Oğlum Can’ın düğününden önce hazırlığını yaptığımız yurtdışı seyahati için, Akdeniz’i dedesine ve anneannesine emanet ederek, sevgili eşim Aynur ve oğlum Okyanus ile beraber yola koyulduk.
Hem düğün yorgunluğunu unutmak hem de var olan ortamın dışında şöyle bir kafa dinlemek için. Birilerine haber veremediysek de, ne yapalım idare etsinler artık.
MM Girgin’e katkı sunduk
Büyükçekmece Belediyesi’nin verdiği “Yerel Basın Onur Ödülü” ile ilgili birkaç büyük gazeteci ve gazete patron adayı döktürdüler. Hatta Mali Müşavir Hasan Girgin, maliyetini karşıladığı ancak sahte isimle yazdığı gazetesinde (bizim iddiamız değil, kendisi öyle söylüyor) adıyla yazmasına katkı sunduk. Ödül ile ilgili yazı yazanların kimilerini adam yerine bile koymadığımızdan yanıt verme gereği bile hissetmiyorum.
Diğerlerini de yazmayacağım ama bu sefer de diyecekler ki, ‘tırstı, korkudan’ yaz(a)mıyor.
Anlayacağınız tartışmalar en çok Mali Müşavir Hasan Girgin’e yaradı. Suphi Özgür birkaç yazıdan sonra öldü, Girgin kendi küllerinden yeniden doğdu. Şimdi kendi ismiyle polemikler yapıyor.
Ne de olsa politikadaki birikimlerini kullanıyor. Polemik yapınca gündemde olacağını zannediyor.
Hürbakış Gazetesi’nin zamanında çok özgür olduğundan tutun da, bölgedeki herkese gazetecilik dersi veriyor. O gazetenin maaşlarını, baskı parasını kimin verdiğini ilçede herkes bilir! Ancak döktürüyor. Zannediyor ki, öyle yazınca öyle zannedecekler.
Halbu ki toplasa hepimizi, muhasebe dersi verse daha iyi olacak. Biz de yeterli olmadığımız alanlar da birşeyler öğrenmiş oluruz.
*****
Sahte isimle yazı yazmaya alışmışken yazdığım yazı sonrasında ortaya çıkmak zorunda kalan Hasan Girgin, kendi gazetesinde bir de abisi adına yazı yazmasa. Facebook’ta onun adına yanıtlar vermese daha iyi olacak ya.. Neyse yakında ondan da vazgeçer.
Çünkü bilmediği yalan yanlış bilgilerle abisi adına yazıyor ya… Sonunda o iddialar kendisine ait oluyor. Ve buradan kendisine ve adına yazdığı herkese daha önce yaptığım açık çağrıyı yapıyorum. Hakkımızda bildiklerini yazmayanları şerefsiz ilan ediyorum. Üstü kapalı iddiaları yazarak, bizi ima ederek yazılanları, aynen köşesinde yaptığı benzetmelerin sahibi sayarım.
Hakkımızda yalan yazanların tamamını da yalancı iddia ediyorum.
Birazcık şerefleri varsa, adımızla her iddiayı yazsınlar. Köşemde hepsine yanıt veririm. Sonrasında iddialarının hesabını mahkemelerde sorarız.
*****
Köşemde adam için yazıyoruz. ‘Kalemini beğenirim’ diye. Çünkü, adam yanımızda çalışmış… Haberler yapmış… Köşeler yazmış.. Hayatını kazanmış. Ev geçindirmiş. Aylarca yanında çalışmış bir adam için ‘beğenmem’ diye yazılır mı?
Adam ertesi gün utanmadan yazıyor. “Güçlü kalemini beğenirim” diye yazdığımı iddia ediyor. Başına ‘güçlü’ kelimesini ekleyince, kişiliğini ortaya koyuyor. Mutlaka bir psikoloğa görünmesi gerekiyor, çünkü takıntısı belli..
*****
Anlayacağınız bir ödül bölgemizde bulunan birkaç gazeteciyi ciddi rahatsız etti. Eteklerindeki tüm taşları döktüler. Kimileri de içlerindeki yılların kinini kustular.
Ancak bölgemizdeki gazetecilerin büyük çoğunluğu, ödülü olumlu buldular. Olumlu yazılar yazdılar. Olumlu konuştular. Olumlu açıklamalar yaptılar.
Kimileri de kaçak güreştiler. Ödül alan kişiye bir sözlerinin olmadığını, sözde ödülü verenlerle ilgili eleştirilerini ortaya koydular.
Halbu ki kendileri de o gecede dahil birkaç yıldır sahnede ödül alıyorlardı. Ve yaptıkları eleştilerinin bir kelimesini bile yazmamışlardı. Ve ilginçtir, en çok gürültü edenler de o gece sahnede plaket almışlardı. ‘Yahuz bu plaketler bize niye verildi?’ diye sormamışlardı.
