Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Halil DAĞ

İslam’ın Kimlikleşmesi ve Kimliksizleşen İslam (II)

Halil DAĞ Yazar Halil DAĞ
04 Eylül 2009
Halil DAĞ
3
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

2- -Kimliksizleşen İslam

İslam birilerinin menfaatlerinin koruyucusu olarak yeniden biçimlendirilirken kendi vasıflarından da uzaklaştırılmakta ve İslam kendisine önemli ölçüde yabancılaştırılmaktadır.

Toplumda öne çıkan bir kesim olarak muhafazakâr sınıfların İslam’ı kendi menfaatlerine uygun olarak yeniden tanımladıkları artık tartışma kabul etmez bir gerçektir. Bu yeni tanımlamanın bir sonucu olarak İslam, kendi doğal kimliğinden bir kopuş yaşarken, hâkim sınıflar için hem belirleyici ve ayırıcı bir kimliğe dönüşmekte hem de İslam’ın bilinen kaideleri sersemletici darbelere[3] maruz kalmaktadır.

Özellikle türban tartışması üzerinde yürütülen çatışmanın bir sonucu olarak geniş halk kesimlerinin gözünde İslam, sadece giyim ve kuşama özgü kuralları olan bir din ve anlayış haline gelmektedir. Bütün temellerini affedilmesi mümkün görülmeyen “şirk”  ve “kul hakkı[4]” üzerine bina eden İslam dini (çünkü hakiki imanın bunlarla başlar) son yüzyıl içerisinde soyut emirlerinden ziyade insanın sırf kendisi için vahyedilen şahsa özel emirleri ile yeniden tanımlanmaktadır.

Oysaki İslam, kişinin kendisi için getirdiği emirlerden çok kişinin kendi dışındakilere karşı olan görevlerini düzenleyen emirler içermektedir. Gerek ayetlerde gerekse Hz. Peygamber’in ifadelerinde içeriği biçimlenen Hadis’lerde insanlar, ibadet için sevap ödülü (farz ibadetler hariç olmak üzere) önüne konarak genelde serbest bırakılırken, başkasına zarar verici davranışlar bakımından kesin bir memnulukla karşı karşıyadır. Yani “Sen kendini mahvedebilirsin ama başkalarına zarar vermen hiçbir şekilde kabul edilemez” denmektedir. Başkasına verilen zararların kul hakkı kapsamında değerlendirilmesi de bu anlayışın açık bir ifadesidir. Sonuç olarak başkasına verilen her türlü zararın günahı, zarar görenin helalliği ile affı mümkün hale getirilirken İslam inanılmaz bir toplumcu tezahürle kendini ortaya koymaktadır.

Kişi hayatını düzenleyici bir din olmanın ötesinde insanlar arasındaki ilişkileri ve hukuku düzenleme bakımından daha güçlü vurguları olan İslam, öyle ki “komşusu açken kendisi tok yatanı” kendinden kabul etmeyecek kadar toplumcu/sosyal düzenci bir düzenlemeler silsilesi olarak kendisini ortaya koymaktadır. Toplu yaşam içinde bireyi bu denli güçlü bir koruma içerisine alan bir hukuk düzeni yok gibidir. Günümüz cemaat-itaat kalıbı içinde hiçleşmiş görümünün tersine, güçlü ama güçlü olduğu kadar da sosyal bireyin profili çizilmiştir İslamda. En önemlisi de böylesi bir bileşimi, nefis terbiyesi ile de desteklemiştir. En önemlisi ise varsıl/yoksul ayrımı hiçbir şekilde kabul edilmezken “takva” halinin (yani saf iman) tek geçerli ayrıcalık olduğu açıkça vurgulanmaktadır[5].

Günümüz pozitif hukuku –alt ve üst soy ilişkisi hariç olmak üzere- hiçbir şekilde insanları birbirine karşı bakmakla yükümlü kılmamaktadır. Pozitif hukuk, toplumu geri plana atan bireyci doğası gereği yine bir şekilde –eşitler arasında yer alamayan– bireyi[6] yok saymaktadır. Ancak açık bir dünyevi yaptırım getirmese de İslam’ın bu konuda insanlara ve topluma yine bireyin ve toplumun sıhhati için çok güçlü bir müeyyide (iman sahibi mümin için bu gerçekten ağır bir müeyyidedir) getirdiği apaçıktır.

