Yazar Portal
Cuma, Nisan 23, 2021
  • Giriş Yap
  • Kayıt ol
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
İletişim
Yazar Portal
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Uğur ÖZALTIN

Işın Mürekkebiyle Gen Defterine Yazılan Alınyazısı

Uğur ÖZALTIN Yazar Uğur ÖZALTIN
06 Kasım 2010
Uğur ÖZALTIN
0
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Kozmik Kalemden Işın Mürekkebiyle Gen Defterine Yazılan Alınyazısı

Güneş ve Ay bu etkinlikte en güçlü olan iki aktördür. Takvim de bu iki aktör ile oluşturulmuştur, ibadetler de bu iki aktör ile konumlandırılmıştır. Kameri aylar ibadet çalışmalarında çok önemlidir. Namaz saatlerinin vakitlerinin tayininde de güneşin açıları çok önemlidir. İşin aslı ışıktır, ışığın miktarıdır. Işık neden önemlidir şimdi bunu anlamaya çalışalım.

Güneş ışığını ve güneşi Kozmik kalem ve mürekkebi olarak düşündüm. Ay ise evreleri ile ışık miktarlarının derecelendiği ve bu Ay evrelerinin suyu ve insan ruhunu nasıl etkilediği yıllardır merak konusu.7 boyut,  7 gezegen, 7 renk, 7 nefs birbirleriyle çok alakalıdır. 1125. “Dış renkleri güneş ve Süha yıldızının nuruyla görünür. İç renkleri ise yüce nurların aksiyle görünür.” Mevlana

 Süha yıldızı : Bir yıldız ismi. Dübb-ü ekber (Büyük Ayı) yıldız kümesinden gözü kuvvetli olan kimselerin görebileceği en küçük yıldız. Dübb-ü ekber :: Büyük ayı tâbir edilen, kutup yıldızı ile beraber etrafındaki yedi yıldız.

Kozmik ışınlara geçmeden evvel günışığı hakkında bilinen bazı ansiklopedik bilgileri tekrar hatırlayalım ki konumuz daha anlaşılabilir olsun.

GÜNIŞIĞI

Su damlası ve yakıcı güneş. İşte gökkuşağı bunlardan oluşur. Atalarımız gökkuşağından çok korkarlardı. Onu Tanrıların elçilerinin geçmesi için yapılmış bir köprü olarak görüyorlardı. Yağmur ve güneş ile ilişkisi ilk olarak milattan önce 310 yıllarında AristOteles tarafından ileri sürüldü. Günümüzde ise bir sır olmaktan çıktı.

Altından geçenin cinsiyetinin değişeceği veya yere değdiği noktada bir küp altın gömülü olduğu lafları sadece şakalarda kullanılıyor. Zaten gökyüzünde sabit bir gökkuşağı oluşmuyor. Herkesin bakış yönüne göre gördüğü gökkuşağı farklı yerde oluyor. Gökkuşağının görüldüğü yere doğru gidilince görülebildiği sürece kişiye hep aynı mesafede kalıyor.

Gökyüzünde gökkuşağı gördüğünüz vakit biliniz ki o yağmur damlalarından oluşmaktadır ama güneş kesinlikle arkanızdadır. Güneşin paralel ışınları başınızın üstünden geçerek yağmur damlalarına çarparlar. Yağmur damlaları burada ışığı renklerine ayıracak bir prizma görevi görürler.

Sarı gibi görünmesine rağmen güneş ışığı aslında beyazdır ve bütün renkler onun içindedir. Yağmur damlasının içine girince kırmızı turuncu sarı yeşil mavi lacivert ve mor renklere ayrışır. Mor renk çemberin içinde kırmızı ise en dışındadır.

Yağmur damlası çocukken oynadığımız misket veya bilye gibi küresel saydam bir şekildedir. Güneş ışığı bu kendi tarafındaki yüzeyinden doğrudan içine girer. İçinde renklere ayrışır ve kürenin arka duvarına vurarak gerisin geriye yansır. Işığın damlanın ön yüzünden değil de arka yüzünden yansımasının nedeni içbükey dışbükey mercek özelliklerindendir.