İl Manifesto ile
benzerliğimiz logomuzdur
Bölgemizde bulunan en çok okunan, en çok satan, en çok tartışalan (ben değil kendisi öyle söylüyor. Ama yalan söylü-yor) Tekzipdar’ın patronu Mert arkadışımız da bizim logomuzdan yola çıkarak, grafik tasarımızın çalıntı olduğunu iddia etti.
Biz ödülü aldıktan sonra yememiş içmemiş, dünyadaki tüm gazeteleri araştırmış ve taklit olduğumuzu bulmuştu! Halbuki yine yalan söylüyordu. Gazetenin mizanpajı başka, logo başka birşeydi.
Avrupa’nın en köklü gazetelerinden biri olan İl Manifesto İtalya’nın komünist ve sol gazetesidir. Ve tabloid çıkar. Köşe yazarlarının fotolarını kullanmaz. Her sayfasında tek bir fotoğraf kullanır. Bazen fotoğraf da kullanmaz.
Benzerliğimiz sadece logomuz olan gazete ile başka bir benzerliğimiz yoktur. Onlar dünyaya soldan bakıyorlar biz ise merkezden. Sağdan bakanlar için sol, soldan bakanlar için sağ gazeteyizdir.
İl Manifesto’yu hayatında görmeyenlerin, logosuna bakınca iç sayfalarına bakmayı bile gerekli görmeden ortaya atlayanlara söyleyeceğim şudur. Ve bugün İstanbul’un grafik tasarımı, haberciliği, köşe yazarları ve duruşu ile günlük tek demokrat gazetesidir.
*****
Ve Türkçeyi iyi konuşan Türkiye’de seri söyleşiler yapan Ursula da iyi dostumuzdur. Kimi söyleşilerinde fotoğraflarını da ben ve eşim çekmişti.
Adam(lar)ın genlerinde jurnalistlik var ya… Yazıyor, aynı diğerleri gibi. Gazetede Abdullah Öcalan yazı yazıyormuş. A be, patron gazeteci; Öcalan Türkiye’de de günlük haftalık gazetelerde köşe yazıyor. Demeçleri gazetelerde yayınlanıyor. Söyleşiler yapılıyor. Neyse bu ayrı bir yazı konusu.
Logomuz benziyor diye, Öcalan üzerinden bize çakacağını düşünüyor. Yemezler; diğerleri ve Mert arkadaşımız, yemezler.
****
Gazetelerin logoları, grafik tasarımları birbirine benzerler. Dünyanın her yerinde gazete, dergi hazırlayanlar birbirlerini taklit ederler. İyi bir grafikçi bunu bilir.
Ayrıca İl Manifesto tabloid çıkar. Ve gazeteye bakılsa görülür ki, sayfalarında sadece bir fotoğraf kullanır.
Düne kadar gazetemizin logosundan dolayı AK Partili olduğunu iddia edenler, sonunda İtalyan komünistlerinin yayın organını taklit ettiğimizi bulmuşlar. Mal bulmuş magribi gibi atlamışlar.
****
Söyleyelim de bilsinler bari. Gazetemizin tasarımını değiştirmeye karar vermiştik. Türkiye’nin en iyi grafik tasarımcılarından olan (Zamanı o yapmıştı) gazetemizi görünce şöyle demişti. “Yeni birşey bulmanıza gerek yok. Dünyada çıkan kimi gazeteleri önünüze koyun. Ve oralardan esinlenin. Biz de öyle yapıyoruz.” Yeni tasarımı bunun üzerine oluşturmuştuk.
Hatırlayanlar bilir, uzun bir süre 16 sayfa çıkarmıştık gazetemizi. Ve kırmızı logoyla çıkmıştık. Sonra farklı birşey yapmaya karar verdik.
Eşim Aynur gazetemizin logosunu oluşturdu. İl Manifesto’yu taklit etti. Ancak gazetemizin sayfalarında Yeni Yüzyıl, Zaman ve Gazete Pazar’ın mizanpaj özelliklerini bulabilirsiniz.
Son halini alıncaya kadar sayfalarımızın grafik tasarımı ise bugüne kadar çalışmış tüm arkadaşlarımıza aittir. Son yıllarda ise Türkan arkadaşımıza emanettir sayfalarımız.
Logosu mu? Herkes kendi logolarına baksın…
Öyle özgün birşey yoktur. Logoyu tasarlayan önüne koyar logoları ve sonuçta ortaya birşey çıkarır. Ve iddia ediyorum gazetemizin bugün için bir benzeri de yoktur.
Son söz: Hala farkında değilsiniz değil mi? Logoya ödül verilmedi beyler…
Hadi gidin işinize.. İnsan biraz utanır.. Önce gazetelerinize bir bakın, sonra işi bilen birine gösterin. Dinleyin… Sonra söylenenleri yazın olur mu? Tabi biraz utanmanız olursa…


