İslam’da hakikat bu denli açık iken İslam’ı kendine kimlik edinenlerin İslam’ı kimliksizleştirmeleri ve İslam’ın içini boşaltmaları, İslam kavramını anlam kaymalarına uğratmaları sorgulanmaya muhtaçtır. Çünkü İslam’ı kendine bir kimliğe dönüştürürken İslam’ı kimliksizleştiren sınıflar işi o boyuta taşımış durumdadır ki bunlar; “Hz. Muhammedi yolda görseler bizden değil diye selam vermezler (jiplerine almazlar diyen de vardır)” tavrını sergileyecekleri bir özel sınıfsal ayrımcılık içindedirler. Bu bir zamanlar bir İslamcı anarşistin[7] içine doğduğu sınıflara yönelttiği eleştiride yaptığı tanımlamaya çok da uygun düşmektedir. Mehmet Efe, İslamcı kesimlerin 1990’lardaki halini, “Aşağı mahalleden doğmuş olmanın verdiği kompleksle, yukarı mahallenin eli ayağı düzgün çocuklarının pırıltılı yaşamına duyulan özenti” şeklinde özetlemektedir. Bugün bu özenti yukarı mahalleye taşınmanın getirdiği bir kendini beğenmişliğe ve de sonradan görmüşlüğe dönüşmüş durumdadır.

Artık devir değişti, aşağı mahalle de 28 Şubat’ın yarattığı tektonik zorlama ile yukarı mahalleye doğru hareket etti. Hatta küresel bir iteleme ile eski aşağı mahallenin diğer tüm mahalleleri geride bıraktığı inkârı mümkün olmayan bir gerçektir. Ancak bu gerçekliğin yarattığı sosyal fay ise eski eziklerin iliğine işlemiş olan özentinin geride bıraktığı bariz bir görgüsüzlük halidir.

Sonuç olarak günümüz muhafazakârlık anlayışında kimlikleşme ve ötekileştirme o boyuta varmıştır ki, İslam’ı kendine referansa dönüştüren çevreler diğer halk kesimleri ile aralarına yüksek duvarlar örmüşlerdir.

 

Şimdi yine sormak gerekir: Muhammed Hanginiz?

———————————————————————————————

[3] Devletin seküler kimliğindeki aşınmaya benzer şekilde İslam’ın bildik cosmos’unun da aynı kesimlerce yıpratılması oldukça ilginç bir tesadüftür. Gariptir ki Türkiye’de şimdiye kadar “pür İslam” anlayışını koruyanın “din düşmanı seküler laiklik” olduğu vargısı çok uzakta değildir.

[4] Allah, şirk’i hiçbir şekilde affetmezken, kul hakkı için “Kul hakkı ile karşıma gelmeyin” diyerek bu günahın affının ancak hakkı yenenin helallik vermesi ile mümkün olabileceği belirtmiştir. Şirk ilk başta Allah’a birebir ortak koşma anlamını taşırken; kibir, büyüklenme gibi ben merkezcil haller şirkin geniş anlamı içinde değerlendirilen ortak koşma biçimleridir.

[5] Bu yönüyle İslam’daki “Medine” kavramı doğduğu yerden koparılmış köle Bilal Habeşi ile Medine’li Ebu Eyyüb El Ensari’nin (tartışmaya açık olsa da) ayniliğini ifade etmektedir.

[6] Özü bireyci liberal felsefeye dayanan pozitif hukuk gerek normatif bakımdan gerekse uygulamalar bakımdan “daha eşit eşitlerin” eşitliğine (bazı domuzlar daha eşittir kuralı) dayanır.

[7] Mehmet Efe, heyecanlarla dolu mücadelesini anlattığı “Mızraksız İlmihal”, “Buradayız” ve ”Hiçbir Yere Şeye Katılmıyorum Hiçbir Şeye…” isimli kitaplarında o kadar güçlü ve gerçekçi itiraflarda bulunmaktadır ki, “aşağı mahalleye doğmuş her mücahidin” kendisine anlatılan Matrix’in ardındaki gerçeği görmesi için bu kitapları okumasını ve bu anı-romanlarda kaybolmuş kendisini aramasını şiddetle tavsiye ederim.

Paylaş
Etiketler: 28 ŞubatCemaathakim sınıflarkul hakkıMuhafazakarlıkpozitif hukukşirk
Önceki Yazı

Kadın Milleti Değil mi Hepimiz Boş Çeneyiz!