Ayrışmış renkler içbükey arka yüzden çeşitli açılarda yansımaları sonucu gözümüze sırayla dizili renklerden oluşmuş bir bant şeklinde görünüyorlar. Gökkuşağını görebilmek için Güneş biz ve yağmur damlaları muhakkak belirli bir açıda dizilmek zorundayız. Ama daha önemlisi milyonlarca yağmur damlasından yansıyan ışınların gözümüze geliş açıları mutlaka aynı olmalıdır ki biz gökkuşağını görebilelim.

Yağmur damlalarından yansıyan ışınların gözümüzde odaklaşabilmeleri için bir daire şeklinde dizilmiş olmaları gerekir. Aslında o bölgedeki bütün yağmur damlaları gelen ışığı renklere ayrıştırarak yansıtırlar ama sadece bir yarım daire içinde olan yağmur damlalarından yansıyanlar gözümüze odaklaşırlar.

Biz de sadece o yağmur damlalarından gözümüze gelen renklerine ayrılmış ışınları görebildiğimizden gökkuşağını da yarım daire şeklinde görürüz. Bazen bir uçaktan veya yüksek bir dağdan baktığımızda gökkuşağını tam daire şeklinde görmemiz de mümkün olabilmektedir.

Güneş ne kadar yüksekse gökkuşağı dairesi de o kadar aşağı iner. Bunun içindir ki yedi renkli gökkuşağını sabah ve akşam yağışlarından sonra daha çok görürüz.

Genellikle fark edilmez ama gökkuşağı daima içice iki halkadan oluşur. İkinci kuşak pek dikkat çekmez. Bir ikinci zayıf kuşağın daha bulunmasının nedeni bazı güneş ışıklarının su damlasının iç yüzeyine bir kez değil iki kez çarpmalarıdır. Böylece parlaklıklarını yitiren ışıklardan oluşan ikinci gökkuşağı zar zor görülür. Birinci kuşakta kırmızı renk şeridin en dışında iken ikinci kuşakta en içtedir. Diğer renklerin sıralamaları da terstir.ANSİKLOPEDİK BİLGİ

Renk Bilimi Nasıl Doğdu?

İngiliz fizikçi Isaac Newton (1642 – 1727) 1670′de güneş ışığını elmas bir prizmadan geçirerek, renkleri ayırmayı başarmıştır. Bir odayı kararttıktan sonra güneş ışığının ince bir delikten odaya girmesini sağlamış, bu ışığın önüne bir prizma koyarak parçalanış halini, tıpkı gökkuşağında olduğu gibi yedi rengi yukarıdan aşağıya doğru bir perdeye aksettirmeyi sağlamıştır. Güneş ışığını meydana getiren yedi rengin (renk tayfının) görkemi, gizemi bugün üzerinde birçok incelemeler yapılan son derece olumlu sonuçlar alınan çalışmaları ve araştırmaları beraberinde getirmiş, Renk Bilimi’ni bir bilim dalı olarak ortaya koymuştur.

Newton’dan sonra, Chevreul, Helmhotz, Young gibi fizikçiler ve de kimyagerler bu proje üzerine yoğunlaşarak çalışmalarını hızlandırmışlardır. Newton beyaz perde üzerindeki renklerin bir sıra teşkil etmesine Spektrum Solaers (Güneş Tayfı) adını verdi. Spektrumun zaman zaman değişen, güneşin hararet derecesine göre renklenen renk tayfında aşağıdaki renkleri görürüz ve bütün renkler beyaz ışıktan doğar:
Kırmızı, Turuncu, Sarı, Yeşil, Mavi, Lacivert, Çivit Mavi, Menekşe Moru

Sarı, kırmızı ve mavi renklere; Esas Renkler veya Meydana Getirilemeyen Renkler adı verilir.
Yeşil, turuncu ve mor renkler ise esas renklerin ikişerli karışımından meydana gelirler.ANSİKLOPEDİK BİLGİ

SPEKTRUM

Spektrumun bir ucundaki mor ışık en düşük, öbür ucundaki kırmızı ışık ise en büyük sıcaklıktaydı. Daha sonra yapılan deneylerle mor ışığın daha düşük değerindeki mor ötesi ışığın daha sıcaklıkta olduğu da keşfedildi.

Bir beyaz ışık prizmadan geçirilince, prizmadan çıkan ışık farklı boylarında bir renk yelpazesi oluşturur. Gözün görebildiği bu renkler kırmızı, portakal, sarı, yeşil, mavi ve mordur. Gerçekte hassas bir göz veya cihazlar bundan fazlasını da görebilir.

