Demokrasinin ve demokrasi ile ilgili diğer kavramların tartışılır olduğu bugünlerde mecliste görüşülmek olan bir konu olarak karşımıza çıkıyor “İç Güvenlik Paketi”. Bu konu ise en çok HDP ve AKP boyutu ile ve toplumsal barış açısından tartışılmakta. Ak parti milletvekillerinin dışında ise diğer partililer ilgili değişikliklere karşı çıkmakta ve tepkilerini dile getirmekte. Bugün sabah saatlerinde ise ilgili paketin 10 maddesi muhalefetin ağır eleştirilerine rağmen, yapılan oylamalar ile yasalaşmış durumda.
Kabul edilen ilk 10 madde ise şöyle:
– Polis kuvveti artık acil durumlarda yargı kararı olmaksızın ev, araç ve üst arayabilecek.
– Eylem ve gösteri yürüyüşlerine, kimliklerinin gizlemek amacıyla yüzlerini örterek katılan kişilere 2 yıl 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası verilebilecek.
– Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine; yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı eczalar veya diğer her türlü zehirler veya her türlü sis, gaz ve benzeri madde taşıyarak katılanlara hapis cezası verilebilecek.
– Yapılacak eylem ve gösterilerde havai fişek, demir bilye ve sapan( bu gibi araçlar silahlı araç gibi muamele görecek) taşıyana da hapis cezası verilebilecek.
– Polis, molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs edenlere karşı, saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve etkisiz kılacak ölçüde silah kullanabilecek.
– Acil durumlarda artık, hakim kararı olmaksızın dinleme kararı alınabilecek.
Peki çok tartışılan bu iç güvenlik paketinde genel olarak neler yer alıyor?
Öncelikli olarak dikkat çeken düzenlemelerden polisin gözaltı süresinin vali yardımcısı ve üs amirin denetimi ile 24 saat olabilmesi, molotofkokteylinin saldırı aracı sayılması ve maskeli eylemcilere ceza düzenlemesinin öngörülmesi. Özellikle vali yardımcısı ve üs amirlerin bu konuda yetki verilmesi ve maskeli eylemcilere ceza düzenlemesi başka ülkelerdeki uygulamalarla kıyaslanmakta. Maske ile ilgili uygulamanın örneklerinin Fransa hükümetince uygulandığı söylenmekte. Fakat karşılaştırılma yapılan Fransa’da gözaltı süreleri ile yetki sahibi makam savcılık olduğu belirtilmekte.
Kaldı ki tasarı ile birlikte savcıların işlevleri bir nevi elinden alınıyor ve kısıtlanmakta ve yetki dağıtımı değiştirilmektedir. Bu da gözaltı süreçlerinin yargı denetiminden uzaklaştırılması anlamına gelmektedir. Tüm bu değişiklikler ile birlikte yetkileri artan polis kuvvetinin elindeki yetkileri ne denli suiistimal edeceği ise tartışılır hale gelmesi kaçınılmazdır.
Ayrıca bu düzenlemeler ile birlikte valilere sokağa çıkma yasağı getirme yetkisi tanınmaktadır. Bir diğer değişiklik ise artık kişilerin eşyalarının, araçlarının mahkeme kararı olmadan “ mesleki tecrübeye dayalı yeterli şüphe” kriteri ile aranabilecek olmasıdır.
Temel hak ve özgürlüklerin bu denli etkileyebilecek değişikliklerin karşısında eğer bu yasa tasarısı yasalaşırsa uygulamada yaşanacak hukuksuzluklar oldukça fazla olacaktır.
