Geçen hafta sınırı geçmeye çalışan 35 Uludereli vatandaşımızın ölümüne herkes gibi biz de üzüldük. Lâkin bu üzücü olay siyaseten acımasızca istismar edilmeye başlandı. Özellikle
PKKBDP'nin ekmeğine yağ sürüldü. Son dönemde iyice köşeye sıkışmış ve dağılmaya başlamış olan terör örgütü ve örgütün uşaklığını yapan BDP'liler, Güneydoğu'da ve İstanbul'da şiddet olayları çıkarmaya başladılar.
Uludere Kaymakamı, taziyeye gittiği köyde, BDP milletvekili provokatör Hasip Kaplan'ın, 'Kaymakamı kaçırmayın, dün 35 kişiyi öldürttü bugün taziyeye gelmiş' sözüyle kışkırttığı PKK-BDP'li militanların linç girişimine mâruz kaldı. Kaymakam, 'Bana saldıranların hiçbiri Uludereli değil, onlar dışarıdan gelen provokatörler' dedi. Acılı ailelerin de Kaymakam'a sahip çıktıkları görüldü.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, bermûtat Hükûmeti itham etti ve talihsiz bir benzetme yaparak olayı, Mustafa Muğlalı olayı gibi değerlendirdi. Halbuki Uludere'deki olayın bununla hiçbir benzer tarafı yoktur. Kılıçdaroğlu, gene devletin itibarına ve terör örgütünün istismarına dikkat etmemiştir.
Bu arada, Taraf Gazetesi'nin 'Devlet halkını bombaladı' şeklindeki haberi de tam bir skandal ve istismardır. En vicdansız kişi bile devletin halkını kasıtlı olarak bombaladığını söyleyemez. Ayrıca, MİT'i gelişigüzel karalamanın da doğru olmadığını düşünüyoruz.
***
Olay üzerine, başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere bütün yetkililer tepki göstermiş ve üzüntülerini belirtmişlerdir. Başbakan Erdoğan'ın cenaze evine telefon açarak üzüntüsünü ifade etmesi, Hükûmet adına bir 'özür' olarak kabul edilmelidir. Buna ilâveten acılı ailelere tatminkâr bir miktarda 'tazminat' verilmesi de doğru olacaktır.
Olay, hem adlî hem de idarî bakımdan soruşturulmaktadır. Olay hakkında Cumhuriyet Savcılığı ve Genelkurmay Başkanlığı soruşturma başlatmıştır. Bunun haricinde, TBMM İnsan Hakları Komisyonu'nun da olayı incelemesi düşünülebilir.
***
Uludere olayını çeşitli ihtimaller çerçevesinde inceleyebiliriz. En fazla muhtemel olandan en az ihtimal dahilinde olana doğru yaptığımız değerlendirme şöyledir:
1. Uçaklarımız insansız hava uçağının verdiği istihbarata göre sınırdan geçen kaçakçı grubunu terörist zannederek vurmuştur. Daha önce muhtelif olaylarda kaçakçı siviller sanılıp ilişilmeyen teröristlerin Mehmetçikleri nasıl alçakça şehit ettikleri düşünülürse, bu defa da kaçakçı grubunun terörist zannedilmesi mümkündür. Ayrıca, tam teröristlerin geçiş yaptıkları yerden, ağır silâh yüklü katırlarla geçilmeye çalışılması ve kıyafetlerinin benzerliği şaşırtıcı olmuştur. Diğer taraftan, Fehman Hüseyin'in de aralarında bulunduğu bir terörist grubunun aynı yerden geçeceğinin de istihbar edilmiş olması, yapılan yanlışlığın gerekçeleri arasındadır.
2. PKK, önce bir terörist grubun sınırı geçeceğini ihbar ederek güvenlik güçlerini şaşırtmış olabilir. İnsanlıktan yoksun olan terör örgütü için 35 kişinin ya da daha fazlasının hayatı hiç önemli değildir. Terör örgütü, olayı istismar ederek güvenlik güçlerinin mücadelesini gevşetmek ve köşeye sıkışmaktan kurtulmak istemektedir. Kısaca, bu olayın bir PKK-BDP imalâtı olması ihtimali yüksektir.
3. Heronlar ve Predatorlar, elektronik yazılımları İsrail ve ABD tarafından yapılmış, bu ülkelerin istihbarat servisleriyle bağlantılı uçaklardır. Bu insansız hava araçlarının kasıtlı olarak yanlış istihbarat verdiği de düşünülebilir.
4. Merhum Muhsin Yazıcıoğlu olayında olduğu gibi, TSK ile irtibatlı bir Ergenekon odağının, PKK'nın dağılmasını önlemek için olayı planladığı da düşünülebilir.
***
Olay, mutlaka aydınlığa kavuşturulmalıdır. Lâkin, bu müessif olayı istismar etmek isteyenlere âlet olmamak gerekir. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir, Saddam diktatörlüğü değil… Türk devleti halkını aslâ bombalatmaz. Olaydan etkilenerek terör örgütünün üzerine gitmekten vazgeçmek, Türkiye'ye ve milletimize ihanet olur. Bu olayın istismarına hep beraber karşı çıkmalıyız.
