Dün karantina sonrası ilk kez dışarı çıktım.
Özlemişim yürüyüşü.
Özlemişim hayatı solumayı.
Özlemişim, beni görünce kuyruğunu sallayarak yanıma yaklaşan topal sokak köpeğinin gelişini…
Aslında çook özlem biriktirmişim.
Söylesem şimdi sözcüklerin boynu kırılır, heceler öksüz gözyaşı dökerler… Boş verdim…
Neyse…
Ben böylesi özlemlerle gözlerimi gezdirirken hayatın dalgalı denizinde, bir noktaya takıldı bakışlarım!
Anne oğul oturmuşlar bir köşede… Püfür püfür sigara içiyorlar.
“Yasak ama…” der demez;
“Bize yasak değil, sıkıntı yok! Sen bak işine!”
Demez mi?!
Sustum.
Yuttum, ağız dolusu sözcüklerimi.
Biraz aynı noktada duraksadım. Hâlâ maskesiz dolaşanları gördüm.
Saydım…
1…2…3…4…5…6…
Her biri en az 8 kişiye bulaştırsa sayı 56 oluyor 1 dakikada…
Saymaya devam ederken, bir düşünce esti…
“Obsesif mi oldum?”
Saymayı kestim.
Doğru eve uzandı adımlarım.
En korunaklı, en özgür olduğum alanımdı evim…
Evim, evim güzel evim…
Emine Pişiren/Kocaeli





















