Cinselliğin Çarpıtılması
Cinsellik İlahi Değil…
İnsanlık tarihi boyunca cinsellik, en çok çarpıtılan ve en çok sömürülen alanlardan biri olmuştur. Erkekler, kendi bencil arzularını tatmin etmek için cinselliği kadının aleyhine çevirmiştir. Kadını bir özne değil, bir nesne; bir insan değil, bir “meta” olarak görmüşlerdir. Seks, Allah’tan gelmiş ilahi bir armağan olmaktan çıkarılmış; sapkın arzuların tatmini için bir araç hâline getirilmiştir.
Bunca kötülüğün, sapkınlığın, tecavüzlerin, pornografinin, cinsel şiddetin kaynağı seksin kendisi değil, onu çarpıtan, kötüye kullanan erkekler ve onları destekleyen toplumsal düzenlerdir. Bu yüzden ben artık cinselliğin Allah’tan geldiğine inanmıyorum; çünkü Allah böyle kötülükler yaratmaz.
Aşkın Kirletilişi
Aslında aşk vardı. Masum, saf, temiz bir şekilde sevmek vardı. Ama erkekler onu da çarpıttılar. Bedensel arzularını “aşk” diye süsleyerek, gerçek sevgiyi ve masumiyeti köreltmişlerdir. Son dönemde, “Artık aşka inanmıyorum” lafı çok sık duyulmaya başladı. Çünkü aşk, çoğu zaman yalnızca cinsel hazla karıştırılıyor; masumca sevmek küçümseniyor.
Kadınlar, bu yozlaşmaya karşı bir başkaldırı içindeler. Artık cinselliğin ve aşkın kötü amaçlar uğruna kullanıldığı bir düzeni reddediyorlar. Kendilerini bir cinsel obje olarak görmek, küçültmek ve aşağılamak isteyenlere boyun eğmiyorlar. Bu başkaldırı, kadınların kendi iradesine, onuruna ve değerine sahip çıkışıdır.
Din Adına Çarpıtılan Gerçekler
Ne yazık ki yobaz zihniyet, dini de bu çarpıtmanın aracı yaptı. Din adamı kisvesine bürünen bazı kişiler, kadını sadece erkeğin cinsel hizmetçisi gibi göstermeye çalıştı. Verilen fetvalarla kadın damızlık gibi, köle gibi tanımlandı.
Oysa Peygamber Efendimiz, “Kadınlar Allah’ın emanetidir” buyurmuştu. Emanet demek, korunacak, saygı duyulacak, değer verilecek demektir. Ama bugünün yobaz anlayışı, bu emaneti çiğnemiştir. Kadını sadece erkeğine hizmet eden bir obje gibi göstermiştir.
Üstelik cennet gibi kutsal bir inancı bile çarpıtarak absürt bir komediye dönüştürdüler. İyi insan olmayı; adaletle, merhametle, iyilikle tanımlamak yerine, milyonlarca hurilerle ödüllendirilen bir “zevk tapınağı” gibi pazarladılar. Bu, hem dini hem de insanlığı aşağılayan, akıl dışı bir inanç biçimidir. Cennet; iyilikle, adaletle, sevgiyle kazanılır. Kadınları yok sayıp, erkeğe sınırsız “cinsel ödüller” vaat eden anlayış ise, tamamen hastalıklı bir zihniyetin ürünüdür.
İşte bu yüzden kadınların başkaldırısı, sadece erkeklere değil, dini çarpıtan bu yobaz sisteme de yöneliktir.
Kadının “Hayır” Hakkı
Kadın, istediği zaman “evet” deme hakkına sahip olduğu gibi, istemediğinde de “hayır” deme hakkına sahiptir. Ama acı gerçek: Kadın “hayır” dediği için öldürülüyor. Bir erkek, ilişkiyi reddetti diye bir kadını katledebiliyor.
Bu nasıl bir düzen?
Bu nasıl bir vicdan?
Kadın kendini ağırdan almalı, kolayca teslim olmamalı, kendi değerini hatırlamalıdır. Çünkü her “hayır” dediğinde sadece kendisini değil, bütün kadınların onurunu korumaktadır.
Erkek Şiddetini Koruyan Yasalar
Daha da acısı, bu katillerin çoğu adalet önünde hak ettikleri cezayı almıyor. “Haksız tahrik”, “iyi hâl indirimi” gibi sahte gerekçelerle ceza indirimi yapılıyor, bazen de katil serbest bırakılıyor.
Bu nasıl bir hukuk? Bu nasıl bir adalet?
Resmen yasalar, şiddet yanlısı erkeklerden yana işliyor. Kadınları koruması gereken devlet mekanizması, tersine işleyerek katillere kalkan oluyor. Böyle bir sistemde kadın nasıl güvende hissedebilir? Bu sadece bireysel bir erkek şiddeti değil, aynı zamanda kurumsallaşmış bir adaletsizliktir. Mahkeme salonlarında bile erkek egemen düzen hüküm sürmektedir.
Kadınların başkaldırısı bu yüzden hem erkeklere hem de bu çürümüş düzene yöneliktir.
Kadının ve Adaletin Manifestosu
Kadının Manifestosu
1. Kadın, cinsel obje değildir.
2. Kadın, köle değildir.
3. Kadın, aşkı ve sevgiyi hak eden eşit bir insandır.
4. Kadın, kendi bedenine “hayır” deme hakkına sahiptir.
5. Kadın, kendi değerini bilen, sömürüye boyun eğmeyen özgür bir varlıktır.
Adalet Manifestosu
1. Kadın öldürmek asla hafifletilemez. “Haksız tahrik”, “iyi hâl” gibi gerekçelerle ceza indirimi yapılamaz.
2. Kadının ‘hayır’ı kutsaldır. Onu reddettiği için öldüren ya da şiddet uygulayan erkek asla mazur görülemez.
3. Adalet, erkekten yana olamaz. Kadını korumayan mahkemeler, zulmün parçasıdır.
4. Kadınların can güvenliği devlete emanettir. Bu emanete ihanet eden sistem, insanlığın da vicdanını kaybetmiştir.
5. Adalet kadınla başlar. Kadını korumayan bir hukuk düzeni, aslında toplumun temeline ihanettir.
6. Kadın susturulamaz. Biz hem sokakta hem mahkeme salonlarında “varız” diyeceğiz.
7. Gerçek adalet, erkeği değil, insanlığı savunur. Erkek şiddetini mazur gören her karar, insanlığa ihanettir.
Bu bir isyandır. Kadının bedeni, aşkı, hayatı ve iradesi üzerinde erkek tahakkümüne ve sistemin adaletsizliğine karşı bir başkaldırıdır. Kadınlar artık susmayacak. Çünkü biz biliyoruz ki: Gerçek aşk kalpte, gerçek adalet kadında başlar.






















