Konfüçyüs’ün çok beğendiğim bir söylemidir:
“Kuyunun dibinde yaşayanlar gökyüzünü kuyunun ağzı kadar görürler.”
İnsan dünyaya gözünü açtığı ilk günden başlayarak tam 4 aşamalı öğrenme sürecine giriyor.
İlki;
Ebenin bebeğin popişine attığı tokatla ilk kez
“Acıyı” öğreniyor!
İkincisi;
Düşünce gücü bebek doğduğunda %100
“Sezgisel” olarak duyumsayabiliyor. Sezgi, tam üç ay sonra yok oluyor. Örneğin; Bebek annesinin çektiği acı ve üzüntüyü uzakta da olsa algılıyor.
Üçüncüsü;
Doğuştan görmüyor insan yavrusu. Sadece ışıkla gözüne yansıyan nesneleri şekil, hareket ve karaltı olarak, ayrımsıyor. Tam üç ay sonra görmeyi öğreniyor.
Dördüncüsü;
Ernest Hemingway ‘den gelsin mi?
Konuşmayı öğrenmek sadece iki yıl sürerken;
Sessiz kalabilmeyi öğrenmek tam 60 yılını alıyor.
İnsan hali işte. Hani derler ya atalarımız:
“İnsan beşer bir kuldur, şaşar” diye…
Birini gerçekten anlamayı ancak pişman olduğumuzda öğreniyoruz.
Ama “Anlaşılmak” istediğimizde
“Çaresizliği” öğrenip Tanrı’ya havale ediyoruz.
Hele yanlış anlaşıldığımızda…Sanki kıyametler kopuyor.
Uzakdoğu bilgesine kulak vermiş olsak bu sorun da çözülecek aslında.
Oysa, derin kuyu yokmuş, sadece ip kısaymış.
Emine Pişiren/Akçay























