Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Hüseyin ERKAN

Hocanın Vurduğu Yerde Ne Biter?

Hüseyin ERKAN Yazar Hüseyin ERKAN
31 Aralık 2020
Hüseyin ERKAN
0
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Doğru sanılarak, ağızlara sakız olmuş öyle yanlış sözlerimiz var ki…
Sözgelişi, “Devlet malı deniz, yemeyen domuz!”
Tanrı aşkına, şu sözün savunulacak bir yanı var mı?
Böyle diye diye, ne hale geldiğimiz ortada işte!
Bu sözü, “Devlet malı deniz değil ama yiyenler domuz oğlu domuz!” diye değiştirsek, daha doğru olmaz mı?
Bir başka yanlış ve çirkin söz de, “Meyvenin kötüsü erik, insanın kötüsü Yörük.”
Keşke, Yörük dediğimiz konargöçerlerimizin çeyreği kadar dürüst ve alın teriyle kazanıp yiyen yiğit insanlar olabilsek.
Bilim insanları, özellikle kuru eriğin vitamin ve besleyici değerinin tüm meyvelerden çok çok üstün olduğunu söylüyorlar; yanılıyorlar mı dersiniz?
Aslında Osmanlı Beyliği’ni kuranlar da Yörük’tü. Öz be öz Türk yani… Beyliğin ve halkının dili de Türkçe idi. Öz Türkçe idi elbette.
Saray hayatına alışan yöneticiler, sürekli yabancı hanımlarla evlenince, her geçen yıl uzaklaşırlar özlerinden. Dilleri bile Türkçe olmaktan çıkıp Osmanlıca oldu. Arapça, Farsça okuyup yazmayı, Türk halkının anlamadığı Osmanlıca ile konuşmayı aydın olmak, bilgili olmak sandılar .
Osmanlıca’yı asla benimsemeyip anadili Türkçe ile konuşup yazan halkımızı, “kaba, bilgisiz” diye aşağıladıkları gibi, “Türk ne bilir bayramı; lak lak içer ayranı” diyecek kadar da kabalaşırlar.    Böyle bir ortam içinde bu anlayışla yetişen Mustafa Kemal’in, 1927’de çok ağdalı bir Osmanlıca ile söylediği “Nutuk”tan, çok değil birkaç yıl sonra “Dil Devrimi” yapabilmesi her şeyden önce gerçekten büyük bir özveridir.
Doğruymuş gibi gevelenip duran bir başka söz de şu:
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir;
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.
Nush, nasihat yani öğüt demektir. Buna göre, “Önce öğüt vereceksin. Aklı başına gelmezse azarlayacaksın. Yine de akıllanmazsa, döveceksin.” diyor şair.
Sözgelişi işçiler, 2350 TL asgari ücrete az mı diyorlar. Önce:
“Bak kardeşim, bu para az değildir. Böyle bir işi arayıp bulamayanlar da var. Şükredin, şükredin halinize” diye öğüt vereceksiniz.
Baktınız ki, anlamıyorlar mı? Orda burda homurdanmaya mı başladılar?  İşte o zaman:
“Aklınızı başınıza toplayın. Orda burda homurdanıp durarak aptallık etmeyin. Böyle yapmaya devam ederseniz,  iş sözleşmenizi iptal ederiz. İşsiz kalırsınız, aç kalırsınız. Pişman olursunuz ama geri dönüş yok.” Diye paylayıp gözdağı vererek korkutmayı deneyeceksiniz.
Yine de uslanmayıp işi yavaşlatmaya, grev yapmaya; sokaklarda caddelerde yürümeye kalkarlarsa, tazyikli su ile bir güzel ıslatacak, gözlerine biber gazı sıkacak, sonra da coplatacaksın. İşte ancak o zaman aklı başına gelir bu işçilerin!
Koskoca Ziya Paşa’mız, laf olsun diye söylememiş ya bu beyti! Yalnızca işçiler için değil canım! Sözgelişi aile reisi olan erkek de eşine ve çocuklarına aynı yöntemi uygulamalı!
Zaten uyguluyoruz. Tokat, yumruk kâr etmezse bıçak, tabanca ve tüfek kullanarak Ziya Paşa’mızın emrini yerine getiriyoruz.
Yalnızca işyeri ve ailede değil okulda, askerde, çarşıda, pazarda da geçerli bu kural.
“Ankara eski vali yardımcısı” yazar Ertuğrul Taylan, birkaç ay önce yayınlanan Kuyubaşı adlı eserinde bir arkadaşının anılarını öykü tadında anlatır.
Yatılı bir okuldadır; roman kahramanı Fuat Çınar. Kulak verelim bakalım:
“Lisede, eşya dolaplarının bir kısmı, yan bloktaki laboratuvar koridorunun bir kenarında sıralanmıştı. Bir arkadaşımla birlikte kullandığımız dolap da oradaydı. Ortaokuldayken, bir teneffüste, dolaptan bir şey alıyordum. O sırada, koridordan geçen müdür, dolabın önünde durdu. Eşyaların düzensiz bir şekilde konulduğunu söyleyerek yüzüme bir tokat aşk etti. Afallamıştım. Kızmıştım da…”
Ne kızıyorsun kardeşim? Karşınızdaki bir müdür. Tokat atmasaydı, belki de hiç korkmayacaktın ondan. Gerçi kurala uymamış, önce öğüt verecek, sonra azarlayıp paylayacak, dediği gibi yapmamakta ısrar edersen şamar atacaktı.
Doğru düşünürsün de, karşındaki koskoca bir lise müdürü! Olacak o kadar…
Lise böyle de karakol nasıl acaba?
Köyün İhtiyar heyeti üyesi Hüseyin, 50 yaşlarında zayıf yapılı, sakin biridir. On beş yıl kadar önce, jandarma karakolunda, hiç yoktan bir tokat yer.
Yine ihtiyar kurulu üyesiyken, bir iş için karakola gider. Çıkarken bir jandarma eri, yüzüne bir tokat aşk eder. Köye bir gelişinde o jandarma erine gereken ilgiyi göstermemiş midir, nedir? Sol yüzünde, bir sıyrık belirir. Tokat atanın parmağındaki yüzüğün izi…  Davacı olmak ister. Ama köyün ağası: “Vazgeç. Hükûmet kapısı. Bir tokadın lafı mı olur? Babamı bile dövmüşlerdi…” deyince, şikâyetten vazgeçer.
Yine bu yurttaşımızın evli, askerliğini de yapmış bir yeğeni, hırsızlık şüphesiyle aranmaktadır. Karakoldan çağırırlar Hüseyin’i.  Gecikmeden gider. Akşama doğru: “Git, çarşıdan bir kefil bul. Gece serbest kalırsın.” derler. Ama uzaklaşmadan geri çağrılır.  Dönünce, bir asker dört tokat atar yüzüne. Sol yüzü kızıl bir renk alır. Birkaç gün geçmez. Tanık olmadığı gibi, uğraşacak gücü de yoktur.
Derken yeğeni yakalanır. Sanık, iki ay kadar kaldığı hapishaneden kaçar bir gün. Bu kez yakınlarına başlar eziyet. Hüseyin’i oğluyla birlikte tekme tokat döverler karakolda. Dizleri arasına taş koyup vücutlarını geriye doğru iterek dizlerini çiğnerler. Yani bir çeşit engizisyon işkencesi… Yeğen o gün bugün yakalanmamıştır.
Bu kişinin karşısında kimse karakoldan, jandarmadan söz etmesin sakın!
Yasalarımızda, “Kimseye eziyet ve işkence yapılamaz.” diye yazıyormuş. Yazsın tabii. Ele güne karşı bir “hukuk devleti” olduğumuz nerden belli olacak?
Kuyubaşı’nın kahramanlarından Songül ne anlatıyor; bir de O’na bakalım:
“Öğretmen o yaz gelmişti. Okulun ilk günlerinde derslerdeki başarımla kendimi göstermiştim. Ama gözdeliğim çok sürmedi. Aralık’ta bir gün, gürültü etmekten sınıfça sıra dayağına çekildik. İri yarı olan öğretmen, cetvelle elime iki kere vurdu. Çok acımıştı. Ama sus pus oturduk. Öğleyin evde anlatırken ağladım.”
Öğretmeninden dayak yiyen Songül, babasından da yemiş midir acaba? Dinleyelim:
“Babam bizi bir kere dövmüştü. Yaz sonlarıydı. Yeni evimizin ahırına, hayvan tablası yapıyordu. Anam da yardım ediyordu. Ağam ile ben taş maş getirip götürüyorduk. Sonra köy içine indik. Babam bir ara çekici parmağına vurmuş. Kızmış. Bizi göremeyince öfkesi kabarmış. Bizi köy içinden getirdi. Belinden palaskasını çıkararak dövdü. Ağlaşıyorduk.” (*)
Kızmayın bu babaya sakın. Askerde yediği onca dayağın acısını kimden çıkaracaktı?
Kendi çocukları dururken, komşunun çocuklarını dövecek değildi ya!
Anne baba ile öğretmenin vurduğu yerde gül biter, gül!..

