Alçaklığı kavramadan ihaneti kavramak oldukça zor. Acaba mutlak alçaklık tanımı var mıdır?
Mutlak alçaklık ve hainlik tanımını yapan feylozof var mıdır?
İyi ve kötü tanımı ne derece zorsa, “Alçaklık” ve “ihanet” tanımları da o derece zordur.
MEDYAGUNDEM.COM sitesi,7 Ocak 2015 tarihinde şöyle bir manşet atmış. “Terör işbirlikçisi Hürriyet bu alçaklığı da yaptı”
Bu tanımdan yola çıkarsak, İhaneti ve Alçaklığı örgütlemek için medyaya sahip olma zorunluluğumuz var.
Alçaklık ideolojisine sahip olacaksın ve bu ideolojiyi örgütleyeceksin. Böyle bir örgütü kurmak, çıkarlar önde olduğu için kolaydır.
İhanet ve alçaklık cezasız kalmaz diye bir anlayış var. Demek ki alçaklık ve ihanet birbirinin içinde olacak. Alçak olmadan hain olamazsınız.
“Alçaklıktır adiliktir” ifadesini iktidarda olanlar, muhataplarını belirtmeksizin, sıkça kullanıyorlar.
Demek ki alçaklığın ve hainliğin içinde adilik de var.
Alçaklık için Ekşi Sözlüğe baktım. Ruhen aşağı olma durumu diye tanımlamış.
Her neyse, işin içine bir de ruh girdi. Biz hala alçaklığı tanımlayamadık.
Alçaklığı ve hainliği tanımlayacağız ve bir de onun sahiplerlini örgütleyeceğiz. Gördüğümüz gibi işimiz zor.
Alçaklığın ve hainliğin evrensel bir tarihi var ama tanımı yok.
Mesela; Bir CIA ajanı için, Türkiye’de, Türkiye aleyhine çalışan bir Türk, iyi bir Türk’tür.
Bizim için alçak olan birisi, bir başkası için yüksek olabiliyor.
Sizleri fazla uğraştırmayayım. Bu alçaklık tanımını tam olarak halledemeyeceğiz.
İnsanın alçaklığı var. Kurumların hainliği var.
Mesela günümüzde; medyanın alçaklığı, ya da hainliği ifadeleri sıkça kullanılıyor.
Herhalde, bu alçaklık tanımına şerefsizlik sıfatını da ekleyebiliriz. Alçaklığın içine sinsi ve kelleş olmayı da, izninizle ekliyorum.
Demek ki, halkımızın içinde, alçaklar, hainler, kalleşler, sinsiler, hırsızlar, yağmacılar, şerefsizler var.
Bu güzide insanları bir çatı altında, birbirleri ile dincilik çerçevesinde, irtibatlı hale getirdiniz mi örgüt tamamdır.
Alçaklar ve hainler kolay örgütlenir. Bunlara karşı örgütlenme, çıkar olmadığından daha zordur.
Örgüt olmadan, pardon parti olmadan iktidar olmaz.
Cumhuriyet tarihinde ve belki de, Osmanlı tarihinde, hiç görülmediği kadar insan malzemesinin çürüdüğü, yozlaştığı bir dönem yaşıyoruz.
Bu çürümüşlük içerisinde, toplumun üçüncü ya da dördüncü katmanından gelen yozlaşmış, bozulmuş, soysuzlaşmış, yağmacılığa özentili bir kesimi, toplumun en üst kısmına çıkmış ve ülkeyi yönetmektedir.
Bir de bu yetmiyormuş gibi, “bu alçaklıktır, bu edepsizliktir” diye kendi gibi olmayanlara saldırıyor.
Eğer toplum bu gibileri getirip kendi tepesine oturtmuşsa, bunun çok ağır bir bedeli olacaktır. Ne yazık ki, bu bedeli herkes birlikte ödeyecektir.
İlk bedelin, güney doğu sınırlarımızın belirsiz hale gelmiş olması ve Ege’de, 16 adamızın Yunanistan tarafından işgal edilmiş olmasıdır.
İstikrarsızlığın istikrarını yaşıyoruz. Buradan çıkış, halkımızın iradesine bağlıdır.
bulentesinoglu@gmail.com