Sonraki Yazı

Hastaların Değişmeyen İhtiyacı

Halil DAĞ

Halil DAĞ

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

İlişkili Yazılar

Halil DAĞ

Türk Rus İlişkilerinde Enerji Jeopolitiği

02 Kasım 2013
5k
Halil DAĞ

Bahçeli’nin Mübarek Elleri

25 Ekim 2013
5k
Halil DAĞ

Gezi Sendromu ve Siyasette Ufuk Çizgisi Sorunu

24 Ekim 2013
5k
Halil DAĞ

Gezi’nin Gençlerini Anlamak…

23 Ekim 2013
5k
Sonraki Yazı

Hastaların Değişmeyen İhtiyacı

Yorumlar 3

  1. dr. ahmet fidan says:
    16 yıl önce

    Siysasal Bilgiler Fakültesi topluma lider, yönetici, bürokrat yetiştirir.
    Bunları olamayan veya olmayanlar ise, yaşı kaç olursa olsun Halil DAĞ gibi bir aydın olur çıkar.

    Konuyu anlayanların anlamak isteyenlerin, ilgilenenlerin, zevkle, okuyacağı yazılardan biri. Kalemine sağlık okuldaşım.)))

  2. Muharrem Çakar says:
    16 yıl önce

    Bu aslında tarihi bir davranıştır. Daha ziyade, Hz. Ali ile Muaviye arasındaki siyasî zıtlaşmadan sonraları başlamıştır.. Öyle ki, kendi taraftarlarının haklılığını göstermek için hadis bile uydurmaya vardırılmıştır.
    Mesela; çeşitli kaynaklara göre, yirmiden yüz elli bine kadar olduğu söylenen, yirmi olsa bile en yakın sahabenin bulunduğu ve bu kadar insanın şahit olduğu veda hutbesinde bile birbirinden farklı üç tane metin bulunması nasıl izah edilir? İşte:
    Metnin birinde: “Ey Müminler! Size bir emanet bırakıyorum ki, siz ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah’ın Kitabı Kur’an’dır”
    İkincisinde “Size iki emanet bırakıyorum ki onlara sıkı sarıldığınız sürece doğru yoldan sapmazsınız: Allah’ın kitabı ve Resulünün sünneti ”
    Üçüncüsünde “Yezid ibnu Erkam.(ra) anlatıyor: Size uyduğunuz takdirde benden sonra asla sapıtmayacağınız iki şey bırakıyorum. Bunlardan biri diğerinden daha büyüktür.Bu, Allah’ın Kitabıdır. Semadan arza uzatılmış Bir ip durumundadır. (Diğeri de) Kendi neslim Ehl-i Beytimdir….”
    Hz, Peygamber yazdırmak suretiyle sadece bir emanet bırakmıştır. O da Allah’ın Kitabı. Buna bir itiraz yok. Doğru olan da bu. Yazdırıp bırakmadıkları için bunu söyler mi?
    Ehl- Beyti’nin hepsi vefat etmiş onu biz.bizlere nasıl emanet etmiş? Yaşamıyorlar ki onlara uyalım. Onlar ayrıca Kur’anı tefsir eden kaynak da bırakmamışlar ki. Ona uyalım.
    Bu son iki rivayetin de “Sünnî” Şia zıtlaşmasında siyesî sebeplerle ortaya çıkan rivayetler olduğu besbelli değil mi? Bu kadar meşhur veda hutbesinde neden üç tane metin? Bir tane veda hutbesi varken hepsi sahih olabilir mi?
    Bütün mesele, Dini Kur’an’dan öğrenmek ve gereğini de yaşamaktır. Onda Öyle ayrı kimlikler. Çeşitli yorum grupları , tefrika vs. yoktur. Onda. Bir devletin şeklini, organlarını, organlarının görevlerini, organları arasındaki ilişkileri düzenleyen bir ayet yoktur. Bunları var diyerek, bir kimlik oluşturmak siyasî istismardır.
    Belki bu sebeplerle O kitap okunmaz bir kitap haline getirilmiştir.Yani manası anlaşılmaya çalışılmayan, bir kitap demek istiyoruz. Onun yerine sonradan edinilen kitaplar konmuştur.
    Okumaz okumuşlarımız eğer onu hakkıyla okusalar bu dediklerimizi tespit edeceklerdir.
    Dr. Muharrem Çakar

  3. Halil DAĞ says:
    16 yıl önce

    Hocam, değerli katkınız için teşekkür ederim. Benim de temel vurgum özdeki ile bugün ileri sürülenin birbirinden çok farklı şeyler olmasıdır zaten. Yani bugün birileri kendi menfaatlerini korumak için İslam’ı koruyucu bir kimlik olarak öne çıkarırken, İslam’ı da kendilerine benzeterek özünden uzaklaştırmaktalar.
    Saygılarla.
    Halil DAĞ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap