürülebilir kılmak.
Hedef 12. Sürdürülebilir tüketimi ve üretimi sağlamak.
Hedef 13. İklim değişikliği ve etkileri ile mücadele için acil olarak adım atmak.
Hedef 14. Okyanusları, denizleri ve deniz kaynaklarını sürdürülebilir kalkınma için korumak ve sürdürülebilir şekilde kullanmak.
Hedef 15. Karasal ekosistemleri korumak, restore etmek ve sürdürülebilir kullanımını sağlamak, ormanların sürdürülebilir kullanımını sağlamak, çölleşme ile mücadele etmek, toprakların verimlilik kaybını durdurmak ve geriye çevirmek ve biyoçeşitlik kaybını durdurmak.
Hedef 16. Sürdürülebilir kalkınma için barışçıl ve herkesi kucaklayan toplumları teşvik etmek, herkesin adalete erişimini sağlamak, her seviyede etkin, hesap verebilir ve kucaklayıcı kurumlar inşa etmek.
Hedef 17. Sürdürülebilir kalkınma için küresel ortaklığın uygulama araçlarını güçlendirmek ve küresel ortaklığı yeniden canlandırmak.
(https://sustainabledevelopment.un.org/content/documents/7891Transforming%20Our%20World.pd f adresinde esas metin yer almaktadır)
Bu hedeflerin 11. maddesinden yola çıkarak “Kapsayıcı Kent” konulu makaleme yön vermek, tamımın içine aldığı konulara kısaca değinerek, dilim döndüğünce, aklım erdiğince konuyu ele alarak devam etmek istiyorum. Ve tam da bu noktada yine sorulara boğuluyorum. Örneğin; Şehir içinde yerleşim alanlarına yakın petrol istasyonlarının varlığı şehir güvenliğini nasıl etkilemektedir? Sokaklar ne kadar güvenilir, gece geç saatte dışarı çıkılabiliyor mu? Engelliler rahatça dışarı çıkabiliyor ve ihtiyaç duyduğu yerlere kolay erişim sağlayabiliyor mu? Çocuklu anneler (örneğin pusetleri ile) rahatça dolaşım sağlayabiliyor mu? Trafik ne kadar güvenli? Sokakta yaşayan evsizlerin güvenliği aşağı çekme durumu nedir, güvensizlik yaratır mı? Evsizlik oranları nedir, güvenli konut yani barınma ihtiyacı karşılanabilmekte midir? Suç oranları nedir? Sokakta yaşayan çocuklara güvence verilebilmekte midir? Sokak hayvanları açısından durum nedir? Peki ya bitkiler ve özellikle de ağaçlar?