Hüseyin Erkan
huseyinerkan.antalya@gmail.com
———————————————————————————–
(*) Kuyubaşı, Ertuğrul Taylan, Dorlion Yayınları, Ankara 2020;  Tel. 530 307 10 93 depo@insancilsahaf.com; Yazar: ertugrultaylan@gmail.com; Tel. 0535 526 09 95

Paylaş
Etiketler: Doğru sanılarakhalkının dili de TürkçeHocanın VurduğuYerde Ne Biter?
Önceki Yazı

Yozgat Yiğit Bir Evladını Daha Kaybetti

Sonraki Yazı

Hotel California’nın Hüzünlü Şarkısının Öyküsü

Hüseyin ERKAN

Hüseyin ERKAN

İlişkili Yazılar

Biz Ne Güne Duruyoruz Burada
Eğitim

Sevdiğim Öğretmenelerimin Pek Çoğu Köy Enstitülü Hep

30 Kasım 2025
5k
Biz Ne Güne Duruyoruz Burada
Eğitim & Kültür

Tam 107 Yıl Önce, Ne Diyor Ziya Gökalp?

23 Kasım 2025
5k
Biz Ne Güne Duruyoruz Burada
Eğitim & Kültür

Hayvanlarımızla Birlikte Bir Aileyiz Biz

09 Kasım 2025
5k
Biz Ne Güne Duruyoruz Burada
Hüseyin ERKAN

En Büyük Eksikliğim

03 Kasım 2025
5k
Sonraki Yazı

Hotel California’nın Hüzünlü Şarkısının Öyküsü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap