İlk derse, “uyku saati” adı verilmişti. Uyku saati, eğitim ve öğretime ters bir kavram da olsa okulda tutmuştu.
Yaz ve kış saati uygulamasının işleme konmamasından dolayı, ortaya çıkan problem, öğrencilerin karanlıkta yollara düşmesine neden olmuştu. Bu duruma vücudun tepkisi, ilk dersteki uykuydu.
Zilin sesiyle başlayan, uyku, ikinci zilin çalmasıyla sona eriyordu. İlk saati daha konforlu geçirmek isteyen öğrenciler ise boyun atkısıyla gelirlerdi.
Uyku saatinde öğretmenlerin, tutumları birbirine benzerdi. Başka yapabilecekleri bir şeyleri de yoktu. Öğrencilerin uyumalarını görmezden gelip önlerindeki kitabı okurlardı.
Bu duruma düşen öğretmenin ruh halini, düşünebiliyor musunuz?
Öğretmenin ders kitabını okuması, öğrenciye, ninni gibi geliyor ve iyi bir uyku çekiyordu. Öyle ki evinden stresli ayrılanlarda uykuya dalıyordu.
İlk ders için, uyku atmosferi yaratan öğretmen, coğrafi bölgenin özelliklerini mırıldanırken, ölü denizde sandalda gezinen öğrenci, dalgalara çıktığında aniden uyanması, öğretmeni de güldürmüştü.
Öğrencilerin rüyalara dalıp hayaller kurması ilk dersin verileri arsındaydı. Öğretmen sarkıt ve dikit söylerken, Ahmet de peri bacalarında ve yer altı mağaralarında geziniyordu. Rüyalar gerçek olsa diye sayıklayan Hakan ise tarihi surlara çıkmaya çalışıyordu.
“İçimiz sevinçle doldu.” Diyen Yusuf sarkıtların oluşumuna takılı kalmıştı. Sarsıntı sonucu şehirlerin enkazı, beynini allak bullak etmiş, acılara boğmuştu.
Öğretmen, madenler diyor, arka sıradan Ahmet, dağa çarpan uçaktaki bilim insanlarını anıyordu. Ayağa kalkıyor ve sınıfın yarısına kadar geliyor ve “Bor” diyerek geri dönüyordu. Geri dönüp yerine geçen Ahmet için coğrafya öğretmeni: Uyumuş olsam Ahmet ile sınıfın ortasında karşılaşırdık. O bor, bende Kaz dağları altın, derdim.
Ahmet; oku, öğren ve karşına çıksın, dedi.
Hayal aleminde Avrupa başkentlerini gezen Osman, Buda ve Peşte denilen tarihi beldeleri gezmek için köprü üzerinde bekliyordu.
Aysel, laboratuvarda virüsü inceliyordu. Dün etkili olan mikrop bugün niçin etkisizleşmişti. Ondan ıslak imza alacaktı. Bir şiir okumak istedi ve sustu.
Yaşar, çözümsüzlük olmaz, aklı kullanmak gerekir. Ayağa kalktı ve rahatsız ettim galiba, dedi.
Rüya ve hayal aleminde olanları, ikinci derste konuşturacaktık. Şehrin surlarına çıkmak isteyen öğrenci yalnız korkuyorum, dedi.
İlk ders uyku saati olarak geçmiş ve değerlendirmeler yapılamamıştı.
Öğretmen, sarkıt ve dikit diyerek sayıklamaya devam etmişti.
Hasan TANRIVERDİ