Dalga yüksekliği rengin yoğunluğunu belirler. bir rengin yoğunluğu ise parlaklıktır.
Elektron bir yörüngeden diğerine geçince, özel bir miktarda ya bir enerji doğurur yada bir enerji çıkarır. Her atomun bu işi yaparken aldığı veya çıkardığı enerji miktarı farklı olur. Bir fotonun enerjisi ışığın dalga uzunluğuna ve bu da bir renge bağlı olduğundan her atom sadece belli renkleri soğurur veya çıkarır. Belli bir rengi çıkaran bir atom, yine aynı rengi soğurur.

Her atomun soğurduğu ve çıkardığı renkler farklıdır.
Spekttroskopi bilimi ile renklerin incelenmesinden atomların cinsleri belirlenebilir. Dalga uzunluklarına bağlı olan ışık renklerinden kırmızı en uzun dalga boyuna mavi ve mor en kısa dalga boyuna karşılık gelir. Bu sıralama aynı zamanda enerji sıralamasını gösterir.

Mavi ışık en enerjik, kırmızı ışık en az enerjik olan ışıktır. Bütün renklerin belirli oranda karışımı beyaz rengi verir. Her ne kadar doğadaki her cisim bize renkli olarak görülse de o cismin yüzeyi bazı dalga boylarını emme ve bazılarını yayma özelliğine sahiptir. Gözümüze kırmızı görünen cisim, görünen spektrumdaki kırmızın dışındaki bütün dalga boylarını soğurmaktadır. Kırmızı bandın dalgası soğurulmadığı için cisim bize kırmızı olarak görülür. Herhangi bir cismi yansıtmayan cisim ise siyah olarak görülür.

Bu fiziksel etkilere göre beyaz ve siyah renk değildir. Işığın bulunmadığı yerde renklerin bir anlamı olamaz. İnsan gözünün, görünen ışık bölgesindeki, yedi farklı rengi görmesine karşılık, bazı hayvanlar mesela bir baykuş kırmızı ışığın ötesindeki kızıl ötesi ışığı, bir ara mor ötesi ışığı da görebilir. Kedi ve köpekler ise siyah ve beyazın dışında başka bir renk göremezler.

Işık atom ve moleküllere çarpınca mavi ışık kırmızıdan daha çabuk dağılır. Güneşin beyaz ışığı dünya atmosferine girince mavi ışık, ışın demetine ayrılır ve atmosfer mavi olarak görülür. Yeni doğan bir bebeğin gözlerinin mavi görünmesinin nedeni de budur. ilk birkaç ay içinde bebeğin vücudunun henüz göz rengini verecek pigmentleri oluşturmasından önce, yani gözün irisi renksiz iken irisi oluşturan malzeme mavi ışığı yansıtır. Ansiklopedik bilgi

Mesnevi den renkler hakkındaki beyitler

765. İyi renkler, temizlik küpünden hasıl olur. Çirkinlerin rengiyse, kirli kara sudan meydana gelir.
O lâtif rengin adı “Sıbgatullah-Hakk boyası” dır. Bu kirli rengin kokusu ise… Hakk lânetidir.
Denizden olan, yine denize gider; nerden gelmişse, yine oraya varır.

Dağ başından, hızlı hızlı akan seller; bizim tenimizden de aşka karışık olarak akıp giden can, aslına gidip kavuşur!

1120. Can, apaçık olduğundan, pek yakın bulunduğundan görünmez. İnsan, içi su ile dolu, dışı kupkuru küp gibidir.

Kırmızı, yeşil ve sarı… bu üç renkten önce ziyayı görmezsen bunları nasıl görürsün?
Fakat senin akılın renkler içinde kaybolduğundan dolayı o renkler senin nurunu görmene engel oldu.
Gece olunca o renkler örtüldü, o vakit rengi görmenin nurdan olduğunu görüp anladın.
Haricî nur olmadıkça rengin görünmesi mümkün değildir. İçteki hayal rengi de böyledir.

1125. Dış renkleri güneş ve Süha yıldızının nuruyla görünür. İç renkleri ise yüce nurların aksiyle görünür.

Gözünün nurunun nuru da gönüldür. Göz nuru gönüllerin nurundan meydana gelir.
Gönül nurunun nuru da, akıl ve duygu nurundan olmayan, onlardan ayrı bulunan Hakk nurudur.
Geceleyin nur yoktu, renkleri görmedin. Nurun zıddıyla tereddütsüz olarak bilirsin.

1265. Tavşan “Ayağım nerede? Elim ayağım kesildi. Canım tir tir titriyor, yüreğim yerinden oynadı.
Yüzümün rengini görmüyor musun? Altın sarısı gibi. Rengim, ne halde olduğumu bildiriyor.

Hakk yüze “bildirici” demiştir. Onun için âriflerin gözü, yüze dalmış, kalmıştır.
Renk ve koku, çan gibi haber verir; atın kişnemesi, atın mevcudiyetini bildirir.
Eşeğin sesini, kapının sesinden fark edesin diye her şeyin sesi, o şeyi haber verir.

1270. Peygamber insanları ayırtetmek hususunda “insan, sözünde gizlidir” dedi.
Yüzün renginde gönül halinden bir nişan vardır.

 

3515. Bu dünyada geçmiş canların hepsi, “ O ferahlı can acaba nasıl doğacak?” diye beklemektedirler.
Zenciler, o mutlaka bizdendir derler. Beyazlar da, imkânı yok… O çok güzel olacak, derler.
Vücudun canı, ahiret âlemine doğunca artık beyaz, kara ihtilafı kalmaz.

Kara ise Zenciler alıp götürürler, beyazsa kendi cinslerinden olan bu çocuğu, beyazlar alıp götürürler.
Fakat doğmadıkça anlamak, âlemdeki müşkül işlerdendir.  Çünkü henüz doğmamış çocuğun nasıl olduğunu bilen azdır.

3520. Bunu anlayan kişi, ancak Hakk nuruyla bakıp gören kişidir. Böyle olan zat, bâtına da nüfuz edebilir.

Nutfenin aslı beyaz renkli ve hoştur. Fakat beyaz kişinin canının aksi;
Nutfeye renk verir, onu en güzel şekle sokar; kara kişinin canının aksi de bir kısım halkı, en aşağılık bir renge, en bayağı bir şekle sürer, götürür.

 

Yazımı buraya kadar okuduysanız ışınların renklerle alakasını ve ışınların insan beynini nasıl etkilediğini sanırım çözmeye başladınız. Gece ibadetlerinin önemi de bundan kaynaklanıyor. Uzayın derinliklerinden gelen ışınlar ile dua ve zikir halinde algılaması iyice açılmış durumdaki insan beyni kolayca buluşuyor. Gece ibadetlerinde algılama gücü artıyor. Aklımızı bulandıran bir çok frekans-radyasyon-ışın-renk karmaşası gece ortadan kalkıyor. Renkleri tek renk haline sokma fırsatımız doğuyor. Kabenin siyah örtüsü ve etrafında dönen hacıların beyaz giysileri bunu anlatmıyor mu aslında ? Siyah tüm renkleri emmiş dışa salmıyor, beyaz da tüm renkleri yansıtıyor. Hareket-tavaf halindeki gönüllerden yüce bir gönüle akış gerçekleşiyor. Kalpler tüm renk-frekans kargaşasından arınıyor.

Kadınların ay ışığı ile irtibatları ve etkileşimleri erkeklere oranla daha fazladır. Anne karnındaki bebeğin de yaratılış evrelerinin her safhasında güneş ve ay tesirleri güçlü derecededir.

Sigara ve gen ilişkisi :

Sigaranın akciğer kanserine sebep olduğu biliniyor. Sigaranın akciğer kanserine nasıl sebep olduğunun ilk kanıtı sonunda bulundu.

İnsan vücudundaki her hücrenin çekirdeğinde bulunan p53 geni “genomun gardiyanı” olarak bilinir. Genom, genetik bilgilerin, yani DNA’nın teknik adıdır. Her gün, hücrelerimizin bir çoğundaki DNA kendisini kopyalar ve her gün bu kopyalama işlemi sırasında bazı hatalar meydana gelir. Bu hataların yarattığı yeni hücreler kanserleşme potansiyeli taşır. p53 geninin ana görevlerinden biri, hücredeki bu değişiklikleri ve hataları temizlemektir. Dolayısıyla, görevini gereği gibi yerine getirmeyen bir p53 geni bir hücreyi, sonuçta da insan vücudunu kanser tehlikesiyle karşı karşıya bırakır.

Tüm kanserlerin en az yarısında p53 geninin hasarlı olduğu tespit edilmiştir p53 geni, sigara içen ve akciğer kanserine yakalananların yaklaşık %60’ında çok özgül bir biçimde hasar görmektedir. Sigara dumanının bazı bileşenleri DNA’yla kimyasal olarak tepkimeye girer. Bu hasar gören DNA onarılmazsa, hasarlı DNA hücre bölünmesi sırasında kopyalanırken bu hatalar sistemin bir parçası haline gelir. Bu şekilde, normal gelişim denetimine yanıt vermeyen bir farklılaşmış hücre popülasyonu gelişebilir ve en sonunda kansere dönüşebilir.

California ve Texas’lı bilimadamları, 1996 yılında, sigara dumanında yüksek konsantrasyonlarda bulunan bir kanserojen olan “benzopiren” maddesinin p53 genine doğrudan hasar verdiğini kanıtlamak suretiyle, sigara ile akciğer kanseri arasındaki direkt genetik bağlantıyı kurmuş oldular. Bu bilimadamları sigara dumanının kendine özgü işaretini p53 geninde bıraktığını gösterdiler. Sigaranın p53 genine hasar verdiği ve bunun akciğer kanserine sebep olduğu hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde kesin.BASIN

Sigara içerek bir gen mahvedebiliyorsak ve doğacak bebekleri sakat kalma riskini artırabiliyorsak bunun tersi de mümkündür. Yani ibadet ve zikir ile genler sağlıklı hale getirilebilir, sağlıkları korunabilir. Bilimin ispat ettiği bu teoremi şöyle de kurabilir miyiz acaba ? Sigara ve içki kullanan bir anne baba ilerde doğacak çocuklarının sağlık yönünden kötü kaderini teşvik-tahrik etmiş olmuyorlar mı ? İrade zayıflığı da kozmik kalemden beyinlere saçılan bir Allah hükmü oluyor.

UĞUR ÖZALTIN

Paylaş
Etiketler: kutup yıldızsüha yıldızıuğur özaltın
Önceki Yazı

İç Ses(iniz)

Sonraki Yazı

Et

Uğur ÖZALTIN

Uğur ÖZALTIN

25 temmuz 1966 Manisa doğumluyum. Manisa Lisesi Edebiyat bölümü mezunuyum. Manisa da merkez de ikamet etmekteyim.

İlişkili Yazılar

Uğur ÖZALTIN

Kısa Kısa – Gereksiz

19 Haziran 2015
5k
Uğur ÖZALTIN

Katillik Nerede Başlar

05 Haziran 2012
5k
Uğur ÖZALTIN

Sor Soruyu

30 Mayıs 2012
5k
Uğur ÖZALTIN

Üstün Dökmen Döktürdü

17 Mayıs 2012
5k
Sonraki Yazı

Et

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazarları

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son

Zevzeklik

11 Nisan 2021

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019

Kalifikasyon

18 Nisan 2021

“İngiliz Efsânesini Bitiriyoruz…” Atatürk Tarafından Verilen 450 Ton Altın

16 Kasım 2018
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

03 Nisan 2021

Şereflikoçhisar’ın Yüzyıllık Lezzeti Tahinli Pide, Nam-ı Diğer Tahanlı Pide

20 Ağustos 2018

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39

Hayali Sermaye ve Borç Refahı

23 Nisan 2021

Egemenlik Bayramı

23 Nisan 2021

Yabanda Oruç Ayı

23 Nisan 2021

Yabancı Gözüyle Köy Enstitüleri

23 Nisan 2021

Halilülasyon Günlükleri 7- Şerefli Muhbirler, Vatan Millet, Thodex’ler

23 Nisan 2021

Mikroplastikler Akciğer Hücrelerine Zarar Veriyor

23 Nisan 2021

Hoş Geldin Ramazan

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi

Ayın Kitabı

Ayın kitabı bölümünde yazarlarımızın kitaplarının yayınlanması için, her ay en az üç yazı yayınlamış ve yazılarının her birinin en az 50 tekil tıklama sayısına ulaşmış veya her bir yazısına en az 5 er portal üzerinde yorum almış olması gerekmektedir.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

YAZAR PORTAL

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun? Kayıt ol

Yeni hesap oluştur!

Kayıt için aşağıdaki formları doldurun

Tum alanlar zorunludur Giriş yap

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap